Daha geçen yıl… Ekonomide reform yapmışlar, onları eylem planlarıyla açıklamıştı Başbakan… Az buz da değil… Tam 25 alanda 1200 eylem planı civarında…
Reform deyince köklü değişiklik falan bekliyor ya insan… Bırakın kökü, yaprak kımıldamadı. Seçim sebebiyle yakalamışken soru soranlar arasında “ne oldu?” diye merak eden de çıkmadı. Peki, bir yılda ne değişti?
Açıklanan reformların en önemli amaçlarından biri ihracatın, ithalatı karşılama oranını 2018'de yüzde 70'in üzerine çıkarmaktı…
BALANS AYARI BOZUK
İhracatın çoğu ithalat, montaj, paketleme… Bugün yaptığımız ihracatın ham maddesi ve ara malının yüzde 75'i ithal… İmalat sanayi ve ihracat tamamen ithal malına bağımlı hale gelmiş. İthalat olmazsa kilitleniyor. İhracat artışı ekonomimize destek değil neredeyse köstek oluyor.
Zira Türkiye'deki toplam ihracatın yüzde 50'sini yabancı menşeli şirketler yapıyor. Kazanılan paranın bir kısmı kâr aktarımı olarak o ülkelere geri dönüyor.
DÜŞEN PETROL FİYATLARI
En büyük ithalat kalemimiz nedir? Petrol… Petrol düştü, düşüyor. Petrol ithal eden bir ülke olduğumuzdan iyi haber… İyi de bu petrol dünyanın bütün ülkeleri için düşüyor. Düşsün! Sorun var mı? Yok!
Sorun nerede başlıyor biliyor musunuz? Dünyada enerji fiyatları 6 birim düşerken, vergiler nedeniyle Türkiye'de 2 birim düşüyor. Çin, Alman, Japon üreticisi bu düşüşten 5 birim faydalanırken, bizim üreticimiz sadece 2 birim faydalanıyor.
AMELE İŞİ
Onların maliyeti hızla düşerken, bizim maliyetimiz yüksek kalıyor.
Bizim hammaddenin üzerine koyabildiğimiz değerlere bakalım. Türkiye 1 kilogram hammaddeyi ortalama 3.50 dolardan ithal ediyor. Fabrikasına sokuyor. Enerji harcıyor. Makine kullanıyor. İşçi çalıştırıyor. Emek harcıyor. Navlun ödüyor. Dönüp onu kilosu ortalama 1.50 dolardan satıyor.
ELİN OĞLU BİLİYOR İŞİ
Aynı işi Almanya yapıyor, kilosunu 1 dolardan ithal edip, ürettiklerinin kilosunu 4.10 dolardan satıyor. Haliyle bizim hesap bir türlü tutmuyor. İhracat, ithalatın ancak yüzde 60'ını karşılıyor. Hızla da geriliyor.
Biri de Başbakan'ı yakalamışken sormaz mı; “Böyle demiştiniz, neden başarısız oldunuz” diye? Sormuyorlar işte!
