Top
24/12/2023

Sona yaklaştık! Ne kadar bekleyeceğiz orada?

Merkez Bankasının 2023 yılı son toplantısında aldığı kararı gördük geçen hafta. Beklentilere paralel bir faiz artışı ile politika faiz oranı 42,50 seviyesine yükselmiş oldu. Tabii açıklama metninde yer alan “Para Politikası Kurulu, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirerek parasal sıkılaştırma hızını yavaşlatmıştır. Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarını en kısa zamanda tamamlamayı öngörmektedir. Fiyat istikrarının kalıcı tesisi için gerekli parasal sıkılığın gerektiği müddetçe sürdürüleceği değerlendirilmiştir” şeklindeki ifadeler iki önemli ipucu verdi. 

Bunlardan ilki; bundan sonraki süreçte gelebilecek faiz artışlarının sayısı ve tonajı sınırlı olacak. Ağırlıklı beklentiler, bir faiz artışı ile yüzde 45 seviyesine çıkılacağı yönünde… İkincisi ise “politika faiz oranının, geldiği bu seviyelerde bir süre bekleyeceğini” anlıyoruz. Bu süre ne kadar olabilir? Kabaca, yıllık enflasyon tahminlerinin yüzde 70 ve üzerine işaret ettiği mayıs-haziran dönemi… Ardından baz etkisinin devreye girmesiyle birlikte, 2024’ün üçüncü çeyreğinde, politika faizi ile oldukça yakınlaşması beklenen bir enflasyon oranı… Ve artık o günden sonra da birlikte uyum içerisinde “enflasyon-faiz denkleminin gerileme eğilimi” şeklinde bir ana senaryo karşımızda duruyor.

Merkez Bankasının karar metninde yer alan “yurt içi talebin ve jeopolitik risklerin enflasyon baskılarını canlı tuttuğu, sıkılaşma politikası ile talebin dengelenmeye başladığı, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışında sınırlı iyileşme olduğu” yönündeki ifadelerin de, muhtemel katılıklara dikkat çektiğini düşünüyorum. Açıklamalara; TCMB’nin miktarsal sıkılaştırmaya devam edeceği ve fiyat istikrarı doğrultusunda tüm araçların kararlılıkla kullanılacağı vurgusu eşlik ediyor. Buradan da temkinli duruşun korunacağını, “bekle-gör” dönemine girilse bile veri bağımlı politika reaksiyonunun masada kalacağını anlıyoruz.

Sıkı para politikası neticesinde TL mevduat getirileri 1-3 aylık vadelerde yüzde 45-52 bandında seyretmeye başladı. TCMB’nin, parasal sıkılaşma döngüsünde sona yaklaştığını dikkate alırsak, mevduat oranlarında da zirve seviyelere yakın olduğumuz sonucuna varabiliriz. Bu durumda önümüzdeki 1-2 çeyreklik dönem, “daha uzun süreli TL vadeli hesap açma yönünde bir piyasa reaksiyonunu” beraberinde getirebilir. Nitekim benzer eğilim, öncelikli olarak tahvillerde yaşanıyor. 2 yıllık gösterge tahvil faizlerinin geçen ay görülen yüzde 42 seviyesinden bugün yüzde 37 sınırına kadar gerilemesi, bunun bir göstergesi. Yani yüzde 40 ve üzerinden tahvile giriş yapanlar; gelecekte beklenen dezenflasyonit süreç ve beraberinde gelişmesi muhtemel faiz indirimi döngüsü neticesinde, daha kazançlı olabilecekler.

“TL varlıklara ilgide” yabancı yatırımcı kanadında neler yaşandığını hatırlarsak; genel seçimlerden bu yana toplamda yaklaşık 4,1 milyar dolarlık giriş olduğu görülüyor. Türkiye’ye bu ilginin, mevcut görünümde devam etmesini bekliyorum. Para ve maliye politikaları ile beraber gelişen sürece, kredi derecelendirme kuruluşlarının da daha pozitif reaksiyon gösterebileceği bir yıla giriyor olabiliriz.

BORSADA DURUM!

“TL varlıklara ilgi gittikçe artacaksa, borsa neden patinaj çekiyor” sorusunun cevabına gelince… Reel ekonomideki dezenflasyonist süreç, hâliyle hisse senedi fiyatlarında da birtakım aşırı değerlenmelerin törpülendiği süreci beraberinde getirdi. Tabii ki temel beklentilere baktığınızda; talep düşüşü, şirketlerde ciro düşüşü demek… Aynı şekilde yüksek fonlama oranı, yüksek işletme finansmanı maliyeti demek… Bütün bunlara ek olarak mevduat getirisine, sadece “borsaya alternatif bir rakip” olarak bakmamak lazım. Sonuçta borsada taşınan pozisyonların bir de para maliyeti var ve bu maliyet arttıkça, borsada likidite ve işlem hacmi tarafında bir daralma yaşanıyor. Yani yapacağınız yatırım önümüzdeki 1 yılda (bugünün mevduat oranı olan) yüzde 45 üzeri getiri sağlamalı ki, reel anlamda bir kazanımdan söz etmek mümkün olabilsin. Borsa örneğinden hareketle… 7.600 seviyesini baz alırsak, yüzde 45’lik bir artış 11.000 puana denk gelir. Endeks 12 ay sonra 11.000’i geçerse, reel anlamda kazanç elde edilebilir.

İşte bu hesapların şaşacak bir durumuna dikkat çekerek bitireceğim. Söz konusu hesapların hepsi, bugünkü rakamlara ve dengelere göre... Ve bu hesaplar sürekli değişecek, konjonktüre göre… Dolayısıyla faiz tarafındaki baskı hafifledikçe, birçok şeyin de dipten epey bir tepki vermiş olduğunu görebilirsiniz.

Sonuç olarak borsa yatırımcısı için kısa vadede dikkat gerektiren bir süreçteyiz. Geçen hafta da değindiğimiz gibi; doğru seçim, kademeli pozisyon, yumurtaları aynı sepete koymama, zarar kes disiplini, vadeyi de artık orta ve uzuna çevirme gibi stratejiler... Rakamlar için birkaç cümle… Haftalık kapanış 7.557 gibi kritik bir seviyeden gerçekleşti. Bu seviye, son 5 ayda yatay hareket bandı olarak öne çıkan 7.400-8.500 aralığının alt sınırına yakın. BİST100’de 7.400 desteğini önemsiyoruz. Bu destek aşağı kırılmamalı…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp