Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

27/04/2023

Meydan retoriği…

ARİSTO’dan bu yana değişmedi.

Retorik: yani etkileyici ve ikna edici söz söyleme sanatının icrası…

Yunanca karşılığından gelen tanımla “hitabet sanatı” da denilir…

Milattan önce 5’inci yüzyıldan bu yana da en önemli etki aracı olmuştur.

Aristo’nun tanımıyla bir söyleyen, bir dinleyen ve bunların fikirlerini, görüşlerini iletmelerine aracılık eden bir de dil vardır...

Tartışma da o dil sayesinde gelişir ve hatibin erdemi (ethos), dinleyicinin rızası (pathos), her ikisini de tahakkümüne alan dilin gücü (logos) bir araya geldiğinde, politika çok daha güçlü ve dinamik icra edilir.

Söylemin hedefi de kitlenin ne düşündüğü değil, ne düşünmesi gerektiği üzerine kuruludur…

RETORİK, RETORİĞİ YIKAR

Antik Yunan’dan bugüne kadar bu kuralın içinde gelişen güçlü bir sonuç da vardır:

“Retorik, retoriği yıkabilir… Doğru, düzgün retoriği oluşturma yolunda harcanan çabalar da özgür konuşmanın en çok tehlikeye düştüğü dönemlerde gelişmiştir…”

Antik dönemden bu yana meydanların, ozanların, protestocuların, politikacıların, liderlerin en önemli retorik alanı da meydanlar olmuştur.

Tıpkı bugün de olduğu gibi…

Milletvekili aday listelerini belirleyip, meydanlara çıktıkları 10 Nisan’dan bu yana Cumhurbaşkanı adayları ile siyasi parti liderlerinin söylemlerini bir de yazılı metin üzerinden okuyorum…

Baştan belirtelim ki konuşmalarının çatısı dünkü mitinglerine kadar hep aynı içerikte ilerledi.

ORTAK TEMALAR

Genelleme yapmak gerekirse…

Cumhur İttifakı bileşenleri istikrara oynayıp, kendi dönemlerinde gelişme sağlandığını, ekonomik zorlukların yine kendileri tarafından aşılabileceği vurgusunu öne çıkardı.

“Biz gidersek, elinizde, avucunuzda kalan birikimi de yok ederseniz…” temeline dayalı bir söylem inşası geliştirdi…

Toplumun bir kesiminde var olan terör kaygısını da sürekli diri tuttu…

Millet İttifakı bileşenleri de sistemin gelinen ekonomik kriz ve yoksullaşmanın nedeni olduğunu, iyi yönetilmediğini, kendi dönemlerinde çok daha huzur ve rahat içinde, herkesin hak ettiği kadar pay aldığı, kamuda işe girmekten, yükselmeye kadar her şeyin liyakate dayalı olacağı üzerine kurdu.

Her iki ittifakın hedef kitlesi de ilginçtir aynı oldu…

Her ikisi de dar gelirlilere yönelik yüksek vaatler ile milliyetçi muhafazakârların endişesine dönük söylemlere ağırlık verdi…

CUMHUR İTTİFAKI'NIN ORTAK CÜMLELERİ…

Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan ile ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mitinglerinin başlangıcı çok benzerdi.

Her ikisi de miting düzenledikleri illere yapılan yatırımları sıralayarak konuşmaya başladı.

Her ikisi de konuşmasının bir yerinde Millet İttifakı bileşenlerinin PKK ve FETÖ ile ilişkisinin olduğu iddiasını kayda geçirdi.

Her ikisi de konuşmasını Anadolu TCG, İHA-SİHA, Karadeniz Gazı ve TOGG ile geliştirdi…

Erdoğan’ın söylem farkı var olanın korunacağı üzerinde daha fazla durmasıyla kendisini ayrıştırdı.

Bugüne kadar çok kez kullandığı propaganda yöntemlerinden, “kasıtlı muğlaklık” olarak tanımlanan tekniğe ağırlık verdi; kitleleri gerçeklik ve mantık sorgulaması yapmayacağı söylem dizini ile etkilemeye yöneldi:

“Bunlar (Millet İttifakı) emri Kandil'den alıyor. Bay bay Kemal ne diyor? Bunlar Diyarbakır’da 51 Kürt kardeşimizi öldürdüler. Şimdi ne diyor, o Selo var ya o Selo, ‘Gelir gelmez Selo’yu çıkaracağız. Evlat katili Apo’yu çıkaracağız’. Bunlara fırsat verecek miyiz?”

Muhalefetin iktidara gelmesi halinde vatandaşın elinde var olanı da yok edeceğine yönelik söylemini de bugüne kadar gittiği tüm meydanlarda aynı cümle zeminine oturttu:

“Ülkenin ve milletin egemenliğini, huzurunu, elindeki tüm kazanımlarını tehlikeye atacak pazarlıklara girişmiş durumdalar. Bu pazarlıklar yüzünden 14 Mayıs seçimleri, ülkemizin sadece 5 yılındaki değil, çeyrek asrındaki, yarım asrındaki bir yol ayrımına dönüşmeye başladı…”

Bu noktada da kalmayıp, propagandanın bir diğer tekniği olan “reddin elde edilmesi” yöntemiyle başta Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet liderlerine yöneldi.

“Ülkeyi bunlara emanet eder misiniz?” sorusuyla biten sıralı cümleler kurarak da onların beceriksiz olduğuna yönelik düşüncelerini, “Onları bakkala süt almaya yollar mısınız; tezgahınızı bir dakikalığına bırakır mısınız?” benzeri cümlelerle korkulan, endişe duyulan kişilik haline dönüştürüp, kitlelere transfer etme yoluna gitti…

Merhum Demirel’in 1970-1980’lerde kullandığı, “Üç koyunu güdemezler” benzeri klasik propaganda yöntemine başvurdu…

Elinizdekini kaybetmeyin, terör yeniden gelir, bugüne kadar İHA-SİHA-TOGG-TCG Anadolu için harcadık bundan sonra onlar size kazandıracak algısını işledi…

Bunları yaparken, yeniçağın en önemli propaganda araçları Youtube, Twitter, Instagram mecralarını muhalefet kadar etkin kullanamadı; bu da yordu…

MİLLİYETÇİLİK VE DAR GELİRLİYE DESTEK…

Millet İttifakı’nın iki başat aktörü Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti lideri Meral Akşener’in ortak söylemi ise “israfı engelleme; milliyetçiliğin yatırımla olacağı; kayırmacılığa son verileceği, kul hakkı yenmeyeceği, sigorta sistemiyle herkesin destekleneceği; Sinan Ateş olayı” üzerine kuruldu.

Bu sütunu da propaganda dönemi başladığından bu yana değiştirmedi; söylem ittifakı da 6 lider ve iki belediye başkanıyla birlikte aynı gün farklı yerlerde tekrarlanması da etki yaptı.

Nitekim dün Kılıçdaroğlu’nun Afyonkarahisar, Nevşehir konuşmalarında da bunun izi net görüldü.

Kılıçdaroğlu, milliyetçilik söylemini öne çıkardı; konuşmasının başında ortasında ve sonunda milliyetçilik vurgusunu farklı konular üzerinden dile getirdi.

Ülkeye yatırımın milliyetçilik olduğunu söylerken, Süleyman Şah Türbesinin Suriye’den Türkiye’ye getirilmesi, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bekletmesi konularına değindi; Sinan Ateş ile bitirdi…

Burada da kalmadı, paranın değerine işaret edip, “Adı üzerinde Türk Lirası, pula çevirdiniz, bu mudur milliyetçilik?” diye de devam etti.

Sürekli olarak vatandaşın daha iyi gelire sahip olacağı, çiftçinin güney enerjisi sistemleri sayesinde elektriği bedava kullanacağını, aile sigortası ile herkesin evine bir maaşın gereceğine de vurgu yaptı.

İktidarın da sürekli konuşmasına yol açan “300 milyar doları buldum, seçim sonrası getireceğim” sözünü de sürekli dile getirdi; asıl kendisi geldiğinde ekonominin rahatlatacağına yönelik algıyı güçlendirmeye çalıştı.

Özetle rakibinin kendisine yüklemeye çalıştığı, “Gelirlerse elindekini de kaybedersin” propagandasına karşı daha güçlü bir söylemle çıktı...

“Onlar yandaş için, Bay Kemal vatandaş için çalışır…” cümlesini de meydanda oldukça fazla tekrar etti.

Millet İttifakı’nın en büyük avantajı iki büyükşehir belediye başkanın da devreye girmesi oldu.

BELEDİYE BAŞKANLARI AVANTAJI

Şurası görülüyor ki her iki belediye başkanı da İttifak içinde çok daha yüksek performans sergiliyor.

Her ikisinin de milliyetçi kanattan geliyor olması da etki ediyor.

Nitekim dün Afyonkarahisar ve Nevşehir meydanında Kılıçdaroğlu’nun hemen önünde konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, gelmeleri halinde terörle mücadeleyi bitirmeyip devlet politikası olarak sürdüreceklerini belirtirken, TCG Anadolu gemisi için, “Seçim otobüsüne çevirdiler” sözleri de meydanda en çok alkış alan etkili söz oldu…

Yavaş’ın milliyetçiliğini gizleme gereği duymayan söylemi de yöneltilen PKK ile işbirliğine dönük karşı propagandayı engelliyor; hatta propagandanın en önemli araçlarından biri olan tren etkisini yaratıyor…

Yöneltilen diğer ithamları da kesiyor…

Aktarıldığına göre, bu hafta sonrasında başlatacağı yeni kampanyada 6 liderin hep birlikte görünecek ve vaatlere kefil olduklarını vurgulayacak.

Kılıçdaroğlu’nun bir diğer avantajı da akşam videoları ve sosyal medya araçlarını etkin kullanması...

Seçime iki hafta kadar kala meydanların çok daha hareketleneceği görülüyor.

Sevindiren tarafı ise seçim sürecinin sakin ve karşılıklı saygı ile geçiyor olması…

Bir de aday anonsları ile yeri göğü inleten ses ve yerlere atılan el ilanları ile çevre kirliliğinin yaşanmaması…

Bunlar da Türkiye’nin kazanımı…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp