Top
Ünal Bolat

Ünal Bolat

unal.bolat@tg.com.tr

14/10/2008

"Bundan sonraki hayatıma Türk doğarak başlamak istiyorum!.."

Yaşlı komşularımızı evde bulamayınca, çaresizce etrafına bakındı... "Nerdeyse gelirler, kapıda kaldınız buyurun bize gelin, burada bekleyin" dedik... "Bep ve Henk ile 55 yıldır arkadaşız. 78 yaşındayım. Önümüzdeki hafta 50. evlilik yıl dönümleri var. Alışverişe gideceklerdi." dedi. "Yaşlılık, hele de yalnızlık çok kötü" diye sürdürdü konuşmasını... "Yalnızlık Allah'a mahsustur" dedim. "Hayır, kullara mahsustur!" dedi kendinden emin. "Allah'ın, yarattığı kâinatı var, kulları var." "Sizin de çocuklarınız, torunlarınız var, o halde yalnızlıktan bu kadar şikâyet etmekte haklı sayılmazsınız" diye cevap verdim. Sustu, titreyen elleri ile mendilini çıkartıp, dolan gözlerini sildi. "Oğlum, kızım ve torunlarımla yaş günlerimizde, yılbaşlarında, Noel yortularında ancak görüşebiliyoruz..." derken sesindeki hüzün, yüzünün çizgilerini daha da derinleştiriyordu. Yorgun ve yaşlı bedeninde saatlerce susmadan konuşacak bir enerji olduğunu fark ettim: "Bep, sizin gibi komşuları olduğu için çok şanslı. Her ziyaretimde dakikalarca sizden söz eder. Apartmanda oturuyorum. Bahçeli evde oturmaktan korkuyorum... Eşimi 20 yıl önce kaybettim. Bir süre huzurevinde kaldım. Daha sonra dayanamadım ve ayrıldım. Çünkü haftada bir-iki cenaze çıkar. Ev işlerinin bir kısmını hâlâ kendim yapabiliyorum. Her çarşamba ev işlerime yardım için gelen bir kadın var. İşi bitince beş dakika bile kalmıyor ama olsun... Hem yardım ediyor hem de beni dinliyor. Cumartesi günleri de bir-iki saatliğine buraya geliyorum. Önümüzdeki ay torunumun yaş günü var, 23 gün sonra... Sizden önceki kiracı taşınıp burası boşalınca Bep, 'Acaba nasıl insanlar gelecek, Hollandalı mı, yabancı mı?' derdi. Bir gün, 'Yanımızdaki eve Türkler taşınacakmış!' dedi ve çok tedirgindi... "Konuştuklarımız aramızda kalsın olur mu?" Oysa Bep, kaç kez biz taşınmadan önceki tedirginliğini anlatmış ve konuşmasını "Sizler bana Allah'ın bir lütfüsünüz" diye bitirmişti... "Her pişirdiğiniz yemekten verdiğinizi, bahçede çay-kahve içerken, "siz de içer misiniz?" dediğinizi, alışverişe giderken onlara da uğrayıp bir ihtiyaçları olup olmadığını sorduğunuzu söylüyor Bep... Tüm bunları ücret karşılığında mı yapıyorsunuz?.." Cevap vermeme fırsat vermeden; "Bep, sizin kültürünüzün, komşuluk ilişkilerinizin böyle olduğunu söyler ama... Akrabalarınız, dostlarınız randevu almadan geliyormuş. 'Hiç misafirleri eksik olmuyor' diyor... 'Bir gün bahçeye çıkmasak, merak edip kapımıza gelirler' diyor." Bir ara, "Bep, Anneler Gününde aldığınız hediyeyi gösterdi" derken ya biraz kıskandı ya da bize öyle geldi... "Ben bu gece ölsem çarşamba gününe kadar kimsenin haberi olmaz!.. Çok gevezeyim değil mi? Aslında gençliğimde bu kadar fazla konuşkan değildim... Her günüm televizyon seyretmek ve radyo-kaset dinlemekle geçiyor... Buraya gelince de Bep kızlarının, oğullarının ve torunlarının sık sık ziyarete gelişlerini, komşuluk ilişkilerinizi ve sizleri anlatıyor, ben de dinliyorum... Çoktandır bu kadar fazla konuşmamıştım, özür dilerim. Sahi, "Biz Müslümanlar 'reenkarnasyon'a inanmayız siz inanıyor musunuz?" Sessiz kaldı. Belli ki o inanıyordu. Zaman zaman acı bir tebessümle dinlediğim konuşmasından sonra, "İstediğiniz zaman bize de gelebilirsiniz" dedim. "Elbette!" dedi heyecanla... Yüzünde sevince de hüzne de benzemeyen bir ifade ile bir süre sustu. Beklemediği bu teklif karşısında şaşırmıştı. "Acaba önceki hayatında Bep bir Türk müydü?" dedi gizemli bir fısıltıyla... Sonra yine kendince arzusunu tamamladı: "Daha önce neydim bilmiyorum ama bundan sonraki hayatıma Türk doğarak başlamak istiyorum." Temmuz ayından beri bekliyoruz, komşularımıza geldiğini de görmedik. Ya huzurevine -ya da gönlündeki gibi "yeniden doğmak üzere" gitti sanıyorum... Yavuz Nufel Rotterdam/Hollanda > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp