Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

05/01/2024

İsrail'in Sykes-Picot planı

Sykes-Picot Anlaşması,

1. Dünya Savaşı sırasında 16 Mayıs 1916'da Osmanlı topraklarının doğusu ve Arabistan'a kadar güneyinin paylaşılmasına ilişkin, İngiltere ve Fransa'nın yaptığı, Rusya'nın da destek verdiği anlaşma...

Zira, doğuda Trabzon'dan Bitlis'e kadar bölge Rusya'ya bırakılacaktı.

Güneyde ise Adana, Antep, Diyarbakır, Urfa, Mardin ve Musul'dan itibaren Filistin'e kadar tüm Doğu Akdeniz kıyıları Fransa'ya; Bağdat'tan Basra'ya, Hayfa'dan Arabistan'a kadar neredeyse Ortadoğu'nun tamamı İngiltere'ye bırakılıyordu.

Sadece Kudüs merkezli Filistin'de uluslararası bir yönetim öngörülmüştü.

Anlaşma gizliydi, ancak Moskova'da Ekim 1917 devriminden sonra Sovyet Rusya, Türkiye'nin doğu topraklarından çekilme kararı alınca Lenin'in ikinci adamı Lev Troçki tarafından 24 Kasım 1917'de Izvestiya gazetesinde ifşa edildi.

***

Anlaşmanın uygulama süreci daha erken başlamıştı.

Fransa ve İngiltere'nin Osmanlı'yı bölmek için önce aşiretler üzerinde çalıştı.

Türklere karşı 'milliyetçi isyan' kışkırtması yaptı.

Daha dindar aşiretleri ise 'hilafete karşı Arap şerifliği' ile işledi...

Aşiretlerden güç alamadığı yerlerde 'etnik milliyetçi çeteler' kurdu.

Dönemin Ermeni çeteleri ile hem devleti hem sivil halkı hem de işbirlikçi olmayan aşiretleri hedef aldı.

Nihayet, parçalara ayrılan bölgelerde, kullanılan aşiretlere birer 'devlet' hediye edildi!

(İstisnası Katar'dır.)

***

Filistin'de ise 'uluslararası yönetim' anlaşmasına uyulmadı.

İsyanlarla bölünmüş aşiretlerin zayıfladığı bölgede yeniden 'çete' yöntemi devreye sokuldu ve terörle bölgeyi Araplardan boşaltan Siyonist çetelere İsrail devleti kurduruldu.

Ortadoğu, daha sonra rahat yüzü görmedi.

Bu ülkelerden bir kısmı petrolle zenginleşti ise de ya darbelerle yönetimleri değişti, ya kralı ya devlet başkanı öldürüldü...

***

Bütün bunları neden hatırladım?

İsrail devlet televizyonu KAN'ın haberine göre, İsrail ordusu, "Gazze'nin bölgelere ayrılmasını ve her bölgenin kontrolünü bir aşiretin sağlamasını" öngören bir plan hazırlamış. Bu aşiretleri de sadece İsrail ordusu ve İç İstihbarat Servisi Şin-Bet biliyormuş!

Gazze'de işbirlikçi aşiret olsaydı, bugüne kadar İsrail onları zaten kullanırdı.

İsrail bu öneriyi "Gazze'nin iç birliğini bozmak" için ortaya atmıştır.

***

Bir şekilde rehin aldıkları aileler var ise, onların sonu da çete yöntemiyle sürülmek olur.

Aşiretlerle böl, çetelerle boşalt, işgal et...

Tarih bunu gösteriyor.

İsrail 'planlarını' tüketiyor

Tilkinin aklında 40 plan vardır, 40'ı da tavuk üstüne...

İsrail, Filistinlileri önce Ürdün'e sürmek istedi, Ürdün "Düşünülemez bile" dedi.

Sina yarımadasına sürmek istedi, Mısır "Tek bir mülteci daha almayız" dedi.

Sonra "Kongo'ya sürme" planı medyaya düştü.

İsrail'in kafasında da Filistinliler için 40 plan var, 40'ı da onları sürmek, yok etmek ve topraklarına çökmek üstüne..

Tek insani, medeni ve meşru plan olan "1967 sınırlarına dayalı iki devletli çözüm"ü de kabul etmiyor.

Kendisinin tek bir insani, medeni, meşru planı yok. Elindeki planları da tek tek tüketiyor.

Planlarla birlikte İsrail'in meşruiyeti de, destekleyen ülkelerin meşruiyeti de bitiyor.

İsrail bütün dostlarını "kendi seviyesinde" eşitliyor...

FETÖ'nün Epstein yöntemleri

Eski Mossad ajanı Ari Ben-Menashe, ABD ünlüleri ve siyasetçilerinin 'küçük yaşta kadın tedarikçisi' olmaktan tutuklandıktan sonra cezaevinde 'her nasılsa' intihar ettiği açıklanan Jeffrey Epstein'in "İsrail casusu" olduğunu ve "genç kızlar sağladıkları kişilere Mossad adına şantaj yaptıklarını, bunun istihbarat dilinde 'bal tuzağı' olduğunu" açıkladı.

İsrailli ajan, "Epstein: Ölü Adamlar Masal Anlatmaz" kitabında yer alan açıklamasında, Epstein gibi bu işte ortağı olan ünlü ve ölü medya milyarderi Rupert Maxwell'in kızı Ghislaine Maxwell'in de 'babası gibi' İsrail ajanı olduğunu da söyledi.

Bazı devletlerin yöneticilerinin İsrail'in işgal, sürgün ve soykırım politikalarına 70 yıldır neden sustuğuna, ABD'li siyasetçilerin neden sorgusuz sualsiz destek verdiğine dair bir fikriniz oluşmuştur...

Eline, beline, diline sahip çıkamayanların zafiyetini kullanmak; yoksa da bal tuzaklarıyla veya sahtekarlıkla var ederek rehin almak...

Türkiye'de bu yönteme kimden aşinayız?

CHP ve MHP yönetimlerini yeniden dizayn etmeye yönelik kumpasları hatırladınız değil mi?

En son Memleket Partisi'nin cumhurbaşkanı adayını çekmesi için yapıldı benzeri...

Mossad'ın tek etki alanı sığınmacı kılıklı üç beş kişi değil...

Kelime-i Tevhid

"Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah/Allah'tan başka tapınılacak yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir" ifadesi, Müslüman olmanın ifadesidir.

Vefat etmiş bütün büyüklerinizin tabutunun üzerine örtülen o yeşil örtüde de bu yazıyor, farkında mısınız?

Hepimizin üzerine o Kelime-i Tevhid örtülecek, o al bayrak altında yatırılacağız.

***

Türk bayrağı taşımak da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın, kendini Türk bilmenin/hissetmenin ifadesidir.

Türkiye'ye yönelik teröre ve İsrail zulmüne karşı yapılan mitingde ikisi de yer aldı.

Halkın, Türk ve Müslüman olarak duruşunu göstermesi, birini diğerinden ayırmaması kimi rahatsız eder?

Bu toprakları bize vatan yapanlar, bu iki bayrakla gösterdikleri kimlikle buraya geldiler, salt biriyle değil.

Türk ve Müslüman olmanın ayrılması kimin işine gelir?

Buna çaba gösterenler kime çalışıyor?

Ahlak!

Fenerbahçe ve Galatasaray başkanları, Suudi Arabistan'dan para almak için Süper Kupa finalini Riyad'da oynamayı kabul etti.

Son anda maçı iptal ettiler ve kendileri Suudlara teşekkür ederken, taraftarlarını ve bütün ülkeyi onlara küfrettirdiler!

Nasıl ahlak ama!..

Saygı!

Fenerbahçe ve Galatasaray başkanları 'maça çıkmaktan vazgeçtiklerini' açıkladılar.

Ama 'neden' maça çıkmadıklarına dair 'tek kelime' etmediler.

O sırada 'En bi Atatürkçü biziz' diye birbirine giren taraftarlarını umursamadılar.

Nasıl saygı ama!..

Dürüstlük

"Ali Koç, yanında Atatürk tişörtleri getirerek Dursun Özbek'i zor durumda bıraktı" iddiaları yalanlanmadı.

Her iki başkan, borçlarını silen, kulüplerin finansmanına kolaylıklar getiren hükümete 'hedef haline getirerek' teşekkür etti!

Nasıl dürüstlük ama!..

Güvenilirlik

TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayını alarak aday oldu, seçildi.

Bir haftadır onun yaptığı organizasyondaki kumpas yüzünden Cumhurbaşkanı da hedef haline getirildi.

Nasıl güvenilirlik ama!..

Futbol, ekonomi, siyaset, tutarlılık

Başarılı şirketlerin patronları futbol kulüplerinin başında...

Ama futbol kulüpleri finansal olarak berbat durumda!

Hükümet ikide bir kulüplerin vergi borçlarını siliyor... Ama hakem krizlerinde bile suç hükümete yıkılıyor!

Hükümet stadyumlarını yaptırıyor, kolaylık sağlıyor, kredi veriyor... Ama o tribünler hükümete karşı siyasi kampanya için kullanılıyor!

Acayip işler...

'Eseriyle' övünmek!

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet için "En büyük eserim" demişti.

Bugün o büyük eserden, cumhuriyetçilikten -üstelik bizzat Cumhuriyet adını kullanarak- geçinenler, yıllar içinde elifi mertek, Kelime-i Tevhid'i "şeriat bayrağı/hilafet bayrağı/Arapça pankart" diye gençlerin kafasına öyle soktular ki, zamanla onların mühendis olacak çocuklarından, kör cehaletle şiddete sarılan zavallılar yarattılar!

Bu zavallılığın 'aferin' makamı olarak geçimini sağlayanlar da etinden sütünden yününden faydalandı...

Onlar da kendi eserleriyle övündüler!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp