Top
Abdurrahman Yıldırım

Abdurrahman Yıldırım

ayildirim@htgazete.com.tr

28/09/2015

Kötüye gidişe neşter aralıkta

 

Hükümet kurulacak, ekonomi programı belli olacak, FED ve TCMB toplanacak

Gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızının düşmesi ile FED faiz artırımı çakıştı ve küresel sermayenin yön değiştirmesine yol açtı. Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı geçen yılın kasım ayından beri yeniden ivmelendi ve ağustos ile eylülde çok şiddetlendi. Gelişen ülke kurlarındaki yüksek oranlı kayıplar ve ekonomilerin en önemli sorunu bu sermaye çıkışlarından

 

Bizim finansal piyasalar haftanın ilk yarısı açıktı ama küresel piyasalar hafta boyunca çalıştı. 22 Eylül’deki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu ise yeni hükümet kuruluna ve yeni ekonomi politikaları belirlenene kadarki yol haritasını netleştirir gibi oldu. Merkez Bankası bu dönemde faiz artırmayacak.

Bu iç etki yanında Türkiye’nin para politikasını dış etkenler de şekillendiriyor. Orada da geçen hafta belirginlik arttı.

- Birincisi Merkez Bankası, FED faiz artırana kadar faiz artışına gitmeyi düşünmediğini, bekleyip görmeyi tercih edeceğini ekonomistlerle yaptığı toplantıda hissettirdi.

- İkincisi de FED Başkanı Janet Yellen, ilk faiz artırımının bu yıl yapılacağını söyledi. Dolayısıyla FED’in ilk faiz artışı ağırlıklı biçimde aralık diye gündeme girdi. Tabii ki dolar da değerlendi geçen hafta.

- FED’in o ayki toplantısı 15-16 Aralık’ta, TCMB’nin ise 22 Aralık’ta. O tarihe kadar da, 1 Kasım’da yapılacak seçimlerin ardından hükümet kurulmuş, ekonomi yönetimi belli olmuş ve ekonomi programı açıklanmış olur. ABD Merkez Bankası da ilk faiz artırımına giderse TCMB’nin karar vermesi kolaylaşır.

- FED’in ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunun faiz artırdığı bir konjonktürde Türkiye’nin tersine gitme lüksü yok. Çünkü Türkiye yıllık 200 milyar dolar civarında veya milli gelirinin dörtte biri kadar dış kaynak gereksinimi ile küresel sermaye hareketlerine en hassas ekonomi. Sermaye çıkışına aylarca dayanabilir ama yıllarca hiçbir şey yapmadan dayanması ancak bir krizi göze alırsa olur. Göz göre göre de hiçbir hükümet krize girmek istemez.

- Türkiye’yi ABD ve diğer gelişmekte olan ülkelerle faiz artırımına zorlayacak tablo ise bitişikte yer alıyor. İçinde bulunduğumuz konjonktür, küresel kriz dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışının en sert yaşandığı dönem. Bir süre önce Haziran 2014-Temmuz 2015 arasını kapsayan 13 aylık dönemde gelişmekte olan ülkelerden net bazda 1 trilyon dolar sermaye çekildiği hesaplanmıştı. Bu rakam da son 5 yıllık sermaye girişinin yaklaşık yarısıydı.

- Merkez Bankası tarafından hazırlanan bitişikteki grafik de gelişmekte olan ülkelerdeki tahvil ve hisse senedi piyasalarından çıkışı gösteriyor. Geçen yılın kasımında başlayan çıkışların, zaman zaman azalmasına karşılık ağustos ve eylül ayında çok şiddetlendiği dikkati çekiyor. Hatta bu şiddet, FED’in parasal genişlemeyi durduracağını açıkladığı Mayıs 2013 sonrasındaki çıkıştan da daha büyük. Nedeni ise belli; gelişmekte olan ekonomilerin büyüme hızlarının düşmesi ile FED’in faiz artırımının çakışmasıyla sermayenin anavatanına dönüşünün hızlanması.

- Şimdi ortaya çıkan iç ve dış koşullar ile ekonomik takvim bu kötü gidişe ilk neşterin Aralık 2015’te yani 2-2.5 ay sonra atılabileceğini gösteriyor. İlk adımlar için randevu Aralık 2015’te.

SONUÇ: “Karpuz olursa kar buz olmaz.” Türk atasözü

 

 

TÜRKİYE SADECE DIŞ ETKİYİ AZALTIR

Dolar, TL karşısında yeni bir rekor kırdı ama gelişmekte olan paralar da en dibe indi. JP Morgan Kur Endeksi 66.58 ile en düşük seviyesine geriledi. Bu endeksteki son bir haftalık kayıp yüzde 1.5, TL’nin kaybı da yüzde 1.4. Yılbaşına göre ise gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 14, TL yüzde 23.4 kayba uğradı. Türkiye’nin kendine özgü risk artışının yarattığı fark risk primlerinden de izlenebiliyor. Bir zamanlar Avrupa ile paralellik arz eden Türkiye riski son dönemde Latin Amerika ile aynı seyri izliyor. Avrupa riski azalırken Latin Amerika ve Türkiye riski yükseliyor. Latin Amerika dediğin de Brezilya, Arjantin.

Ortalığın durulması veya karışması Türkiye’ye özgü nedenlerden ziyade bitişikte grafiği yer alan küresel sermaye hareketleriyle yakından ilgili. Türkiye’nin elinde olan ise alacağı önlemlerle küresel etkiyi azaltmak veya çoğaltmak, o kadar.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp