Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

08/05/2013

Gül duruşu

"BAŞINDAN beri tutarlı bir çizgim vardır..."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önceki gün Lizbon'daki sohbetimize bu sözlerle başladı.
"Türkiye'nin en önemli konusu budur dedim ve Cumhurbaşkanı olduğum ilk günden itibaren, vaktimi ve zihnimi bu konuya verdim" diye devam etti.
Sözünü ettiği emek, Kürt sorununun çözümü...
Haksız da değil. Hatta çaba gösterenlerin en ön safında yer alır.
Muhalefet milletvekili olarak bulunduğu ve "Bu demokrasi okulunda eğitim aldım"
dediği Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'ndeki konuşmalarına bakmak yeterli.
Veya 10 yıldır devlet yönetimindeki duruşuna...

ZANA VE ARKADAŞLARI
Birçok kişinin "acabalar" içinde yaşadığı, AK Parti'de herkesin demokrasi içinde eleştirip tavır koyabildiği dönemde en cesur adımı attı.
Hapiste 10 yıl yatan dönemin DEP milletvekilleri Leyla Zana ve arkadaşlarını, Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisinde olduğu sırada, "Başbakan Vekili ve Dışişleri Bakanı" sıfatıyla, Haziran 2004'te Dışişleri Konutu'nda ağırladı.
Güvenlik birimleri bir yana, partisinden en büyük tepkiyi gören oldu.
Milletvekili arkadaşları yayınladıkları deklarasyonda kendisine yönelik tepkilerini şu ifadelerle koydu:
"Ateşkesten bahsetme cüretini gösteren bu bölücüler, vatan hainliklerini yeniden ilan etmektedirler. (Bunların) Resmi makamlarca hangi sıfat ve hangi gaye ile kabul edildiği izah edilemez... "
Arkadaşlarının bu tavrını da "demokratik hak" olarak değerlendirip yoluna devam etti.
AB yolunun en önemli kavşağına, tam üyelik müzakere sürecine girilmesi de bu sayede oldu.
Demokratikleşme yasalarına karşı devlet ve parti içinden gelen tepkileri de ikna yöntemiyle giderdi.
O gün sert tepki koyanlardan bazılarının Ergenekon davasından tutuklanmasına karşı duran da Gül oldu.
"Uzun tutukluluk sürelerinin adalet ve demokratik hakları törpülediğini" her aşamada dile getirdi.
İçerideki siyasetçi, bürokrat ve gazetecilerin tutukluluklarının kalkması gerektiğini devletin en tepesindeki kişi olarak her adımda söyledi.
Meclis yasama dönemini açış konuşmasında, "Kesin yargı kararı çıkana kadar yasama faaliyetlerine katılmalılar" çağrısını defalarca yaptı.

ULUDERE TAVRI
Bu noktada da durmadı.
Eski partisi ve çalışma arkadaşlarını Uludere konusundaki tavırları ve demeçleri dolayısıyla açıkça eleştirdi.
Bir adım daha attı, açık tavır koydu:
"Görev alanına girseydi, Uludere için Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendirmekte tereddüt etmezdim... "
Bölgede ismi değiştirilen köyleri eski adıyla söyleme cesareti gösterdi.
Basın ve ifade özgürlüğünün en cesur şövalyesi oldu, "Direneceksin kardeşim... " dedi...
Terörün ancak siyasi irade öne çıkarılarak çözüleceğini her adımda dile getirdi.
Muhatap olarak BDP milletvekillerinden başkasını almadı.
Bunun için BDP'li milletvekilleri ile Çankaya Köşkü'nde birkaç kez buluştu, saatlerce konuştu tartıştı.
Çatışmaların durması için hangi adımların atılması gerektiği konusundaki samimi düşüncelerini aktardı.
BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına tavrını net koydu.
"Yakın siyasi tarihimizde bu olup bitenlerden örnekler var, kendimizi çıkmaz sokaklara itmememiz lazım" dedi.
Tavır bir yana, dokunulmazlıkların kaldırılması için girişim başlatan milletvekilleriyle Çankaya Köşkü'nde buluştu.
Silahın sustuğu, PKK'lıların geri çekildiği bugüne uzanan yolculukta Gül'ün hakkı da teslim edilmeli.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp