Top
Yavuz Semerci

Yavuz Semerci

ysemerci@htgazete.com.tr

18/10/2016

Petrole rağmen huzur bulamayanlar

 

Petrol bulmak zenginlik anlamına gelir mi?

Hangi coğrafyada petrol bulduğunuza göre değişir.

Örneğin Brezilya. Libra sahası olarak adlandırılan bölgede tam 2 milyar varil petrol rezervi keşfettiler. Şu anki piyasa değeri yaklaşık 100 milyar dolar. Ama ellerini süremiyorlar. Çünkü petrolün sadece yeryüzüne çıkarılmasının maliyeti varil başına 70 dolar. Başka bir deyişle 140 milyar dolar harcamaları lazım çıkarmak için. Ticari değeri sadece 100 milyar dolar! Brezilya’da ‘’Petrolün varil fiyatı 100 doları geçsin’’ diye dua eden var mı bilmiyorum. Bildiğim uzun bir süre bu dua kabul odasına alınmayacak, karşılık göremeyecek. BP Enerji Raporu 2035 adlı araştırmaya göre bölgelere göre değişmekle birlikte petrolün yeryüzüne çıkarılma maliyeti 27 ile 75 dolar arasında değişiyor. İstisnai yerler de var. Örneğin Musul. Örneğin Suudi Arabistan’da pek çok saha. Maliyet buralarda 8 dolara kadar iniyor. Adeta boruyu en ilkel yöntemle toprağa sokuyorsunuz, petrol alıyorsunuz!

Ve aynı rapor bize diyor ki; önümüzdeki 5 yılda petrol üretimi günlük 3.5 milyon varil artacak. Artışın büyük bölümü nereden gelecek? Irak’tan.

Peki tüketim artacak mı? Evet dünyayı kirletmeye tam gaz devam edeceğiz. Dünya enerji tüketiminin yüzde 33’ü petrole dayalı olmaya devam edecek uzun bir süre daha. Günlük tüketim 7.2 milyon varil artacak ve bu artışın yüzde 70’i Asya-Pasifik ülkelerinden kaynaklanacak. Tablolarda yer aldığından rakamlarla sizi meşgul etmeyeyim. Sadece şu tespiti paylaşayım: Sağdan da soldan da saysanız Ortadoğu (Petrol üretiminin yarısını gerçekleştiriyor) en az daha 30-40 yıl Asya Pasifik ülkelerinin en büyük tedarikçisi olacak. Çin, Hindistan, Japonya, Kore gibi ülkelerin gözü bu bölgede olacak. Günde 15 ile 18 milyon varil petrol gemilere yüklenecek ve okyanuslar aşacak. Paradoks mudur bilmem ama petrolü satın alanlar ve bölgeye muhtaçlar dışında herkesin eli Ortadoğu’nun üzerinde.

SUUDİLER VE İRAN’IN ÇIKARLARI ORTAK

Ortadoğu denildiğinde iki sürükleyici ülke (bu tabiri özellikle kullandım çünkü uçuruma sürüklemek olarak da kullanıyorum) var: İran ve Suudi Arabistan. Aslında çıkarları ortak. İkisi de petrol ve doğalgaz (özellikle İran) zenginliği üzerinden diktatörlük ve baskıcı rejimlerini ayakta tutuyor. Bu yetmiyor, bölgenin Müslüman halklarını Sünni ve Şii özelliklerine göre tahrik etmekten vazgeçmiyorlar. Suriye ve Irak şu anda onların deney sahası ama iş biraz onların kontrolünden çıkarak, başlarına bela olacak, kontrolde zorlanacakları ve doğalgaz ve petrol politikalarını kirletecek (!) iki oyuncu devreye girdi. Biri DEAŞ diğeri ise Batı ve ABD’nin desteğini alan Kürtler. (ABD’nin adeta bir filin züccaciye dükkânına girer gibi Irak’a tecavüz etmesini ve Sünni toplumda oluşan nefreti unutmamak gerekir. Ama Saddam ve Esat figürlerini yaratan dinamikler temelde yüzyıllardır süren mezhep çatışmaları. Birbirlerini kesmek için ABD’ye ihtiyaç duymayacak kadar nefret biriktirmişler.)

Düzen sağlanırsa Suudiler ve İranlılar ile gelirde ve zenginlikte yarışacak bir Irak, bir de Kürdistan doğacak. İsrail’den sonra bölgede herkese burun söktürecek bir Kürdistan, ABD ve Batı için iştahlandırıcı bir nokta belki ama burada devreye Türkiye giriyor. Neyi, nereye kadar kabulleneceğini kimse kestiremiyor. Ancak bölgenin zengin enerji yataklarının (özellikle doğalgaz) tek çıkış noktası ve alıcısı Türkiye’nin bahtına düşecek olan, Kürt devleti önündeki saha temizliğinin niteliğini ortaya koyacak. Petrol denizi üzerindeki Musul’un kontrolünün DEAŞ sonrası kimde olacağı bu yüzden önemli.

YARIN: Doğalgaz denildiğinde akla gelecek üç ülke: Rusya, İran ve Irak.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp