Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

08/12/2020

Havuç ve sopa AB için de geçerli

AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, dün başlayan AB Liderler Zirvesi’nde Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Fransa’nın baskısına rağmen bazı AB liderlerinin “Türkiye’ye yaptırım”a sıcak bakmadığı mesajını verdi.

Borrell, isim vermedi ama Almanya, İtalya ve İspanya gibi önemli AB ülkelerini, özellikle olası bir göç tehdidini daha yakın hisseden Bulgaristan, Macaristan gibi üyeleri kast ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Borrell, ‘Türkiye sevdalısı’ değil.

Ama ‘gerçekçi’ olmak AB içinde artık ‘az bulunur nitelik’ sayılıyor.

Bu yüzden önceki gün AKŞAM’da manşet yaptık.

***

Esasen AB liderleri “Türkiye’nin sınırlandırılması” konusunda hemfikir.

Ancak bunun ‘yaptırımla’ sağlanması konusunda görüşler farklı.

En az 12 ülke, Türkiye’ye olası yaptırımların AB çıkarlarına değil Yunan-Rum-Fransız üçlüsünün ‘intikam’ hırslarına hizmet edeceği görüşünde.

Bu yüzden AB çevrelerinden çelişkili mesajlar geliyor.

Örneğin Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Borrell’in aksine, “Kedi-fare oyunu artık sona ermeli. Elimizdeki imkanları kullanmaya hazırız” diyor.

Oysa önce AB’nin ‘havuç-sopa’ oyunundan vazgeçmesi gerekiyor...

Zira AB-Türkiye ticari ve siyasi ilişkileri AB için de ‘havuç’...

Yaptırım tehditleri AB için de ‘sopa’...

***

Kanımca AB liderleri, Türkiye’yi ‘kontrol altında tutma’ konusunda ezberlerini bozmaya ve ‘yeni bir eşit-adil ilişki’ye hazırlıklı değil.

AB zirvesinde -güçlü ihtimal- kendi içlerindeki ‘ucuz politika’ya taviz veren ama Türkiye ile bağları koparmayacak bir ‘pozitif gündem’ süreci başlatılabilir.

Daha zayıf ihtimal ‘eski defter’de yeni bir sayfa açılabilir.

Oysa AB liderleri Türkiye ilişkilerinde ‘radikal’ kararlar almak, bir ‘yeni sayfa’ değil, ‘yeni defter’ açmak gerektiğini görmeli.

İlişkileri iyice yıpratmadan ve sonra da oturup ‘biz bunu niye yaptık’ demeden önce son fırsat bu zirve…

TÜRKİYE KONTROLDEN ÇIKTI MI?

Bu başlık, CIA’den -ne kadar emekli olunursa o kadar- emekli olmuş Graham E. Fuller’in 2 Aralık 2020’de yayınladığı makalesinin başlığı.

Özetle şöyle diyor Fuller:

- ABD ve bazı Avrupa politika çevrelerinde Türkiye’nin kontrolden çıktığı konusunda fikir birliği oluşmuş görünüyor. Ama buna kısa bir cevabım var, ‘hayır’. ABD, ‘küresel liderliğinin’ durumuna bakıp, dar ve bencil saplantısıyla buna inanabilir. Ama ‘kontrol etme’ açısından bakarsanız, NATO, AB ve hatta Rusya ve Çin konusunda da hayal kırıklığı yaşarsınız.

- Dünyanın en karmaşık bölümünde kimliğini yeniden tanımlayan bir Türkiye var. Türkiye’nin ne olmasını istediğimize değil, Türkiye’nin dünyada kendi yerini nasıl gördüğüne bakmalıyız.

- Ankara’yı yönlendiren başlıca faktörlerden;

Türk imparatorluk geleneği, Neo-Osmanlıcılık değil, çok daha fazlasıdır.

Çağdaş Türk jeopolitik vizyonu da sadece bir Avrupa gücü ile sınırlı değil; bir Balkan, Akdeniz, Orta Doğu, Kafkas, Orta Asya, Kuzey Afrika ve hatta sınırlı da olsa bir Afrika gücü; özellikle de bir Müslüman gücü olarak kabul edilmeli. Bu vizyon bir kez emildiğinde, Türkiye’ye hangi lider gelirse gelsin tersine çeviremez.

İslam dünyası liderliği bazı rakip Müslüman devletlerce hoş karşılanmıyor olabilir. Ama başka kim böyle bir iddiada bulunabilir? Riyad mı? Mısır mı? İran mı?..

Türkiye’nin NATO üyeliği Avrupa jeopolitiği açısından çok önemli. S-400 sistemlerini alması NATO’yu üzdü. Ancak bağımsız ve ‘dikenli’ bile olsa, Avrupa Türkiye’yi Avrupa kurumları içinde tutmayı tercih edecektir.

Rusya ve Çin bağları tarihsel ve geleceğe dönük olarak güçlü ve kalıcı olacak. Rusya, Orta Asya’daki Türk bağlarından rahatsız olsa da (ve başka bölgelerde kimi gerginliklerden) Türkiye ile iyi ilişkiler için elinden geleni yapıyor. Türkiye Çin’in ‘kuşak-yol’ projesine katılıyor ve Uygur meselesinin çözümünde Çin’e yardımcı olabilir.

- Batı için, Türkiye’nin ‘sadık müttefik’ olduğu eski güzel günler nostalji oldu. Uluslararası alanda hakim rolünü kaybetmeye başlayan ve bölgesel güçleri kabul etmekte zorlanan ABD, Türkiye’nin iddialarını ve genişliğini anlamak zorunda. Bu, önümüzdeki yıllarda Türkiye ile ilişkileri yönetmek için vazgeçilmez önemdedir.

***

Fuller adı bizim coğrafyamızda ‘kara kaplı kitap’ta geçer.

Ancak ‘kendi coğrafyasına’ yönelik önerilerin benzerleri ABD’de Neo-Con ve Demokrat çevrelerde, Avrupa’da önemli makalelerde de görülüyor.

‘Kontrolde tutmak’tan ‘yeni bir ilişki’ye geçişin kapsam ve içeriğini ‘onlar’ doldurmadan Türkiye’nin doldurması gerekiyor.

Bunun için her siyasi kanattan ‘aklı başında’ insanların, iç poli-

tikadaki ‘ucuz’ tartışmalardan kendilerini ‘karantinaya’ alarak düşünmeleri gerekiyor.

Dünyanın değişimi başladı.

Geç kalmanın ‘hayati’ riski var...

ABD’DEN DİLENDİĞİNİZ DEMOKRASİYİ BU ADAM GETİRECEK!

Venezuela Devlet Başkanı Nicholas Maduro’nun eşi açıkladı: “ABD’nin Venezuela Temsilcisi, bana dedi ki, eşini boşa ne istersen verelim.”

Bahsettiği kişi Elliott Abrams.

Aynı zamanda İran Özel Temsilcisi.

ABD ona bu iki ülkeye ‘demokrasi getirme’ görevi verdi.

Abrams, daha önce El Salvador’a Contra gerillaları ile ‘demokrasi’ getirirken suç üstü yakalanmıştı!

Zira demokrasiyi, kendi ambargosu altındaki İran’a yasadışı silah satıp, parasını Contra’ya aktararak getiriyordu!

ABD Kongresi’nde bunu kabul etti.

***

Sonra affedildi; 2002’de Venezuela’da eski başkan Hugo Chavez’e karşı darbeyi organize ederek demokrasi getirmeye kalkıştı.

Chavez, 2 gün rehin tutulduktan sonra darbeyi savuşturdu.

Abrams ‘sabıkalı’ olduğu için ABD Kongresi konuyu araştırdı, Venezuela muhalefetinin ‘demokrasiyi teşvik programları’ aracılığıyla fonladığını ortaya çıkardı!

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Dostlarımızla iktidara geleceğiz” dedikten hemen sonra, yardımcısı Washington’dan ‘demokrasi’ dilenince, üstüne bir de ABD Büyükelçiliği “Türkiye’de demokrasiyi teşvik için fon sağlanacağını” duyurunca bunları hatırladım.

Ne dersiniz, çok mu abarttım?

5 KİTAP

- Türk İmparatorluğunun paylaşılması hakkında yüz proje / Trandafir G. Djuvara (İş Bankası): Haçlı seferlerinden 1. Dünya Savaşı’na kadar üretilen onlarca projeyi, dönemin Romanya Krallığı’nın İstanbul elçisi arşivlerden çıkarmış. ‘Dış güçler’ hakkında ‘enflasyondan arındırılmış’ bilgiye erişim için iyi bir başlangıç.

- Cengiz Han / Jack Weatherford (Kronik) ve Cengizoğulları / Hayrünnisa alan, İlyas Kemaloğlu (Ötüken): ‘Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayan barbarlık’tan fazlasını bilmek, Cengizoğulları’nın isimlerinin neden hala bu coğrafyada yaşıyor olduğunu anlamak için...

- Tarihe Tanıklığım / Aliya İzzetbegoviç (KETEBE): Modern zamanda bir ‘büyük ruh’un nasıl ete kemiğe bürünebildiğini, bürünebileceğini idrak etmek, karamsarlığa düştükçe güç almak için defalarca okunmak, paylaşılmak üzere…

- Fatih Suriçi İstanbulu Bibliyografyası / Ayşenur Erdoğan (Fatih Belediyesi): İstanbul’da hizmet üreten, tarih, hikaye, senaryo, film çalışan; ‘aşığım, ne varsa bilmek istiyorum’ diyen gönüllüler için en geniş kaynak arşivi tek kitapta toplanmış. ‘Bir İstanbul belediyesi bunu yapmamışsa neyi yapmıştır’ dedirten, madalya niteliğinde bir çalışma…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp