Top
Abdurrahman Yıldırım

Abdurrahman Yıldırım

ayildirim@htgazete.com.tr

11/05/2012

Ya hükümet ya konjonktür

Hükümet Türkiye sermaye piyasaları için yeni bir dizayn yapıyor. Bunun İMKB'de bazı uygulamalarını gördük. Ama asıl hukuki altyapı Sermaye Piyasası Kanunu'nun yenilenmesiyle birlikte olacak. Türkiye'nin borsaları İstanbul Borsası adı altında üst bir çatıda birleştirilecek. Ardından işletmeci çekirdek gruba satışı yapılacak. Bir kısım hisse senedi de halka arz edilecek.
İZMİRLİLER BURUK: Bütün bu yapılanlar da İstanbul'un finans merkezi projesi çerçevesinde gerçekleştirilecek.
Borsalarını kaybedecek olan İzmirlilerin ise içini buruk bulduk. İzmir Opsiyon ve Vadeli İşlem Borsası'nın (VOB) yeri değişiyor diye. Gerçi VOB Genel Müdürü Çetin Ali Dönmez "Diyarbakır'a taşısalar da yine canla başla çalışırım" diyor, ama "İzmir'in Borsacılık Serüveni" panelinde gelen sorular daha farklı algılamaları işaret ediyor. "Karar siyasi", "İzmir siyaseten cezalandırılıyor mu" gibi sorular soruldu.
Burada öncelikle belirtelim ki, hükümetin aldığı karardan bağımsız olarak zaten küresel bir konjonktür İzmir Borsası'nın aleyhine işliyor. Bugün hükümet yapmasa yarın konjonktür gereği kendiliğinden olacak.
İŞLEM HACMİ ETKİSİ: İşlem hacmi yönünden İMKB'nin dörtte üçüne gelmişler. İMKB'nin günlük 2.5 milyar liralık işlem hacmine karşılık VOB'un işlem hacmi 1.7 milyar lira. Ama işlem hacmindeki bu başarıları ya da büyümeleri aynı zamanda başlarına dert açan nedene dönüşmüş. Çünkü işlemlerin yüzde 97'si vadeli İMKB-30 Endeksi üzerine. Türkiye piyasasını büyütmek isteyen de, iki borsaya aynı menkul kıymetlerin likiditesi veya işlem hacmi gözüyle bakmış. Birleştirme yoluna gitmiş.
Sadece İzmir değil aslında ulusal düzeydeki borsalar da, bu arada İMKB de bu konjonktürden aynı şekilde negatif etkileniyor. Bu nedenle de hükümet kararını önce birleştirme, sonra satış yönünde kullanmış.


Herkes sermayesi kadar etkili olacak

Bu küresel konjonktürde yerel borsaların artık yaşama ve etkili bir şekilde fonksiyonlarını yerine getirme şansı yok. Ulusal borsalar da belki 5-10 sene daha gider. Dünyada borsa blokları oluşmaya başladı. Amerika bir yanda, Londra ve Deutsche Borsa Avrupa'da, Şanghay, Tokyo ve Singapur Asya'da sermaye piyasalarının yoğunlaştığı borsa blokları veya sermaye piyasası merkezleri. Diğer borsalar veya merkezler giderek gölgede kalıyor. Bu nedenle de borsa birleşmeleri, satın almaları hızlanmış durumda.
YA AL YA SAT: Bu çerçevede Türkiye borsalarının kendi aralarında ulusal çapta birleşmeleri doğal ve gerekli. Ortaya bir Türkiye Borsası çıktıktan sonra bunun da başka borsalarla işbirliğine ve birleşmeye gitmesi gerekecek. Tek ülke borsalarının da uzun yıllar ayakta kalması, diğer büyük borsalarla rekabet etmesi, etkin bir şekilde kendinden beklenen fonksiyonları yerine getirmesi zor. Çünkü söz konusu olan sermaye faaliyeti. Küçük büyüğün yanına yanaşacak mecburen. Herkes sermayesi kadar etkili olacak. Bu çerçevede Türkiye Borsası'nın da ayakta kalabilmesi bölgede başka borsaları satın almaya yönelmesine ve büyümesine bağlı. Yani ya satın alınacak ya satın alacak. Başka çıkış yolu yok. Bu nedenle hükümet borsayı yeniden yapılandırmaya yönelirken buna özelleştirmeyi dahil etmiş durumda.
İZMİR'İN YENİ FIRSATI: Borsanın özelleştirilmesi iyi de, tam o aşamada kime satılacağı konusunun bir kez daha üzerinde düşünülmesinde yarar olabilir. Frankfurt Borsası, Londra Borsası'na talip oldu, büyük heyecan da yarattı. Ama İngiltere satışa yanaşmadı. Bu gücü elinden bırakmadı.
Böylesi bir küresel konjonktürde ilk tercihimizi satılan değil, satın alan borsadan yana kullanmamız lazım. Eğer VOB'un hissedarları veya İzmirli iş dünyası borsalarını kaybettiklerini düşünüyorlarsa önlerine yeni ve daha büyük bir fırsat çıkacak. Özelleştirme aşamasında İstanbul Borsası'na teklif vermek gibi. Başarılı olurlarsa da daha küçük borsadan daha büyük borsaya adım atmış olacaklar. Ama sadece ismi İzmir değil İstanbul olacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp