Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

26/01/2014

Ankara’nın bağları da...

  HABERTÜRK’ün önündeki caddede seçim otobüsü hoparlörlerini sonuna kadar açmış türküyü sürekli çalıyordu.

  Sözleri, seçim şarkısı haline çevrilmişti.

  Arkadaşlar, türkünün AK Parti ile MHP arasında “Seçim propagandasında kim kullanacak?” kavgasına neden olduğunu söylemişlerdi.

  AK Parti’nin tekrar aday gösterdiği Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in türkünün telif hakkını “Ankaralı Coşkun” diye bilinen Coşkun Direk’ten satın aldığını belirtmişlerdi.

  MHP’nin de “Türkü anonim” diyerek kullanmaya başladığını anlatmıştı. Sonrasında konunun yargıya taşındığını okumuştum.

  Coşkun Direk’in, kendisine ait olduğunu iddia ettiği türküyü “telif hakkı ödemeden kullananlar hakkında” açtığı davayı kaybettiğini öğrenmiştim.

KADIN GÖBEK HAVASI

  Orta Anadolu’dan bir grup hemşeriyi buluşturan Mehmet Akyürek’in davetindeki muhteşem sohbet dönüp dolaştı bu konuya geldi.

  Kültür Bakanlığı’nda üst düzey görevlerde de bulunan halk müziği sanatçısı Bayram Bilge Tokel, sakin üslubuyla anlatmaya başladı:

  “O davaya mahkeme bilirkişi olarak beni atadı; verdiğim rapor doğrultusunda dava sonuçlandı...” Ben dikkat kesilince Tokel detaylarını da aktardı:

  “Orta Anadolu’nun anonim türküsüdür, kimseye ait olamaz. Bu türküyü 20 yıl kadar önce ilk kez Kırşehir Kaman’ın mahalli sanatçısı Seyit Çevik’ten dinlemiştim...”

  Seyit Çevik’in söylediği türkünün TRT arşivlerinde bulunduğunu da belirtti. Türkünün hikâyesini de aktardı:

  “Seyit Çevik de zaten türkünün kendisine ait olmadığını söylüyor. Türküyü bir düğünden döndüğünde eşi mırıldanırken duymuş. Duyduğu şekliyle yorumlamış. Orta Anadolu Bölgesi’nde kadınlar arasında göbek havası olarak çalınıp oynanırmış. Zaten türkünün havası, kadınların göbek atmasına uygun, ağır, sakin kıvamda...”

  Ankaralı Coşkun’un bazı eklemeler yaparak popüler hale getirmiş olmasının türkünün anonimliğini ortadan kaldırmayacağını da vurguladı.

  Hatta sazını alıp Seyit Çevik’ten ilk duyduğu haliyle türküyü çalıp söyledi.

  Tek kelimeyle muhteşemdi; çok daha doygun ve anlamlıydı.

İLAHİYATÇI HOCA

  Bunları konuşurken, “Ankaralı...” takma adıyla anılan başka sanatçıların söylediği türkülerden bir örnek daha verdi.

  Sözünü ettiği, arabesk tarzında söyleyen şarkıcılardan sıkça duyulan “Kendisi lazım”...

  “O türkü de Kırşehir Çiçekdağı doğumlu Dicle Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Keleş’e ait” dedi, çalıp söylemeye başladı:

  “Bahar gelip güller açmış benim neyime / Eller gülüp oynarmış benim neyime / O yar bana selam salmış artık neyime / Bana selamları değil kendisi lazım...”

  Ve bir başka türküsü

  “Ateş bana kül olur / Yar ateşi yanınca / Cennet bile çöl olur / Gönül yarsız olunca...”

  Sabah gazeteye gelince Prof. Dr. Keleş’in hayat hikâyesini okudum.

  İlahiyata gitmek isteyince, yanlış inançlardan dolayı, ortaokul çağında sazını bahçelerindeki çamaşır taşına vurup parçalamış.

  2001’de ağabeyinin evinde tesadüf eseri sazla karşılaşınca alıp çalmış; Diyarbakır’a dönünce de bir tane edinmiş.

  Röportajında diyor ki: “İlahiyatçı kimliğimde boş kalan yanımı saz tamamladı...”

  Ötesi var mı?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp