Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

16/05/2013

Reyhanlı'dan Cenevre'ye...

GEÇMİŞTE yaşanan olaylarda, MİT ve Emniyet İstihbarat'ın birbirini suçladığı dönemlerde bile devreye sokmamıştı.
Peki, Reyhanlı patlaması sonrası neden bu yola gitti?
Ankara'da anlatılan o ki, MİT bir gün önce güvenlik birimlerine ilettiği raporunda patlayan bomba yüklü araçların model ve renginden plakalarına, eylemi yapacak kişilerin isimlerine kadar her detayı iletmiş.
Bir tek patlamanın nerede, ne zaman gerçekleşeceğini belirtmemiş.

BÜROKRASİ OPERASYONU
Emniyet birimlerine bakılırsa; MİT'in bilgisiyle kalınmamış, kendi istihbaratını da ekleyip adı geçen kişilere yönelik uygulama yapmış; ancak hepsi boş çıkmış.
Tartışma da bu noktada başlıyor.
Benzer sorunları çözmek amacıyla iki yıl önce üretilen istihbarat modeli, yeni bir sorunu üretmiş bulunuyor.
Yeni bir Uludere sendromu yaşanıyor...
Görünen o ki Başbakanlık Teftiş'in incelemesi sonrası güvenlik bürokrasisi yeni bir operasyona daha tanıklık edecek.

SURİYE SATRANCI
Bütün bu olanlardan faydalanan kim derseniz, biraz acı ama maalesef Şam yönetimi...
Öncelikle bir noktayı görmek gerekir, Şam'ın arkasında satrancı en iyi oynayan Rusya, İran ve Çin var...
Reyhanlı öncesi uzlaşılan Cenevre II projesi, sonrasında da Şam yönetiminden demeçler, tezi doğrulamaya yeter.
Ankara Strateji'den bölgeyi çok iyi bilen ve okuyan Doç. Dr. Mehmet Akif Okur da dün şu noktaya dikkat çekti:
"Patlama sonrası içeride 'Niye misliyle karşılığını vermiyoruz' yerine, 'Ne işimiz var Suriye'de?' söylemi öne çıktı. Şam ise 'Kınıyorum, gelin birlikte araştıralım' diyor. PKK teröründen kurtulmuş Türkiye'ye 'Bu terörden kurtulman daha kolay' mesajını yolluyor. Türk kamuoyunun baskısına oynuyor."
Oyun bu noktada bitmiyor, bir tarafta da ABD-Rusya'nın anlaştığı, İngiltere'nin desteklediği, Cenevre II Konferansı duruyor.
Ankara, Şam yönetimi ile Suriye muhalefetini geçici hükümette buluşturan Esad'lı ara formüle sıcak bakmıyor.
ABD ise El Nusra gibi radikal İslami grupların yönetimin içinde olmaması gerektiğini kayda geçirip Ankara'yı iknaya uğraşıyor.
Muhaliflere silah desteğinin de radikal grupların eline geçebileceği düşüncesiyle bu aşamada verilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Nitekim bu konuda elini güçlendiren gelişme, Şam'ın doğusundaki Utaybe kasabasında gerçekleşti.
Şam, Lübnan Hizbullah'ından şehir gerillası eğitimi aldırdığı 60 bin kişilik askeri gücüyle muhalifler için silah ve lojistik giriş güzergâhı olan Utaybe'yi ele geçirdi.
Aralarında El Nusra'nın olduğu 23 muhalif grup bir araya gelip dün Utaybe'ye ortak operasyon düzenledi.
Doç. Dr. Okur bu gelişmeyi anımsatıp ekledi:
"Utaybe'de güç birliği yapan muhalifler silahlarını da pay etti, El Nusra da bu silahlardan payını aldı. AB-D'nin korkusu gerçekleşti. O nedenle ABD de 2014'teki seçimlerde Esad'ın yer almayacağı geçiş hükümeti modelinde Rusya ile uzlaşmış bulunuyor."
Bunun için geriye, birincisinden sonuç alınmayan ikinci Cenevre Konferansı kalıyor.
Başbakan Erdoğan'ın bugün ABD Başkanı Obama ile yapacağı görüşme de bu noktaya kilitlenmiş duruyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp