Top
Abdurrahman Yıldırım

Abdurrahman Yıldırım

ayildirim@htgazete.com.tr

18/05/2012

Reyting artışı cari açığa bağlı

Standard and Poor's mayıs başında Türkiye'nin kredi notunu, yüksek cari açık ve bunun fonlanma biçimi ile AB'nin krizinden dolayı yükseltmeye cesaret edemedi, pozitifte de daha fazla tutamadığından, görünümü durağana çevirdi. Bu durum Türkiye'nin tepkisini çekti. Başbakan "S&P bunu Recep Tayyip Erdoğan'a yutturamaz. Biz de 'Seni tanımıyoruz' deriz" demişti. S&P önceki gün küresel analisti, Türkiye analisti ve Türkiye temsilcisinin katıldığı İstanbul'daki bir toplantıyla kendini anlattı.
■ "Görünümün durağana çevrilmesi, bir not düşüşü değil. sadece önümüzdeki 1 -1.5 yıl makro ekonomik dengesizliklerden dolayı Türkiye'nin not artışının muhtemel olmadığını gösteriyor.
■ Bunlardan ilki milli gelirin yüzde 10'una ulaşan cari açık. 100 dolarlık ihracat karşılığında 140 dolarlık ithalat yapıyorsunuz. 40 dolarlık finansman gerekli. Risk bu.
■ Avrupalılar Türkiye'ye borç verecek mi? Önümüzdeki 1 yılda likidite daralacak. Avrupa bankaları büyük zorluk içinde. Asya'daki portföylerini satıyorlar. Anlamlı bir orta vadeli zorluk yaşanıyor. Bugün Türkiye'nin finansman çekiyor olması gelecek yıllarda da aynı kolaylıkla kaynak bulacağı anlamına gelmez.
■ Risk sadece açıktan değil, açığın finansmanından da kaynaklanıyor. 2009 sonrasında cari açığın ancak üçte biri öz kaynaklarla finanse ediliyor. Bu da Türkiye'yi risklere açık hale getiriyor. Euro Bölgesi'nde kredi ve banka sorunu ayrı bir risk.
■ Cari açık sadece bir finansman riski de değil. Ekonomik yapıyı yansıtıyor. Yurtiçi üretim talebi karşılamıyor. Küçük araç üretip büyük motorlu otomobillere biniyorsunuz. Enerjiyi ithal ediyorsunuz. Ticaret hadleri ve fiyat artışlarından kaynaklanan riskler de mevcut.
■ Biz orta vadeli görüş belirtiriz. Piyasalar bize bazen itibar eder, bazen etmez. Bizim sicilimiz orta vadelidir ve sağlamdır. Burada kısa vade ile uzun vadeyi iyi ayırt etmek lazım. Biz temel kredi risklerine bakıyoruz. Daha temel, daha uzun vadeli görüş bildiriyoruz. Piyasalar daha kısa vadeli. CDS'lerin spekülatif yönleri, likiditeye duyarlılığı, risk alma iştahına duyarlılığı daha fazla.
■ Ekonomi politika yapıcılar da bizimle aynı görüşteler. İlle bize bayıldıkları için derecelendirme istemezler. Finansmana erişimde kolaylık sağladığı ve bir kredi benchmark'ı oluşturduğu için bu reytingi isterler. Bu, Türkiye'nin yararınadır. Duygusal boyutları ayrı tutun.
■ Türkiye ile derecelendirme konusunda kontratımız devam ediyor. Türkiye istediği zaman da bunu iptal edebilir.
■ Türkiye'nin uzun vadeli görünümü olumlu. Büyüme, ortalamanın ve AB'nin üzerinde olacak. Ancak çok büyük cari açığının baskısı var. 5-10 yıl içinde bu sorun ele alındıkça ve kişi başına gelir yükseldikçe reyting yukarı gidecektir.
■ Sonuçta bizim notumuz da, bu notu verirken uyguladığımız kriterlerde, bir görüştür. Buna katılan olur, katılmayan olur. Zaten karar vermede de kredi notu bir unsur olmalı, kararın tümü olmamalı.
■ Türkiye elbette bir kredi derecelendirme kuruluşu kurabilir. Birçok ülkede de var. Ama bu kuruluşa yatırımcıların itibar gösterip göstermeyeceğini zaman gösterir. Eğer ekonomiyi gerçekçi biçimde değerlendiremezse çok fazla itibarlı olacağını sanmıyoruz. Bu işi bizim gibi yapacaksa da, o zaman neden gerçeğinin yerine yerelini kullanacaksınız ki.
Açıklamalar gerçekçi gibi görünüyor da, ben hâlâ niye Türkiye'nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyede olmadığını anlamış değilim. Kuruluş yetkilileri de bunu iyi açıklayamadı zaten. Ortaya koyduğu kişi başına gelire bakıyorum, 90'11 yılların ilk yarısında daha mı iyiydik ki, notumuz yatırım yapılabilir düzeydeydi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp