Top
Abdurrahman Yıldırım

Abdurrahman Yıldırım

ayildirim@htgazete.com.tr

29/09/2016

Reytingi bırak avantajlara ve fırsatlara bak

 

Dün önümüzdeki dönemin risklerini sıraladık ve ekonomi ile piyasaların ana trendini notun düşüşü değil asıl küresel sermaye hareketlerinin belirleyeceğini ifade ederek “Düşen nota değil risklere bak” dedik. Bugün de önümüzdeki dönemin ekonomide ve piyasalardaki olası avantajları ve fırsatlarına odaklanıyoruz. Dün 6 ana risk sıralamıştık. Elbette bu risklerin tümü gerçekleşecek diye bir şey yok. Risklere karşı bugünden gördüğümüz fırsatları da şöyle sıralamak mümkün:

BOL LİKİDİTE, DÜŞÜK FAİZ: Dün sıraladığımız risklerin biri veya birkaçının gerçekleşmesi durumunda büyük ülke merkez bankalarının vereceği tepki herhalde faizi artırmak ya da likiditeyi kısmak olmayacak. Çünkü kriz derinleştikçe ve uzadıkça gördük ki, küresel likidite daha bollaşıyor, faizler daha düşüyor, hatta negatif faiz uygulaması yaygınlaşıyor. 2008 sonundan beri uygulanan tedavi bu. Sistemin bünyesi de bu ilacı kabul etmiş durumda. Eğer ABD seri faiz artırımlarına gitmeyecekse ki, bunun olasılığı şimdilik son derece düşük, bol likidite ve düşük faiz ortamı sürecek. Bu da Türkiye için en ideal küresel ortamı ifade ediyor. Çünkü küresel likiditeye ve sermaye akımlarına en bağımlı ekonomilerden biri Türkiye. Önümüzdeki dönemin en büyük avantajı likidite olmaya devam edecek.

DÜŞÜK EMTİA, ENERJİ FİYATLARI: Türkiye ekonomisi hammadde ve enerji ithalatına bağımlı. Bu iki kalemin ithalat tutarı toplam ihracattan daha fazla. Fiyat düşüşleri 2014 ortasından itibaren yaşanıyor. Petrol ve emtiada fiyatlar yüzde 50-75 arasında düştü. Bu düşüşten dünyada en avantajlı çıkan iki ekonomilerden biri, ithalatçı konumundan dolayı Türkiye. Bu dönemde ihracatımızın iki yıl üst üste gerilemesine karşılık, cari açığın yaklaşık yarı yarıya azalmasının nedeni ithal fiyatların düşmesi. Emtia ve enerji fiyatlarının 2014 öncesi seviyelerine kolay kolay dönmesi beklenmiyor. Çünkü dünya ekonomisi ve ticareti durgun seyrediyor. Arz fazla, talep az. Fiyatlar da düşük kalmaya devam edecek. Dolayısıyla bu avantaj önümüzdeki dönemde sürecek.

AVRUPA’DA CANLANMA: İhracat azalmasına azalıyor ama bu durumun önemli kısmı dünyada mal fiyatlarının düşüşünden kaynaklanıyor. Yoksa miktar bazında ihracatta düşüş yok. 7 aylık dönemde toplam ihracat tutar bazında yüzde 3.6 geriledi. Ancak asıl ihracat bölgesi olan AB’ye ihracat aynı dönemde yüzde 8.7 arttı. 7 aylık dönemde AB’ye ihracatın toplam içindeki payı yüzde 48.6’ya, temmuz ayında da yüzde 51.5’e çıktı. 8 yıl aradan sonra yüzde 50 sınırı ilk kez geçiliyor. AB ihracatı miktar olarak da tutar olarak da artıyor. AB’nin bu yıl yüzde 1.6 ve gelecek yıl yüzde 1.7 büyümesi bekleniyor. Ekonomideki canlanmanın devam edecek olması Türkiye’nin ihracat performansını koruması, hatta artırması açısından önemli olacak.

DÜŞÜK BORÇ VE BÜTÇE AÇIĞI: Kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 32 ile gelişmekte olan ülke ortalamasının 6 puan altında. Gelişmiş ülkelerin ise üçte biri düzeyinde. Aynı zamanda bütçe açığı da yüzde 1.2 ile en düşük olan ekonomilerden biri. Bu durum ekonomiye güven duyulmasının temel nedenlerinden birini oluşturuyor. Hükümete de eli çok sıkıştığında, borçlanmayı ve bütçe açığını artırarak kamu harcamalarıyla büyümeye destek olma imkânı veriyor. Önümüzdeki dönemin en güçlü ve kullanılabilecek alanlarından biri bu.

GÜÇLÜ BANKACILIK SİSTEMİ: Dış şoklara ve ani duruşlara karşı ilk darbenin geleceği alan bankacılık sistemi. Burada da güçlü bir yapıya sahibiz. Son küresel kriz döneminde kamudan yardım almayan 4 ülke bankacılık sisteminden biri Türk bankacılığı. Güçlü olması aynı zamanda durgunlaşan ekonomide yeni kredi açma olanağı veriyor.

Sadece bankacılık sistemi güçlü değil, aynı zamanda para politikası geçmişte sıkı tutulmuş, zor dönemler için hazırlık yapılmış. Bu amaçla zorunlu karşılıklar artırılmış. Şimdi yavaşlayan ekonomide bu karşılıklar azaltılarak ve serbest bırakılarak likidite ve kredi imkânları açılmak isteniyor. Bu yolla sistemde faiz artışına gitmeden kredileri daha artırmak mümkün olabilir. Nitekim bu imkân kullanılmaya başlandı ve devamı da gelebilir.

DENGEYİ NE BELİRLER: Riskler ve fırsatların ortaya koyduğu ekonomik denge ve piyasa dengesi içinde bulunduğumuz mevcut durumu gösteriyor. Risklerin nereye doğru evrileceği, ne tür fırsatların öne çıkacağı, bunların birbirini ne ölçüde törpüleyeceği, hükümetlerin ve küresel ortam ile ekonomik aktörlerinin bu risk ve fırsatlara nasıl tepki göstereceği, hangi önlemleri alacağı da gelecekte kurulacak dengeyi belirleyecek.

SONUÇ: “Geleceği gördüm bayağı eğlenceliydi.”

Lincoln Steeffens

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp