Top
27/01/2024

Ah Güzel İstanbul

Eğitimci ve çok yönlü sanatçı kişiliğiyle Türkiye'nin önde gelen şöhretlerinden biriydi Ayla Algan.

Bir yanıyla kendi topraklarından feyz alan, yerli ve milli değerleri başucunda tutan, diğer taraftan farklı kültürleri yine kendi üslubunca bünyesinde mecz eden bir sanatçıydı. Öğrencilerinin gözünde diva, sanat dünyasının Ayla ablasıydı.

2024'ün ilk günlerinde aramızdan ayrılan Ayla Algan deyince akla gelen ilk film, Sadri Alışık ile başrolünü paylaştığı Ah Güzel İstanbul'dur.

Hatırlatmalı; sinemamızda iki ayrı Ah Güzel İstanbul var. Biri Ömer Kavur'un yönetmenliğinde Kadir İnanır ve Müjde Ar'lı Ah Güzel İstanbul, diğeri ise (asıl klasik olan) Atıf Yılmaz imzalı, 1966 tarihli Ah Güzel İstanbul.

Adındaki şiirsellik bir yana, sosyolojik tahlilleriyle, dönemsel taşlamalarıyla dikkat çeken Ah Güzel İstanbul'un senaryosu, sinemamızın bir başka köşe taşlarından, Safa Önal'a ait.

Atıf Yılmaz, Safa Önal, Sadri Alışık ve Ayla Algan'ı bir araya getiren Ah Güzel İstanbul, bu dört ustanın emeği ve bileğinin hakkıyla, Yeşilçam'ın unutulmazları arasındaki yerini almıştır.

Filmde Sadri Alışık'ın rol verdiği Haşmet İbriktaroğlu, köklü ve zengin bir İstanbul ailesine mensup olmasına rağmen, dedelerinden kalan mirası önce babası sonra kendisi har vurup harman savurmuş, hayatını İstanbul meydanlarında fotoğraf çekerek kazanan, yoksul fakat güngörmüş bir İstanbul beyefendisidir.

Ayla Algan'ın rol verdiği Ayşe Goncagül ise artist olma rüyasıyla İzmir'den İstanbul'a kaçmış, gözü yükseklerde olan, moda mecmualarına kapak olma hayaliyle yanıp tutuşan, zengin ve şaşalı bir hayat yaşamak için her şeyi göze almış, delişmen bir genç kızdır.

Film yıldızı olmak isteyen Ayşe, Sultanahmet Meydanı'nda rastladığı Haşmet'in fotoğraf makinesinin karşısına geçtiğinde ikilinin yolları da kesişmiş olur.

Ayşe aslında yapayalnızdır, İstanbul'da gidecek bir yeri bile yoktur. Ona ağabeylik yapmak isteyen Haşmet, yol yakınken Ayşe'yi memleketine göndermek istese de genç kız oralı değildir.

Ah Güzel İstanbul aslında dertli, meselesi olan bir filmdir. Artist mecmualarının, filmlerin insanlara hayal satmasından, toplumsal değerlerin aşınmasından, kimlik bunalımından muzdarip bir filmdir.

Biri günün modasına uyum sağlamaya çalışan, diğeri ise 'değişmeyen değerlerin' savunucusu konumundaki iki karakterin çarpıştığı, yüzleştiği, hesaplaştığı bir filmdir.

Ayakta durmak için mevcut düzene, günün moda kavramlarına uyum sağlayamamış, tıpkı İstanbul gibi asil bir yalnızlık içinde çırpınıp duran bir Haşmet...

Artist olmak için memleketinden İstanbul'a kaçıp gelen Ayşe ise tam tersi, cıvıl cıvıl, istekli, yıldız olmak için yer şeyi yapmaya hazır ama bir o kadar tecrübesiz, saf ve aldatılmaya müsait... Nitekim öyle de olur.

Haşmet'in sürekli kendisine nasihat etmesinden bıkan Ayşe, her şeyi geride bırakarak yepyeni bir hayata adım atar. İstediği olur ve kısa zamanda şöhreti yakalar. Ancak bu hızlı yükselişin düşüşü de hızlı olur. Para babalarının ağına düşen Ayşe, kurduğu sahte dünyada bir türlü mutlu olamaz ve çareyi sığınılacak liman olarak gördüğü Haşmet'e geri dönmekte bulur.

Hırsla çalışmanın, kariyer yapmanın, gösterişin, yalanın yüceltildiği bir toplumda iki tutunamayan karakter olarak Ayşe ve Haşmet birbirlerine sığınırlar.

Sadri Alışık, filmin son cümlesinde Ayla Algan'a söyle seslenir: Korkma dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur.

Gelip geçici modalarla insanı özünden uzaklaştıran açgözlü düzene karşı hakiki olanı, değişmeyen değerleri savunan bir film olan Ah Güzel İstanbul'u klasikleştiren büyük ustalara; Atıf Yılmaz, Safa Önal, Sadri Alışık ve Ayla Algan'a saygıyla...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp