Top
05/07/2014

Hüsn-i hat Hem İlim hem sanat

attat Selim Ağabey bir muallim, bir muhasebeci. Bir vesile ile tanıştığı Ali Rüştü Oran hocadan (Hattat Halim'in talebesidir) hat öğreniyor ve meşkini bitirip Ali Selçuk Erkut hocadan icazet alıyor. İlk işi muhasebe ofisini kapatıp hat atölyesi açmak oluyor. "Çünkü" diyor "bu iş kuma kabul etmez. Sen ona küllünü (tamamını) sunmazsan, o sana cüzünü (parçasını) bağışlamaz. Hüsni hat hobi değildir başka sanatlarla bir arada götürmeye çalışanlar da boşa yorulurlar.
Bu girişin ardından Selim Beyin hat sanatı üzerine anlattıklarını aktarmaya çalışacağım. Ancak tutulduğum bilgi sağanağı beni şaşkına çevirdi. Biliyorum bu telaş yazıyı kopuk kopuk yapacak...
Efendimizin ümmi olmasında şüphesiz hikmetler var. Lakin server-i âlem okuma yazmayı teşvik ediyorlar. Bedir'de esir edilen müşriklere "Müslümanlara okuma yazma öğret, serbest kal" teklifinde bulunuyorlar.
Hazreti Ali: "Güzel yazı üstadın elinde gizlidir. Hocanın eline baka baka öğrenilir. Elle kalem ne kadar sık buluşursa yazı o derece kemale erişir."
Müslümanlar kaleme hürmetkârdırlar. Hatta hattatlar açtıkları kalem yongalarını saklar ömrü ahirlerinde defin suyunun bununla ısıtılması vasiyetinde bulunurlar.
İnnallahe cemîlün yuhibbül-cemâl=Allah güzeldir güzelliği sever. Bu hadis-i şerif ile yazıda bir yarış başlar. 
Mustasım Billah'ın kölesi Yakut-i Mustasimi kalemin ucunu düz değil çapraz keserek bir çığır açar. Estetik gelişir, katip küttap yerine hattat tabiri kullanılmaya başlar.
2. Bayezid  Amasyalı Şeyh Hamdullah'ı, şehzadelik yıllarından tanır. Padişah olunca onu İstanbul'a davet eder, sarayda yer açar. Bizzat ders alır, hocasının hokkasını eliyle tutar.
Arkasında devlet gücü olunca sanat tekamül eder, ilgi alaka artar.
Şeyh Hamdullah aklâm-ı sitteyi (6 yazı tarzını) yerine oturur. 3. Ahmed'in yazı hocası Hafız Osman bir adım öne taşıyacaktır ileriki yıllarda.
2. Mahmud dönemi hattatlarından Mustafa Rakım büyük bir ustadır. Tuğra son şeklini onun elinde  bulur mesela.
Bilahare Sami efendi...  Yeni cami sebilinin üzerindeki kitabe hâlâ ilham verir hattatlara.
Ve bir dönem gelir Kur'an harfleri kaldırılır rafa. Hattatlar mâdur olurlar.  Mustafa Halim Efendi gibi bir zirve Cevizlibağ'da bağ budar. Hattat Hamid grafik işleri ile uğraşır, logo, tabela, ne olursa...
Türkolog Prof. Rossseu İstanbul kütüphanelerinde çalışmaktadır o sıra. Harfler değişince saçını başını yolar. Bir gün "suçsa suç cezama razıyım" der, "siz eski defterleri versenize bana!"
El altından uzatırlar, aradığını dakikada bulur. Tamam ben bir Latin'im ama" der, "Latince Osmanlıca ile kıyaslanamaz. Sizi anlamıyorum böyle bir tebdile niye ihtiyaç duydunuz acaba?"
Macaristan ile aramızda bir toprak ihtilafı vardır. İmparator basın toplantısında Türk gazetecilere döner, bu  mevzu sizi direkt ilgilendiriyor, birebir not alın lütfen. Ama bakar Hüseyin Cahit'in önünde el kadar bir kağıt. İmparator ikaz eder: "Size tamamını yazın demiştim!"
- Yazdım efendim dilerseniz hepsini okuyabilirim baştan sona.
- Hepsi şuncağızda mı?
- Evet
- Hayret. Bu ne mükemmel bir yazı yaaa!
Ankara yazıyı değiştirmekle kalmaz hat sanatını da yasaklar.  Kitabeler kazınır, mezar taşları kırılır. Bilmem artık ne gibi bir tehlike gördülerse o zarif levhalarda.
Elif tevhidi temsil eder ve diğer harfler elifin kıvrımlarından husule gelir.
Peki "A" üç bacağı ile neyi temsil edebilir? Elbette teslisi, ne olabilir ki başka?
Kur'an-ı kerim  harfleri ile bir ibareyi yüz değişik kompozisyonda yazabilirsiniz, müsaittir zira. Latin harfleri monotondur ölçüye sığmaz.
Kur'an-ı kerim  harfleri bir kavmin değil bütün ümmetindir. Arap alfabesi demek uygun olmaz.
Hat sanatında her harfin eni boyu ölçülüdür. Eh biz artık Elif yedi nokta oldu mu, "Sin"in çanağına beş nokta sığdı mı diye bakmıyoruz. Sivrisinek kanadı kadar hata gözümüze batar.  Neden bir hattat on yılda yetişir işte bundan. 
Efendim, talebe tedrisini bitirince bir Kaside-i bürde yazar. Hocasına takdim eder, üstadı beğenirse icazet verir. Ki artık imza atabilir çalışmalarına.
İcazet "Maşallahü kane..." "Eceztü" ibareleri ile başlar, muallim Allah ömrünü bereketlendirsin kalemini kuvvetlendirsin gibi dualar yazar. Ve imza. Enel fakir, filan hattatın talebesi filan.
İcezetle her şey tamam olmaz kendini pişirmen gerek. Bir ömür yazacaksın gece gündüz kamış yapışacak parmaklarına.
 Hep anlatılır mürekkeb nasıl yapılır, kalem nasıl açılır, kâğıt nasıl ağarlanır.
Bunlar sanatın fiziki yönü halbuki hüsnü hattın mana yönü atlanıyor. Efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) "Kim Allahın kitabından bir harf okursa, onun için bir hasene vardır. Her hasene için ise, on misli sevap vardır. Ben "Elif, Lam, Mim" bir harftir demiyorum. "Elif" bir harf, "Lam" bir harf, "Mim" bir harftir."  buyurmuşlar
Hattat hem lisan ile söylüyor, hem yazıyor. Elini, nefesini, gözünü ayet-i kerimeye teksif ediyor. Elbette ecri daha fazla.
Büyüleniyorlar!
Viyana'da açtığım bir sergide bir bayan geldi bir şey sorabilir miyim?
-Buyrun.
- Bunlarda büyü var mı?
- Yoo hayır.
- Ama ben büyülendiğimi hissediyorum.  Buraya geldiğimde farklı bir âlemdeydim şimdi farklı bir boyutta.
Bu bayan Müslüman değil levhalardaki sözlerin manasından da bi haber ayrıca.  Evet, Osmanlı Viyana'yı fethedemedi ama biz Viyanalıların gönlünü fethettik, hayran kaldılar.
O bir gelenekçi
25 yıl evvel bir elin parmakları kadar hattat yoktu şimdi bir toplantıda onlarca yetişmiş arkadaş bir araya gelebiliyoruz. Haa Osmanlı ile kıyaslarsan çok gerilerdeyiz daha.
Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir, demişler şimdi talep var, iş de oluyor Elhamdülilliah.
Bakın hüsn-i hat  iki parmak bir kamışla yazılır. Eğer siz işe cetvel pergel katarsanız bu grafik olur. Hele Serigrafi baskılar, ışıklı masalar, bilgisayar çalışmaları, kimyasal mürekkepler, doldurma yazılar...
Bunlar yanlış şeyler. Muhatabınız anlamaz ama hakiki müşteri olarak Cenab-ı Hakkı bilmek lazım.
Aritmetiğin bittiği yer
Her hattatın bir hayali vardır bir Mushaf-ı şerif yazıp bırakmak. Yakut-i Mustasimi 1001 Kur'an-ı kerim yazmış. Peki bu mümkün mü? Rakama vurursan asla.
Ecdattan bir ayda Mushaf yazanlar var, Ramazan başında başlıyor bayramda takdim ediyor sultana. Ruhi Hendese kitabını hazırlarken On tane hanım hattatı tespit edebildim, elbette başkaları da var. En az 15 padişahımız mükemmel hattat.
İslam devam ettiği sürece Hüsni hat sürecek.  Öğrendiğimizin hocası olacağız, bilmediğimizin talebesi.
Seri-ül kalem
Hattat Halim seri-ül kalem denilenlerden. Keskin bir sanat zekâsı var. Bütün hattatlar kurşun kalemle eskiz yapar, Halim Hoca şöyle bir bakar ve yazar. Ali Rüştü hoca anlatmıştı. Fatih Camii'nden geçiyorduk hocam şu yazının bu taşa yazılması lazım dediler. Bir tahtanın kenarına iki kurşun kalem bağladı anında yazıp mermerciye döndü "tamam başla."
Vefat edeli elli yıl geçti terekesi satılıyor hâlâ. Takvime yazmış, kibrite yazmış, sigara kağıdına bile yazmış. Eski gazetelerini alanlar yazılar buldular sayfa aralarında. Vefatından sonra Hamid Efendi rüyasında görüyor bakıyor hızlı hızlı yazıyor ama bilmediği bir tarzla. "Bu ne Halim, bilemedim."
-Bunu da burada öğrettiler hocam, yazıya devam.

 

İKİ PARMAK BİR KAMIŞ
İs mürekkebine bandırılan kamış çekildikçe çıtırdar. Hattatlar bu sese aşıktır, "kalemin zikri" derler ona.     

 

NİYE HEP DANSLA CAZLA?
Kültür Bakanlığı yurt dışı tanıtımlara hep dans grubu yolluyor. Halbuki hat, tezhip, çini, ebru çok daha ilgi alaka topluyor. Adamlar içine düşüyor, hayran oluyorlar. Dans zaten Batılının işi, çok görmüş, bıkmışlar. Mesela ABD İndiana Üniversitesi Anadolu sanatları ile yakinen ilgileniyor. Ustaları çağırıyor, ağırlıyor, fevkalade kitaplar çıkarıyor. İşte Türkiye'nin buna ihtiyacı var.
 
Vefasızız vesselam
Hamid ve Halim hoca kalemlerinin hakkını vermiş insanlar. Sağlığında kıymetlerini bilemedik, şimdi de hatıralarına sahip çıkmıyoruz. Hattat Hamid Beyin Cağaloğlu'ndaki küçücük yazıhanesi korunabilseydi keşke... Hattat Halim'in Cevizlibağ'daki bağı, Kocamustafapaşa'daki evi. Necmeddin Okyay'ın Üsküdar Toygartepe'deki köşkü. Salzburgda Mozart'ın doğduğu ev milyonla turist çekiyor, dünyanın öbür ucundan geliyorlar. Bizim ustalarımız eşsiz dehalar, inanın her biri birer Mimar Sinan... Düşünebiliyor musunuz "Medreset-ül hattatin" MEB kitap satış bürosu olarak kullanılıyor. Ben ne diyeyim daha?
 
Hat sanatında her harfin eni boyu ölçülüdür. 
 

Hokka

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp