Top
Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

04/01/2022

‘Amerikan Twitterı' böyle yapıyor

Haberi okuyunca kesin kanaat getirdim, bir bizim kullandığımız Twitter var, bir de ABD'lilerin kullandığı!

Haber şu:

Twitter, ABD Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçi üyesi Marjorie Taylor Greene'nin kişisel hesabını kalıcı olarak kapatma kararı aldı. Gerekçe olarak Greene'nin COVID-19'la ilgili birden fazla yanlış bilgi vermesi. Bu, Twitter'in yanlış bilgiye karşı 'politikası'nın gereği. Greene'nin hesabı daha önce de geçici olarak kapatılmış.

Greene bağırıp çağırmış ama sonuç alamamış. Aşılarla ilgili o son tweeti atmayacaktı!

Amerika'nın Sesi sitesine göre, Twitter, Mart 2021'den bu yana yapay zeka kullanarak Kovid'e ilişkin yanlış bilgilendirmeleri belirliyor; önce 12 saatten bir haftaya kadar hesabı geçici kapatıyor; ihlal 5 ya da daha fazla olursa hesap sürekli kapatılıyor.

Twitter, dünya genelinde binlerce tweet mesajını kaldırdığını belirtiyor.

Boş laf.

Bu doğru olsaydı, sözde Türk Tabipleri Birliği ve adının önünde kocaman Prof. yazan veya mavi 'tik' bulunan birçok kişinin hesabını kapatmış olmalıydı.

Twitter, 'kendine demokrat' bir yapay zeka üretmiş.

Türkiye'de sözüm ona 'iktidara karşı muhalefeti koruyor!'

ABD'de iktidarın yanında muhalefeti susturuyor!

***

Biden'dan demokrasi talep etmek ne kadar mide bulandırıcıysa, Twitter'dan eşitlik, adalet ve özgürlük beklemek de o kadar saçma.

Üyelerine şahane bir isim veriyor: 'Kullanıcı!'

Ama asıl 'kullanıcı' Twitter...

Çok lazımsa, kullanabildiğiniz kadar kullanın.

Zira o sizi her durumda kullanıyor.

***

İşte böyle dönüşüyor her şey.

Başlangıçta insanların kullanımına sunulan şeyler, sahiplik zihniyeti değiştikçe, insanları kullanmaya başlıyor.

Kullanıcı, kullanılan oluyor.

Belki size alakasız gelecek ama bir anlığına da olsa alakalandırdım ben;

Hani CHP Genel Başkanı Yardımcısı bir cumhurbaşkanı tanımı yapmıştı ya; 'şehirli olacak vb...'

Cumhuriyet'in ve CHP'nin kurucu lideri Atatürk'ün 'milletin efendisi' dediği köylü, bugünkü CHP tarafından 'aday bile olamaz' görülüyor.

'Efendilik' artık 'efendi efendi köyünde oturmak' anlamına geliyor!

İKİ MEKTUP; ÇERKEZ ETHEM VE VAHDEDDİN

Geçen hafta "Muhafazakar değil 150'likler zihniyeti" başlıklı yazıma gelen tepkiler, yazının, okurları bu yönde araştırmaya yönelttiğini gösteriyor.

Maksat hasıl olmuş.

Bazı okurlar ise iki noktayı sorgulamış.

İki okurun mektubunu örnek alarak açıklamak isterim.

Sayın Muzaffer Yüksel, "Çerkez Ethem Çetesi ve Çerkez Kongresi üyeleri" ifadesinin, Çerkez Ethem'i ve nezdinde tüm Çerkezleri tahkir ettiği düşüncesini iletti.

Bu benim değil, 150'likler listesindeki ifadedir, o günün ifadesini, kendi görüşüme göre değiştirmeyi uygun bulmadım.

Öte yandan, 'çete' ifadesi, mevzubahis Kurtuluş Savaşı ise tahkir edici bir ifade olarak anlaşılmaz, bilakis direniş kahramanlarını ifade eder.

150'liklerin tamamı değil ama bir kısmı 'elde ne kaldıysa korumak' düşüncesindeydi kuşkusuz. Ancak hataları, bunun yolunun 'manda ve himaye' olduğunu düşünmeleriydi. Bu da onları işgalcilerle aynı yere düşürdü.

Aynı şekilde, Çerkez Ethem dahil bazı 'çete'ler de TBMM yönetimi ve Mustafa Kemal'in liderliği konusunda ayrı düştüler. Bu da onları 150'likler içine dahil etti.

Cumhuriyet'in kurucuları da, 15 yıl sonra af çıkarırken, bunları dikkate almış olmalılar.

Ben, doğru ve yanlışı değil, olanı aktararak bugüne dair bir değerlendirme yaptım.

Esas aldığım da Çerkez Ethem veya Çerkez Kongresi değil, bir 'zihniyet' olarak 'güçlü devletler'den beklenti içinde olanlardı.

O günün koşullarında 'siyasi olarak' yolları ayrılmış olanların değerlendirmesini tarihçiler yapar.

***

Sayın Ahmet Atas (veya Ataş) da, "Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti'nin Kuva'yı Milliye'ye karşı işgalcilerin para ve askeri desteğiyle oluşturduğu Kuva-yı İnzibatiye..." ifadesinde Vahdettin'in yer almaması gerektiği görüşünde.

Şöyle demiş: "Damat Ferit Paşa'yı konuşmaya gerek yok. Ama Padişah Vahdetdin'i de katmanız beni çok şaşırttı. Düşman gemi toplarının çevrildiği sarayda esir alınan padişahın, özel mülklerini, hatta atlarını satarak elde ettiği paraları Mustafa Kemal'e vererek, görevli olarak Anadolu'ya geçmesini sağlayarak, Anadolu'yu teşkilatlayıp, milli mücadeleyi başlatmasını istediğini bizim mahallede herkesin bildiğini zannediyorum."

Aslında burada da benzer bir durum var.

Padişah'ın Anadolu hareketine destek verdiği yolundaki bilgiler ikna edicidir.

Ancak Kuva-yı İnzibatiye'nin onun oluru olmadan kurulduğuna dair bilgi yoktur; ayrıca Ferit Paşa da onun damadı ve başbakanıdır.

Dolayısıyla, birini baskı altında, diğerini de el altından yapmıştır denilebilir.

Tekraren; yazım her iki olayın neden ve nasıl olduğu, kimin haklı kimin haksız olduğuna dair değildi.

O yüzden, daha fazlası için okuru tarihçilere yönlendirmeyi uygun buldum.

İki saygıdeğer okuruma, bu izahatı yapmamı sağladıkları için teşekkür ederim.

BAZI ŞEYLER DERS KİTAPLARINDA OLMUYOR

Lisedeyken tarih öğretmenim Sami Sevindik'e, (maalesef sonra bağlantımız olmadı, kendisini saygıyla anıyorum) "Hocam, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında kahramanlıklarını okuduğumuz birçok ismi, Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren rastlamamaya başlıyoruz. Ne oldu onlara?" diye sormuştum.

Gülerek, ders kitabını göstermiş ve "Onları başka kitaplardan okursunuz" demişti.

İki okurumun da ortak noktası, söylediklerinin 'başka kitaplardan okunabilecek' konular olması.

Keşke tarih, günün siyasetine göre yazılmamış olsa...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp