Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

14/05/2013

Yasağın yolculuğu

"BIRAKIN dünyayı, iletişimin evrende yaygınlaşıp bir o kadar sığlaştığı" çağda, ulusal medyaya getirilen yayın yasağı hiçbir şey ifade etmez.
Tam tersine sorunu büyütür, çetrefilli hale getirir.
Görmek için de uzağa gitmeye gerek yok.
Türkiye 20 yıl öncesi getirilen yayın yasaklarının demokratikleşme yolunda bıraktığı tortuları temizlemekle uğraşıyor.
Sorun sadece demokratikleşme de değil.
Bunu yaparak algının yönetilmesi; "rızanın üretimi-imalatı" sürecinde, küresel kitleyi de başka ülkelerin medyasının eline teslim edersiniz.
Yani içeride ürettiğiniz yasak, bir diğerinin dışarıda kazanımına dönüşür.
Toplumunuzu, ulusal medyanız yerine, başka ülkelerin medya ürünlerine teslim edersiniz.
Dışarıdan verilenin çok daha değerli hale gelmesi bir yana, "Yasaklandığına göre ardında başka bir şey var" şüphesi üstüne biner, daha ağır sonuçlara doğru gider.
Ayrıca oluşan algı da kitle benliğinden kolay silinmez.
Örnek mi?
Saddam'ın atom bombası mı vardı?
Medya "var" dedi oldu...
Veya istediğiniz kadar dana derisi olduğunu ispat edin, "Meclis'in koltukları ceylan derisi" algısını yıkamazsınız.

ÖNCE BAKANLAR DELDİ
Reyhanlı'da yaşanan vahşi saldırı sonrası getirilen yayın yasağına bu çerçevede bakarsak...
Paradoks şu ki, yayın yasağını ilk delen Başbakan Yardımcısı Atalay, Adalet ve İçişleri bakanları oldu.
Canlı yayınlanan basın toplantısında bakanlar konulan yasağa uymadı, yakalanan kişi sayısından uyruklarına, örgütten bağlantılarına kadar her şeyi ilk günden kamuoyuna medya aracılığıyla duyurdu.
Basın toplantısını canlı veren tüm televizyonların suç işlemesine neden oldu.

TRANSİTİN SEYRİ
Hukuka her aşamada saygı gösteren bir kişi olarak yasağı delmeyeceğim.
Ancak örgütü 1970'li yıllardan bilen, olayın seyrini ve yapılan açıklamaların satır aralarını iki gündür okuyan olarak öngörülerimi sıralamadan da duramayacağım.
Anladığım kadarıyla bakanın bin kilo olduğunu açıkladığı patlayıcılar, deniz yoluyla kaçakçılar eliyle Samandağ'a getirilmiş.
Oradan yine kaçakçıların işbirliğiyle bir tamirhaneye alınmış.
Bu sırada istihbarat birimleri, patlayıcıların Ford Transit marka araca yükleneceği, bir büyük ilde bu eylemin gerçekleştirilmesinin planladığı istihbaratını alıp arama başlatmış.
Birkaç Ford Transit modele yapılan uygulama boş çıkmış.
Ankara'dan Konya ve Adana'ya geçen araca kimse aldırmamış.
En kritik yerleşimden biri olarak kırmızı bölgede bulunan Reyhanlı'nın merkezine aranan özellikteki iki aracın yerleşmesi umursanmamış.
1988'de lağvedildiği bizzat kurucuları tarafından açıklanan, geriye kalanlarının da uluslararası taşeronluk yaptığı bilinen örgütün, bölge ülkelerinin etkin istihbarat birimleri ve Lübnan Hizbullah'ı ile bağlantısına bakılmamış.
Bomba patlayınca da karakol baskınları sırasında rastlanılan, "Biz bunu biliyorduk" ezberi tekrarlanmış.
Bitmiş örgüt, terörünü gerçekleştirmesine fırsat verildiği için el birliğiyle canlandırılmış.
Nerede hata yapıldığına yönelik sağlam bir özeleştiri yapılmadığı sürece de daha çok tekrar edeceğe benziyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp