Top
03/12/2023

TL’ye geçiş…

Bir para biriminin güçlü, itibarlı, güven verici olması demek; o parayı elde tutmak demek. Bu iş aslında “ha vur, ha savur” şeklinde bir tüketiciye dönüşmemek, yani yerli para birikimlerini yabancı paraya, ihtiyaçtan fazla konuta, otomobile, arsaya, parsaya gömmemek; çok yeni olan ev eşyalarını, yeni kıyafet parkurlarını değiştirmemek demektir. TCMB Başkanı Gaye Erkan’ın, geçen hafta yaptığı konuşmada “Bireysel kredilerde israf ve enflasyona yol açan aşırılık giderilirken…” şeklinde özetlediği durum aslında bu...

Pekâlâ para harcamak içindir, sağlıklı bir ekonomide alışveriş olacak ki çarklar da işlesin. Ama harcamak ne demektir? Makul harcamak, “İhtiyaç kadar” almaktır. İhtiyacın tanımı da kişiden kişiye değişebilir; muhakkak ki ihtiyaçlar/harcamalar zaruri ve zaruri olmayan (yani bir miktar keyfî) şeklinde ayrılabilir. Zaruri olmayan harcamalara da ihtiyaç vardır bu hayatta… Belki hayat, bu harcamalarla daha güzel ve anlamlı hâle gelebilir. Ancak burada dikkat edeceğimiz şey, ölçü ve kontroldür. Bu ikisini elimizden kaçırdığımız anda, “Elde TL tutmak, ateş tutmak gibidir” şeklinde akıl dışı algıları görmüştük. Ve günün birinde piyasa, kendi kendini düzeltiyor. Bugün olduğu gibi…

TL’nin güçlenmesi, bir süreç dâhilinde gerçekleşiyor. Şu anda bu sürecin ilk aşaması olan “sıkı para politikası” evresindeyiz. Bu evre, yine TCMB Başkanı Erkan’ın “Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine inanıyoruz. Bunun en doğrudan yansımalarını mevduat gelişmelerinde görüyoruz” şeklindeki ifadesi ile teyit ediliyor. Nitekim 17 Kasım itibarıyla geriye dönük 12 hafta içerisinde TL mevduat 1,7 trilyon artarken; kur korumalı mevduat 601 milyar TL ve döviz cinsi mevduat yaklaşık 3 milyar dolar geriliyor.

Daha yakın vadeli baktığımızda;

-24 Kasım ile sona eren haftada yurt içindeki yerleşiklerin (yani yerlilerin) döviz hesaplarında 678 milyon dolarlık bir gerileme gerçekleşiyor. Üstelik hem bireylerde (233 milyon dolarlık) hem de kurumlarda (445 milyon dolarlık) çözülme yaşanmış.

-Aynı haftada yabancı yatırımcılar Borsa İstanbul’a yaklaşık 215 milyon dolarlık, tahvile de 96,8 milyon dolarlık giriş yapıyor. Bunların hepsi TL’ye geçiş…

-Ve bu etki ile kasım ayının ilk yarısında %42 sınırında kadar yükselmiş bulunan 2 yıllık gösterge tahvil oranı, aralık ayının başında %39’un altına geriliyor. Yani tahvil faizi, zirveden dönüş sinyali vermeye başladı. Bundan sonra bu senaryoda kalıcılık ve sürdürülebilirlik çok önemli. Bunu da Gaye Erkan, “Enflasyondaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde başlamasını sağlayacak zemini özenle hazırlıyoruz. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi; talebin yanı sıra beklentiler, varlık fiyatları, finansal şartlar ve krediler gibi çeşitli kanallar tarafından belirlenmektedir. Bu çerçevede parasal aktarım, birkaç çeyreğe yayılan etkilerle gerçekleşmektedir. Öncü sinyallerini yavaş yavaş almaya başlamakla birlikte, parasal sıkılaştırma sürecimizin etkilerini, büyük ölçüde dezenflasyonu tesis edeceğimiz 2024 yılında göreceğiz” şeklinde özetliyor.

Bu arada Merkez Bankası'nın net döviz rezervlerinin (son açıklanan 24 Kasım haftası rakamlarına göre) bir haftada %23,80 gibi bir oranda artarak, 35,80 milyar dolara yükseldiğini de not edelim.

S&P VE MOODY’S…

İçeride bunlar yaşanırken, kredi derecelendirme kuruluşu S&P, takvim dışı değerlendirmeye giderek Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit etti ve not görünümünü ‘durağan’dan ‘pozitif’e çıkardı. Kuruluş; ekonomi yönetiminin ilerleme kaydettiğine, TCMB’nin döviz rezervi stokunu yeniden inşa ettiğine dikkat çekti. Türkiye’de ödemeler dengesinin daha da iyileşmesi, döviz rezervlerinin artması ve gelecek 12 ay içinde dolarizasyonda düşüş hâlinde de, ülke notunun yükseltilebileceğini belirtti. Şüphesiz mevcut pozitif görünümü kuvvetlendirerek kalıcı kıldığımız takdirde, diğer kredi derecelendirme kuruluşlarından da not artışına yönelik aksiyonlar görebileceğiz. 15 Aralık’ta Moody’s tarafından yapılması beklenen değerlendirmeyi de burada hatırlatalım.

BORSADA NELER OLUYOR?

Bütün bu gelişmeler ışığında Bankacılık ve Holding sektör hisselerinin Borsa İstanbul’da daha ön plana çıktığını görüyoruz. Kasım ayında Türk Telekom, Turkcell, Aselsan, SASA Polyester, Gübre Fabrikaları, Enka İnşaat, Türk Hava Yolları, Garanti Bankası, Akbank ve Sabancı Holding hisseleri, %14-24 arası primle, BİST50 endeksine dâhil hisseler arasında, “en çok değer kazananlar” olarak yerini aldı. Ülke risk priminin (CDS) 350 altında seyretmesinin, Bankacılık ve Holding sektör hisselerini destekleyebileceğini önceki yazılarımızda aktarmıştık. Telekomünikasyon tarafında ise “tarife güncelleme” dönemi yaklaştıkça, beklentiler olumluya dönebiliyor. Yine kasım ayı genelinde Enerji ve Çimento sektör hisselerinin negatif ayrıştığı gözlemlendi. BİST100 endeksine teknik olarak baktığımızda; 5 günlük ortalamanın destek verdiği 8000, 22 günlük ortalamanın yakınlaştığı 7900 ve orta vadede daha itibar edilebilen 50 günlük ortalamanın geçtiği 7850 seviyelerinin, aşağıda izlenmesi önem arz ediyor. 8150 seviyesi ise ara direnç olarak yukarıda takip edilmeli. Bu seviyenin aşılması hâlinde ilk etapta 8250’ye varabilecek yükselişler söz konusu olabilir.

ENFLASYON VE TARIM DIŞI…

Önümüzdeki hafta içeride açıklanacak en önemli veri (4 Aralık’ta) Kasım Ayı Enflasyon Rakamları olacak. 8 Aralık’ta da ABD Tarım Dışı İstihdam rakamlarını alacağız. Beklenti altında gelirse; ons altın, 2000 $ üzerinde yerini sağlamlaştırabilir. Tarihî zirve olan 2070 $’a yakınlık, ekstra dikkati gerektiriyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp