Top
Muharrem Sarıkaya

Muharrem Sarıkaya

msarikaya@htgazete.com.tr

03/12/2023

Tamahkar…

MİNİMA Moralia kitabında Theodor Adorno, yeni tip cimrilerden (Le Nouvel Avare) söz ederken, “İki tip tamahkar vardır…” diye söze girer…

Birinci tipin kadim olduğunu vurgular; “kişinin hem kendinden, hem de başkalarının her şeyi esirgemesine yol açan tutkusuyla” hareket ettiğinden söz eder.

Moliere’in meşhur eseri “Cimri”de bu tipin fizyonomik özelliklerinin ölümsüzleştiğinden söz eder.

“Cimri…” eserindeki kılık değiştirmiş gizli milyoner dilencide bu tipin en mükemmel özelliğinin bulunduğunu belirtir.

AÇ GÖZLÜLÜĞÜN KURTARICI YANI

Gazetelerin yerel haber sütunlarında hala bu tiplerle karşılaşıldığını, bu kişilerin içine girdiği pintilik tutkusundan kasadaki altınlardan bir kısmını çaldırarak kurtulduklarını kayda geçirir…

Ardından sözü bugüne getirir ve ekler:

“Zamanımızın cimrisiyse kendisine hiçbir şeyi, başkalarına her şeyi pahalı gören kişidir. Eşdeğerlik hesaplarıyla düşünür ve bütün özel yaşamını o yasaya, kişinin aldığından azını vermesini, ama yine de bir şeyler almasını sağlayacak kadarını öngören yasaya bağımlı kılmıştır…”

Son günlerde daha fazla kazanç elde edebilme hırsı ile herhangi bir güvence almadan milyonlarca dolar paralarını götürüp bir kişiye veren futbolcular olayını izledikçe Adorno’nun satırları aklıma geliyor…

Adorno’nun da belirttiği gibi eski tip cimrinin “o sefil aç gözlülüğünün kurtarıcı bir yanı vardı”, hırsızlar kasadan altınların bir miktarını çalınca tutkusunu dizginliyordu.

Yeni tip tamahkarların ise doymak bilmeyen özelliklerini bu olayda da görüyoruz.

Peki, bu tamahkarlık bir psikolojik hastalıktan mı kaynaklanıyor?

Yani insanlar dolandırılmak veya kandırılmaktan hoşlanıyorlar mı?

APTALLIK ZEKA DEĞİL AHLAK PROBLEMİDİR

Yoksa, Nazi kampında öldürülen Alman Teolog Dietrich Bonhoeffer’ın “Hapishane Mektupları”ndaki şu sözlerine paralel bir nedenden mi kaynaklanıyor:

“Aptallık zekâ problemi değildir, ahlaki bir problemdir.

Entellektüel birikimi olduğu halde aptal olan insanlar vardır.

İlk etapta aptallık doğuştan gelen bir maraz olduğu düşünülür; fakat bu da yanlıştır. İnsanlar belli şartlar altında aptallaşıyorlar, daha doğrusu başkalarının kendilerini aptallaştırmasına müsaade ediyorlar. Buradan yola çıkarak, aptallığın psikolojik değil sosyolojik problem olduğu sonucuna varabiliriz…”

Türkiye’nin önde gelen psikologlarıyla telefonda gerçekleşen sohbetlerimizde de dönüp dolaşıp aynı konuya geldik…

Şunu belirtmeliyim ki Türkiye’nin psikoloji alanında önde gelen üç isminin vardığı sonuç da aynı oldu:

“Tamahkarlığın, daha fazla kazanma hırsının insan oğlunda yarattığı sorun…”

GÜÇ PARA İLİŞKİSİ

Prof. Dr. Nuray Karancı, sorunun psikoloji ötesinde olduğuna vurgu yaptı ve “Hırsın hırsı; kolay paranın da kolay parayı getirmesinin yarattığı bir sorun” diye tanımladı.

Bunun genel sosyolojik kültür tarafından da desteklendiğini anımsatıp Sülün Osman’dan Kastelli’ye, Selçuk Parsadan’dan Tosuncuk’a kadar uzanan dolandırıcılık olaylarını anımsattı.

Bu kadar büyük paraların herhangi bir güvence alınmadan götürülüp teslim edilmesini ise “Hocam yatırdığına göre kesin garantilidir” yaklaşımından kaynaklandığını belirtti.

“Güç ile para ilişkisinin” yarattığı sonuç olduğunu belirtti.

ÇEVRESİNİ DEĞİŞTİRMELİ

Prof. Dr. Acar Baltaş ise “İnsan görüldüğü şekliyle akıl dışıdır…” cümlesine atıf yapıp ekledi:

“Burada birbirlerini de kışkırtmışlar. Güvenirlilik itibar kaynaklıdır. Hocaları o parayı yatırdığına ve adı da geçtiğine göre güvenilirdir diye bakmışlar. Banka Şube Müdürü açısından bakıldığında da kumar bağımlıları en yakınlarını dolandırır; inandırıcı yalanlar söyler. Sosyal çevresi de bu kişilerin hırsını coşturur…”

Yakın bir dostundan örnek vererek sözlerini sürdürdü…

Aktardığına göre 18,5 metre teknesi olan arkadaşı, yakın çevresindeki tanıdıklarının 40 metre tekneleri olması dolayısıyla daha büyük tekne alma tutkusuna kapılmış…

Bu arkadaşına yaptığı espri dolu tavsiyeyi de aktardı:

“Kendisine ‘tekneyi değil, arkadaş çevreni değiştir daha rahat edersin’ önerisinde bulundum… Ama dinlemedi, gidip 25 metre boyutunda tekne aldı…”

TAMAHKARLIĞIN DEĞER AŞIMI

Prof. Dr. Nebi Sümer ise “Kuralsız daha fazla kazanım elde etme normunun” sonucunun yaşandığını belirtti.

Fonun adının Fatih Terim diye tanımlanmasının futbolcuların sorgulamadan milyonlarca dolar paralarını teslim etmelerine neden olduğunu belirtti.

Benzer olayların 10 yıl önce de yaşandığını, Ankara’da bir müteahhidin o dönemde de Ankaragücü ve Gençlerbirliği futbolcularını dolandırdığını anımsattı.

“Bir evi üç kişiye satmıştı; o dönem dolandırıldığını anlayan futbolcuların belirli bölümü görünmemeyi, kendini gizlemeyi yeğledi” dedi…

Dolandırılan kendilerini gizleme psikolojisinin insanoğlunun dörtte birinde bulunduğunu, bunun ABD’deki bir araştırmada da ortaya konulduğunu belirtti.

Olayı en iyi özetleyen tanımı da getirdi:

“Aç gözlülük ve tamahkarlığın değer aşımının sonucuna tanıklık ediyoruz… Görgüsüzlüğün değer aşımını yaşıyoruz...

TEFECİLİK EYLEMİ

Prof. Dr. Nebi Sümer çok haklı, çünkü meselenin özünde psikolojik bir oyun tutkusunun ötesinde, “o daha fazla kazanıyorsa, ben niye kazanmayayım” yaklaşımı var…

Daha fazla kazanmanın yasal veya etik yönünü kimse düşünmüyor; bu iklimde yapılabiliyorsa kendisinin de yapmasını hak görüyor…

Kaybettiğinde de sorunu ötekinde arıyor…

Yaptığının bir tamahkarlık, tefecilik eylemi olduğunu ise görmek istemiyor…

İşin ilginç yanı herkes dolandırıcılıkla ilgileniyor, yüksek oranlı haksız kazancın vergisini de kimse sormuyor…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp