Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

17/12/2021

BAE, ‘salim kafayla' düşünmüş

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun BAE ziyareti, Veliaht Prens Muhammed bin Zayed'in Ankara ziyaretiyle başlayan yeni döneme dair soru işaretlerine cevaplar bulmamıza yardımcı oldu.

Çavuşoğlu'nun 'kararlı ve istekli gördüm' ve 'geçmişten alınacak dersler var' ifadesi, şu sorularla birlikte okunduğunda kalıcı bir politika değişikliğini işaret ediyor:

- 5 yılda neler kaybedildi?

- Diyalog olsaydı, temaslar kesilmeseydi, bazı alanlarda işbirliği olsaydı, nasıl daha iyi olabilirdi?

- Olmadığı için sonuçlar ne oldu?

Bu soruları önce ticaret ve yatırım ilişkileri açısından cevaplamaya kalkarsak, milyarlarca dolarlık karşılıklı kayıptan söz edebiliriz.

Hele, Kovid salgınında özellikle gıda, mal ve hizmet tedariki konusunda Körfez ülkelerinin yaşadığı sıkıntılar da dikkate alınırsa...

Dubai'de bir iş insanının anlattığı olay çarpıcıydı örneğin; "BAE'de en çok tüketilen pirinç bile, fiyatı pahalanmasına rağmen, Çin'den tedarik edilemedi."

Aynı soruları, BAE öncülüğünde Suudi Arabistan ve Mısır'ın Katar'a uyguladığı ambargo için; BAE ve S.Arabistan'ın büyük kayıplar verdiği Yemen savaşı için; aynı üçlünün Libya'da Türkiye'nin destek verdiği meşru hükümete karşı gayrimeşru güçlerin lideri Halife Hafter'e destek vermesi için; BAE'nin Türkiye'ye karşı giriştiği medya ve diplomasi savaşı için; Trump ABD'sinin İran'a karşı şahin politikalarına verdikleri destek için düşünün...

Hiçbiri BAE'ye ve birlikte hareket ettiği S.Arabistan ve Mısır'a bir şey kazandırmadı, aksine kaybettirdi.

Türkiye'ye de enerji ve fırsat kaybettirdi.

***

Çavuşoğlu'nun 'alınacak dersler var' sözünden, BAE'nin bu dersleri aldığı anlamını çıkardım.

Zira Dubai Emirliği tarafında konuştuğumuz iş insanları, geçen 5 yıl boyunca Abu Dabi'nin Türkiye'ye karşı politikalarına direnirken karşılaştıkları baskıları anlattılar.

Anladığım o ki; hem Dubai'nin direnci hem çatışmaya varan rekabetin verdiği zarar hem de Biden ABD'sinin yeni politikaları, BAE'yi 'salim kafayla düşünmeye' sevk etmiş.

Ve tarihe geçecek önemde bir politika değişikliğine gitmişler.

Suudi Arabistan ile ilişkilerini yeniden değerlendirmişler.

Yemen savaşını yeniden değerlendirmişler.

Türkiye'nin Ortadoğu, Afrika, İslam ülkeleri, Müslüman halklar ve Avrupa için önemini, bu coğrafyalarda edindiği konumu ve bunların sağladığı siyasi ve ekonomik fırsatları yeniden değerlendirmişler.

İran'ın körfezin hemen karşısındaki konumunu artık bir tehdit değil 'fırsat' olarak değerlendirme kararı almışlar.

Türkiye ve İran'a önerdikleri "Türkiye'ye uzanan karayolu" projesi, yeni politikanın kalıcı olduğuna işaret ediyor.

Türkiye'ye önerdikleri 'savunma sanayii ve askeri işbirliği' de bir başka güçlü kalıcılık işareti.

***

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14-15 Ocak 2022'de Abu Dabi ve Dubai'ye iade-i ziyarette bulunacak.

Ankara'da açıklanan Türkiye için 10 milyar dolarlık fonun hayata geçirilmesine yönelik anlaşmaların da içinde olacağı yeni imzalar atılacak.

'Çatışmalı dönem'de karşılıklı olarak konulan bazı blokajlar kaldırılacak.

Ayrıca muhtemelen, hem ikili ilişkilerin geleceğine dair hem de İran, S.Arabistan, Mısır ve Libya ile ilişkilere dair daha ileri mesajlar verilecek.

Bunların, söz konusu ülkelerde de Türkiye'ye yönelik sonuçları olduğunu göreceğiz.

***

Bütün bunlar aynı zamanda, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki varlığına yönelik sınamalarda da etkiler yaratacak potansiyele sahip.

Belki biraz daha orta vadeli ama mutlaka olacak...

Ayrıca Türkiye'nin 'adalet' ve karşılıklı çıkarlara hizmet eden 'kazan-kazan' politikasının başarısını da gösterecek.

***

BAE, Türkiye'nin bu yaklaşımına çok net bir kapı açtı, sonuna kadar.

Gergin bir dönemden sonra ilişkilerin hiçbir şey olmamış gibi 'resetlenmesi' değil bu.

Bu 'resetlenme', son 5 yıldan ve Kovid salgınından 'ders çıkarılarak' yapılmış görünüyor.

İlişkiler geliştirilirken, arka planda aynı zamanda onarılacak çok şey olduğu da biliniyor.

Demek ki 'salim kafayla düşünüldüğünde' oluyor.

Darısı ABD ve Avrupa Birliği'nin de başına.

HELİKOPTER AYRINTISI VE 'ŞOFÖR MUHABBETİ'

BAE Devlet Başkan Yardımcısı ve Dubai Emiri Şeyh Maktum, Çavuşoğlu'nun ziyareti sırasında S. Arabistan'ın başkenti Riyad'daydı. Kulislerde 'mutlaka görüşmek istediği mesajını iletti, gelecek' fısıltılarını duyduk. Gerçekten de, Çavuşoğlu Abu Dabi'ye geçmeden önce geldi ve havalimanında görüşme gerçekleşti. Görüşmeden sonra Çavuşoğlu'nu Abu Dabi'deki randevusuna yetiştirmek için helikopter tahsis etti.

Aynı akşam, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Çavuşoğlu'nu çalışma yemeğinin olduğu mekana kendi kullandığı otomobil ile götürdü. Bakan Çavuşoğlu, "Önem verdikleri konukları için bir gelenekmiş" dedi. İşin magazin kısmına girince, "şoförlük sohbeti" yaptıklarını anlattı Bakan. Abdullah bin Zayed, eşinin kendisini "iyi araba kullanamıyorsun" diye eleştirdiğini, kendisinin ise "Benim eşim bana hiç araba kullandırtmıyor, çünkü bazen sürücü koltuğunda oturduğumu unutuyorum" dediğini söyledi gülerek.

BAKAN BİLGİN'İN GÜLÜMSEMESİ

Türkiye, tarihinin en tartışmasız asgari ücretini sağladı.

Muhalefet bile eleştiremedi!

Adil bir sıralamayla;

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'çalışanı enflasyona ezdirmeme, Kovid salgınından ve ekonomik etkilerinden bunalan vatandaşı rahatlatma' talimatı;

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in samimi ve doğru trafiği;

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'ın işçiyi, işvereni ve devleti ayrı ayrı gözeten adil yaklaşımı;

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Özgür Burak Akkol'un 'işçi olmazsa işveren, işveren olmazsa işçi, devlet olmazsa hiç- biri olmaz' anlayışı bu sonucu getirdi.

BAŞKAN'IN SÖZLERİ EN BÜYÜK GÜVENCE

Şimdi her kesimin ortak çabası, hedefi ve beklentisi, aynı yaklaşımla ücretlerin enflasyona yedirilmemesi.

Cumhurbaşkanı'nın "Türk Lirası'nı yedirmeyeceğiz. Döviz kurundaki dalgalanma ve buna bağlı fahiş fiyat artışlarıyla ortaya çıkan belirsizliğe de en kısa sürede son vermekte kararlıyız" sözleri en büyük güvence.

HAVADAN SUDAN!..

'Havadan sudan konuşmak' boş lakırdı anlamına gelirdi.

'Sudan ucuz' deyimini 'değersizlik' olarak bilirdik.

Bu deyimler artık eski anlamlarını ifade etmiyor.

Artık havadan sudan konuşmak, en değerli konularımızın başında geliyor.

Devletler, uluslararası kuruluşlar, şirketler hava ve su kirlenmesini durdurmak adına düzenledikleri toplantılar için yani 'havadan sudan konuşmak' için milyar dolarlar harcıyor.

Ters anlamıyla artık her şey sudan ucuz, çünkü su her şeyden daha pahalı!–

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp