Top
16/02/2014

Yıldızını gönderince yıldızı parladı

Sezon başında Toronto Raptors, Doğu’da play-off’u zorlaması beklenen takımlardan biriydi. Gerçi bir önceki sezonu 34 galibiyetle, Atlantik grubunda son sırada kapatmış, ama son maçlarda gözle görülür bir çıkış trendi yakalamışlardı. Her geçen gün biraz daha iyi oynayan Lowry-DeRozan guard ikilisinin uyumuyla 2013-14 sezonunda çok can yakacakları ortadaydı. Yazın kadroda hatırı sayılır bir temizlik yaptılar (Fenerbahçe Ülker’e gelen Kleiza ve New York’a postaladıkları Bargnani dahil). Gençlerin önünü açtılar. Artık Toronto’ya, skorda birinci opsiyonu Rudy Gay olan, genç, hırslı, atletik oyunculardan kurulu, denk getirdiğinde en güçlü favorileri bile devirebilecek bir takım gözüyle bakılıyordu. Sezon başlarken tahminler, Raptors’un Doğu’da yedinci-sekizinci sıralar için ter dökeceği şeklindeydi. Beklenen olmadı. Aralık ayının ilk haftası geride kaldığında Toronto Raptors, 18 maçta sadece 6 galibiyetle son yıllarda pek alışkın olduğu yere, Doğu klasmanının dibine demir atmıştı yine... Herkesin gözü, takımın genel menejeri Masai Ujiri’deydi.

Nijerya’da doğdu, yılın adamı oldu
Ujiri deyince biraz durmamız lazım. NBA’de genel menejerlik koltuğunda oturanlar arasında John, Jim, Robert, Frank çok da, hiç adı Masai olan duymamıştınız herhalde... 44 yaşındaki bu Afrikalı, hani derler ya, “Tırnaklarıyla kazıya kazıya yükseldi” diye, işte o deyimin kanlı-canlı bir örneği. Nijerya’da bir doktorun oğlu olarak dünyaya gelen, boyu aniden uzayıp basketbol oynamaya başlayınca, 80’lerde hem okuyup hem spor yapabilsin diye Amerika’ya gönderilen, üniversite diploması alamasa da, iki küçük okulda üç yıl geçirmiş bir adam Ujiri... Yetenekleri, Avrupa’nın mütevazı liglerinde senede 50-60 bin dolar para kazanabileceği işler bulmasına elvermiş ancak... Sonra da ülkesine dönüp koçluk yapmaya başlamış. Hikâyede buraya kadar çok ilginç bir nokta yok. Ancak 2002 yazında Ujiri, ülkesinden genç bir yeteneği Orlando’daki yaz kampına getirip, orada o dönem Magic koçu olan Doc Rivers’la tanışınca, her şey bir anda değişiveriyor. Önce hiçbir ücret almadan scout’luk yapması teklif edilen Ujiri, girdiği her ortamda basketbol bilgisiyle başkalarının da dikkatini çekmeye başlıyor ve çok kısa sürede ilk profesyonel kontratını Denver Nuggets ile imzalıyor. Önce uluslararası scout’luk, ardından genel menejer yardımcılığı derken, olağanüstü bir başarı öyküsünün kahramanı oluyor birkaç yıl içinde... Ujiri, Denver GM’i sıfatıyla geçen yıl NBA’de yılın yöneticisi seçildi ve söylemeye gerek var mı bilmem, Amerika’da bu ödülü kazanan Afrika doğumlu ilk profesyoneldi. Mayıs ayında beş yıllık ve 15 milyon dolarlık bir sözleşmeye imza atarak Toronto Raptors’un başına geçti.

Direksiyonda böyle bir “harika çocuk” otururken, Toronto’nun kötü başlangıca sıradışı bir tepki vereceği belliydi. Ve takımın en çok sayı atan (maç başına 19.5), ribauntlara en çok katkı veren (7.4 ortalama), tribüne en çok seyirci çeken, haliyle de en çok para ödenen (yılda 17.9 milyon dolar) adamını, yani Rudy Gay’i, pat diye Sacramento’ya gönderdiler! Şaşkınlık yaratan bu takasta, Raptors’un Gay karşılığında aldığı isimler John Salmons, Greivis Vasquez, Patrick Patterson ve Chuck Hayes’di. Hiçbiri ilk beşe monte edilemeyecek dört oyuncu... Takastaki finansal dengeyi tamamlasın diye Toronto, Aaron Gray ve Quincy Acy gibi çok az kullandığı iki uzunu da Gay’e iliştirerek
Sacramento’ya yollamıştı.

Raptor değil, roket mübarek!
Çoğunluğun “Toronto’ya kan kaybettirir” diye düşündüğü bu hamlenin ardından, ligdeki tek Kanada temsilcisi roket hızıyla yükselmeye başladı. O günden bu yana oynadıkları 34 maçtan 22’sini kazandılar. Noel haftasında Oklahoma’yı deplasmanda, Indiana’yı içeride yendiler. Miami’ye son topta boyun eğdiler. Şu anda Atlantik grubunun liderlik koltuğunda oturuyorlar. Play-off bugün başlasa, ‘Doğu üçüncüsü’ kartvizitiyle ilk turda saha avantajına sahip olacaklar. Takas sonrası en çok dikkat çeken noktalar; takımın savunmada çok daha canlı olması, hücumda topların daha iyi paylaşılması, rollerin daha net dağılımıyla sorumluluğun Lowry-DeRozan ikilisine verilmesi... Takas öncesi Lowry hayalet gibiydi ve ayrılmak istediğini sık sık söylüyordu, şimdi ligin en formda oyun kurucularından biri. İstatistiksel olarak bakıldığında, yeni gelenlerden hiçbiri Rudy Gay’in yarısı bile değil ama takımın kimyasına olumlu katkıları ondan fazla. Bir kere her pozisyonda rekabet arttığı için, toplam kalite ve gayret katsayısı yükseldi. Patrick Patterson power forvette Amir Johnson’u, Greivis Vasquez guard pozisyonunda Lowry’yi itiyor artık... Onlar da biliyorlar ki, iyi oynamadıkları gün, kenarda hazır bekleyen ve formayı kapacak olan bir aday var.

Toronto, yılbaşından bu yana ligin dikkatle izlenmeye değer takımlarından biri olarak, yükselişini sürdürüyor. Bunu yapabilmek için basit ama cesur bir karara ihtiyaç duydular. Kendine oynayan ama maç kazandırmayan yıldızdan vazgeçmeyi bildiler. Darısı, kendini kandıran diğer takımların başına...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp