Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

23/04/2023

Kendilerine yoklama çekemeyenler…

SON üç aydır geçmişten beri ciddi bulduğum şirketlerin seçime yönelik kamuoyu yoklamalarını biriktiriyorum.

Sadece bu dönemde yaptıkları değil, geçen iki seçime yönelik farklı zamanlarda yayınladıkları sonuçları da bir kenarda tutuyorum.

Şu kadarını söyleyebilirim içlerinde çok ciddi olduğunu varsaydığımız o kadar fazla şirket var ki tam bir hayal kırıklığı…

Vahim olan da son dakika yayınladıkları anket sonucu ile sandıktan çıkanı en doğru tahmin olma kolaycılığı…

Ancak sosyal medya üzerinden Pier Bourdieu’nun deyimiyle:

“Siyasete boğuyorlar bizi… Karşılaştırılabilir fırsatlarla, takas edilebilir kazançlar hakkındaki günlük gevezeliğin, sonu gelmez ve değişken nehrinde yüzüyoruz…”

NEHRİ KİRLETENLER

Nehrin anketler başta olmak üzere sürekli atıklarla kirletilmiş suyunu kullanılmaz kılınmasına da aldırış etmiyoruz.

Bunun yanlış olduğunu söylemeye cüret etme cesaretini gösterdiğinizde de karşınıza çıkan koca bir avaz, hakaret veya sosyal medya lincinden geriye bir şey kalmıyor.

Nehrin diğer kirleticileri kendini anında açık ediyor…

Kamuoyu yoklaması dediği de sadece rakamlardan oluşuyor…

Seçmen davranışlarının nedeni üzerinde tek bir veri sunmuyor, rakamı basıp geçiyor.

Seçmenin oy verme davranışında neden bu denli büyük değişikliğin olduğu veya olmadığına ilişkin de en küçük bir gösterge yok…

KAMUOYUNU OKUMAK MI, GEVEZELİK DEMLEMEK Mİ?

Bir kentte X partisi yükselme gösterirken, hemen yanı başında bulunan ve aynı deprem kaderini paylaşan komşu ilde neden farklı bir durum olduğunu da izah etmiyor.

Siz sallama rakamlar dışında, kamuoyu yoklamalarının analizine hiç tanıklık ettiniz mi?

Hem de bu denli çelişkilerin birlikte sıralandığı bir rakamlar manzumesinde...

İncelediği bir ilde X partisinin geçen seçim %70 olan oylarını aynen koruduğunu, hatta artış da olabileceğini söylüyor.

Bu partiden sonra gelenin oylarının %10-12 civarında kalacağına da vurgu yapıyor.

Sonra da 6 vekil çıkaran o seçim bölgesinde anketlerinde %5 görünen parti ile bir bağımsız adayın milletvekili seçilme şansı olduğu iddiasında bulunuyor..

Ya sistemi bilmiyor, siyaset ipinde cambazlık sergiliyor...

Ya da D'Hondt sisteminden bihaber...

Şöyle ki, D’Hondt sistemine uyguladığınızda varsayın ki oranlar, alınan oy olsun; 70 oy baştan 1 vekili alır; sonra 2’ye böldüğünüzde 35 eder 2’incisi gelir: 3’e böldüğünüzde 23,33 eder 3'üncü vekili elde eder; 4’e böldüğünüzde 17,5 eder 4'üncüyü; 5’e böldüğünüzde 14 de 5’inci vekili alır...

Aynı sırayla 70’i bu kez 6’ya böldüğünüzde ise 11,6 da geriye kalan sonuncu vekili alır.

Veya rakibin oyu öngördüğü en yüksek 12'yi almış olduğu varsayıldığında da sondaki bir vekil ardından gelen büyük oya sahip partiye gider; yani 5-1 olur...

Şimdi bu veriler ışığında %5-7 arasında gördüğü parti, bir vekilliği nasıl alacak?

Bir bağımsız ve bir de az oy almış partinin son dönem atak yaptığını varsaysanız dahi ikisinin birden vekil çıkarabilmesi ikisinin de %18'in üzerinde oya ulaşmasıyla olası...

Yani ikisi toplandığında %40 eder; buna ikinci partinin de bir vekil çıkaracağı iddiasını eklediğinizde 12 puan da oradan gelir...

Eder mi size %52...

Varsayımına göre birinci partinin %70 oyunu sabit tuttuğu iddiasını da koyduğunuzda toplamı %122'ye ulaşır...

Büyük olasılık sistemin nasıl işlediğini bilmiyor ya da ötekine şirin gözükmek için düşünsel ardılındakini gerçek gibi satıyor...

Kimse de bırakın kentsel sosyolojik taban davranışını, oy değişkenliklerini, yazdığı rakamı dahi sorgulamıyor; hatalı veriler üzerinden sanal alemde gevezelik demliyor…

SONUÇLARI ARASINDA UÇURUM VAR...

Geçen son iki seçimdeki öngörüleri de zaten çok farklı değil; hem de aralarında o denli oransal açık var ki kapatmanın imkanı yok…

İki şirketin aynı seçim için öngördüğü rakam birinde 34.8 iken diğerinde 45.6 çıkmış, sapma 10.8 puan…

Yine aynı şekilde bir diğer sandık için öngördüğü rakamlara kanat taksan yeridir; birinde 61 iken diğerinde 44.2…

Bu denli farkın neden kaynaklandığını da kimse sorgulamıyor; daha ilerisi nasıl olsa 5 yılda unutulmuştur diye yine ekran ekran gezip rakamlar açıklıyor.

Bir ay içinde yayınladığı 3 farklı anketin sonuçları da yine uçuk; hatta ilk iki adayın ardından gelen için öngördüğü rakam, iki anketin arasında tam 5 puan…

Bunu da son 15 gün içinde gerçekleşmiş; ne oldu da bu kadar zıplamadın geri döndüğüne yönelik gerekçesi de yok...

ONLAR YANILMA NEDENİNİ SORGULADI…

Bu her yerde böyle mi?

Hemen belirteyim ki hayır…

ABD’de 1982 California seçiminde bırakın oranlar arasındaki farkı, sandık çıkış anketi ile sonuç arasında fark çıktı diye anket şirketleri kahrından kurdeşen döktü; nedenini bulmak için akademisyenleri seferber etti.

Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda seçmen davranışını etkileyen faktör üzerinde bilimsel bir kuram geliştirildi…

Bu efektin adına da seçime katılan ve kazanacağını varsayarken kaybettiğini gördükleri vali adayı Tom Bradley’in adı verdiler…

MARKET SOCİETY RESEARCH’DEN ALMALARI GEREKEN ÖNEMLİ DERS

Yetmedi on yıl sonra, 1992’de bu kez Büyük Britanya parlamento seçiminde İşçi Partisi'nin kazanacağını varsaydılar…

Demir Lady Thatcher liderliğindeki Muhafazakar Parti, İşçi Partisi’nin bir puan önünde çıkıyordu.

Sandıklar açıldığında gördüler ki Muhafazakar Parti 7.6 puan oyla seçimi kazandı.

Bu denli yanılmanın nedenini anlamak için İngiltere’nin en iyi üniversiteleri ile temasa geçildi ve Market Research Society, anket tahminlerindeki başarısızlığı tespit için çalıştay düzenledi.

Nedenleri ortaya döküldü ve seçmenin anket ile sandık arasındaki tutum değişikliğinin nedeni bilimsel bir gerçeğe dayandırıldı.

Bir kuram geliştirildi, bütün kamuoyu araştırmacılarının aynen Bradley Efekte olduğu gibi, anketlerine uygulamaları gereken bir oransal etki konuldu; adına da Utangaç Muhafazakar Seçmen Etmeni denildi…

Eski yöntemle yapılan tüm anketlerin de yayınlanmamasına karar verildi…

ULUSAL EGEMENLİĞİN TEMEL TAŞI…

On yıllardır süren anket çalışmasının yapıldığı Türkiye’de ise yapanın yanına kâr kalır hesabı anket şirketleri sonucu yanlış da bilse, ardı sıra yaptığı açıklamalardan en yakın olanı alıp “Ben bildim…” diye meydana çıkmayı maharet kabul etti…

Verdikleri yanlış sonuçların yanılttıkları seçmen üzerindeki etkisini düşünmeden bir sonraki seçim için pusuda bekleyip, son dakika yine ortaya çıktı…

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Binnaz Toprak, önceki gün sosyal medya hesabı üzerinden kamuoyu yoklaması yapan şirketlerin “kimi seçmeni sandığa gitmeme” yönünde etkilediklerine dönük önemli bir paylaşımda bulundu.

Sadece bir vatandaşlık görevini yapmalarını değil, aksine çevresini de etkilediklerini belirtti.

Kamuoyu şirketlerinin verilerine bakarak hareket etmemeleri konusunda da seçmeni uyardı.

Özetle suskunluk sarmalının nüvesi olmak yerine, sarmaldan çıkmaya cüret etme cesareti gösteren yurttaş olmalarını tavsiye etti...

Haksız değil, çünkü ulusal egemenliğin en önemli aracıdır sandık ve seçimler…

Cumhuriyetin asli bekasıdır…

Bugün 100’üncü yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyetin, ulusal egemenliğin temel taşıdır…

Onun için geleceğimize, çocuklara armağan edilmiştir…

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp