Top
Murat Muratoğlu

Murat Muratoğlu

sozcumuratoglu@gmail.com

29/10/2023

“Cumhuriyet” demekle olmuyor!

Cumhuriyet kavram olunca iyi, hoş, güzel de içi boşaltılınca bir işe yaramıyor haliyle… Peki, biz cumhuriyeti nasıl kurduk?

Öncelikle içini devrimlerle doldurduk! “Yapısal reformlar, yapısal reformlar, neymiş bu yapısal reformlar?” demedik. Bir bir devrimleri gerçekleştirdik.

“Ordumuzun kazandığı zaferler ne kadar büyük olursa olsun, bunlar ekonomik zaferlerle tamamlanmadıkça eksik kalırlar” diyen bir deha tarafından yönetildik. Osmanlı'dan kalan borçları bile ödedik, bitirdik.

★★★

Son yıllarda Türkiye'de pek çok ekonomik sıkıntıyla karşılaşıldı. Sadece bugün için değil, AKP öncesi iktidar döneminde de ülke ekonomik krize sürüklendi.

Hâlbuki dönüp İzmir İktisat Kongresi'nde konuşulanlara, zabıtlara ve alınan kararlara baksanız; Türkiye'nin kurtuluş
reçetesi orada yazıyor…

Gazi, Cumhuriyeti kurmadan önce İzmir'de İktisat Kongresi'ni topluyor. Bu aralar memlekette gazi denilmeyen kalmadı orası ayrı…

Atatürk; 17 Şubat 1923 tarihinde, Lozan daha imzalanmadan önce, yeni kurulacak devletin iktisat politikalarının niteliğini belirlemek amacındaydı…

★★★

Şu öngörüye bakar mısınız?

Önce İzmir İktisat Kongresi yapıldı, atılacak adımlar kararlaştırıldı sonra Lozan Barış Anlaşması ile kapitülasyonlar sildirildi. Bu sayede Osmanlı'dan kalan tüm ekonomik bağımlılıklar kaldırıldı.

Bakın burası çok enteresan… Savaştan çıkmış hiçbir birikimi kalmamış, tasarrufu olmayan genç Türkiye, hiç borç almadan, üstüne üstlük Osmanlı'dan kalma borçları ödeyerek ve sadece kendi kaynaklarını kullanarak kalkınmayı başardı…

★★★

1923 yılına kadar koskoca ülkenin irili ufaklı sanayi kuruluşlarının sayısı 386 adetken, 1923-1933 yılları arasında bu sayı 1.087'ye ulaştı…

İkinci Dünya Savaşı gibi büyük bir badire minimum hasarla atlatıldıktan sonra da gelişme devam etti.

David Mc Clelland'ın 1950'li yıllardaki araştırmalarını kapsayan ve 1961 yılında yayımlanan “Achieving Society” adlı eserinde 42 ülkenin insanları, başarı güdüleri ve girişimcilik kabiliyetleri açısından sıralandı…

Türkiye 3.62 puanla ilk sırayı aldı. Fransa ve İngiltere 1.71 ve 1.52'lik puanlarla ancak 27'nci ve 28'inci sıralarda kendilerine yer bulabildi.

★★★

Tabii bu durumda demokrasinin gelişmesi büyük rol oynadı. Azınlığın yerine çoğunluğu koymayı değil, kimsenin kimseden önemsiz ve kimsenin kimseye üstün olamadığı bir ortamı yeşerttik.

Doğrunun ölçüsü çoğunluk olamaz, demokrasi ikna ve eleştiri dilidir dedildi… Demokrasi araç değil amaç olarak diye bilindi… Ta ki…

★★★

Şimdi sabah akşam yerli ve milli olmaktan söz edildiği günlerden
geçiyoruz…

Sonradan araç olarak da kullanıldığını, laikliğin yanlış anlatıldığını, hukukun yeniden tanımlandığını, hak ve hürriyetlerin yok sayıldığını, atı alanın Üsküdar'ı geçebileceğini öğrendik.

Sahip çıkamazsan ülkeye, en güzel örnek İran… Bak o da cumhuriyet ile yönetiliyor. Ya Kuzey Kore… Ülkenin resmi adı “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” olarak geçiyor.

Demem o ki; “cumhuriyet” demekle olmuyor. Açtığı yolda yürümezseniz, Osmanlı saltanatı hayaliyle yaşarsanız, bugünkü ekonomik krizi öpüp başınıza koyarsınız!

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları