Top
06/02/2024

Alev Alatlı'nın vasiyeti

Allah dileyen, hak eden herkese böyle güzel uğurlanmayı, anılmayı nasip etsin; ülkemizin yetiştirdiği kıymetli mütefekkirlerden Alev Alatlı'nın vefatı kamuoyunda büyük bir üzüntü ve burukluğa yol açtı.

Vefat haberiyle birlikte onun görüşleri, tespitleri, televizyon programları yeniden dolaşıma sokulunca ne kadar büyük bir değeri yitirdiğimizin bir kez daha farkına vardık.

İbn Haldun Mukaddime'sinde der ki 'İnsan, ancak yararlı olanı elde etme ve zararlı olanı reddetme, ahlakını da bu hedefe kilitlemeye gayret etme ölçüsünde insandır.'

İbn Haldun'un işaret ettiği hedefe kilitlenmiş olarak dünya sürgününü tamamlayan Alatlı, kolaya kaçanlardan, ihmal edenlerden, erteleyenlerden olmadı, ömrü boyunca bilginin, eleştirinin ve yorumun peşinden koştu.

Tarihten hukuka, medeniyetten siyasete, şehircilikten dinler tarihine kadar aklınıza gelebilecek hemen ter alanda alın teri döktü, emek verdi, eser üretti.

Onun kadar çalışkanı az bulunur.

Alatlı ile ilk karşılaşmam 1990'lı yıllarda, Sultanahmet'teki Türk Edebiyatı Vakfı'nda geleneksel Çarşamba Sohbetleri'ne rastlar.

Ahmet Kabaklı'nın sunumuyla yapılan bu sohbetlerde Türkiye'nin önemli entelektüelleri gençlerle buluşur, konferanslar verirdi.

Kurulduğu 1972 yılından itibaren Cemil Meriç'ten Necip Fazıl'a, Arif Nihat Asya'dan Tarık Buğra'ya nice kıymetli ismi ağırlamış olan Vakfın o kahverengi kürsüsü adeta alternatif bir 'fakülte' gibiydi.

İlk kez orada dinlediğim Alev Alatlı'nın deryalar kadar derin bir mütefekkir olduğuna kanaat getirmiştim.

O yüzden Alev Alatlı denildiğinde şöyle bir durur, can kulağıyla dinlerdim.

En son okuduğum kitabı Amerikan sinemasının 'günah galerisini' gözler önüne seren "Hollywood'u Kapattığım Gün"ün yeni baskısıydı.

Son derece göz açıcı bir kitaptı.

Amerikan mitinin bir numaralı suç ortağı olan Hollywood, politikacılarla, iş adamlarıyla, orduyla, istihbarat teşkilatlarıyla birlikte hareket ediyor, (Alev Alatlı'nın deyimiyle) olan biteni onların istekleri ve çıkarları doğrultusunda sunarak tahrip edebiliyor, önce kendi halkını, sonra da dünyayı kandırabiliyordu.

Üstelik kahramanlar, korkaklar, teröristler, hainler saptayabiliyor ve dünyanın ekranda gördüklerine inanmasını sağlayan bir trans hali sağlayabiliyordu.

İşin en acıklı yanı, bizim gibi ülkelerde yaşayanlar da dahil olmak üzere, dünya entelijansiyasının önemli bir kısmı bu oyunu yutuyor, Hollywood'a asla hak etmediği bir huşu ile yaklaşıyordu.

Alatlı'dan bana gelen son postada ise onun emeğiyle hazırlanmış 'Bize Yön Veren Metinler' serisinin 3, 4 ve 5. ciltleri yer alıyordu.

Mütevelli Heyet Başkanı ve kurucusu olduğu Kapadokya Üniversitesi'nin yayını olan seride dünyamızı şekillendiren düşünce serüveninin 750-2001 arasındaki yaklaşık 1250 yıllık gelişiminin izi sürülüyordu.

Aynı serinin öncesinde ise Batı'ya Yön Veren Metinler yayınlanmıştı.

Cihanşümul entelektüel müktesebatını milli hassasiyetlerle yoğuran büyük mütefekkirin, Alev Alatlı'nın 'vasiyetimdir' dediği şu sözlerinin bize daima kılavuz olması temennisiyle...

"Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde hiç olmadığım kadar hâkim, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun.

Aziz ülkemize gelince, ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye'yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı adet edinin. Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye'nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcisiyiz Gezegen'in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek 'gerçek', soğuyan Güneş'in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı...'

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp