Yeni Ekonomi Bakanı'nın rahatlığı size de ürkütücü gelmiyor mu? Ne diyor; “Türk Lirası'nın değer kaybetmesini ekonomik bir sonuç olarak görmüyoruz. Bunu psikolojik ve siyasi bir sonuç olarak görüyoruz.”
Bakanın derin ekonomi analizi yetmiyor, güven vermek için “Ekonomiyi istesek de krize sokamayız” diye devam ediyor? Kuvvetle muhtemel dalga geçiyor.
Peki, Başbakan Erdoğan değil miydi; “TL'nin değerinin düşürülmesine sıcak bakmıyorum. Niye paramızın değeri düşürülsün ki?” deyip, “Bu bizim onurumuzdur, niye kaybedelim?” diyen. Ne oldu?
Hazır ol!
Şu an ekonomimizin durumunu anlatmak istersek, vapur iskelesinde bebeği ile bir yakınını beklerken elleri deri eldivenli, üzerleri çıplak 50-70 kadar kişinin tacizine uğrayıp, uyandığında üzeri idrar kokan bir hanımefendinin durumundayız diyebilirim.
Huyundan mıdır, suyundan mıdır bilinmez ama o koltukta bir şey var. Tam 350 bin dolarlık “hediye” saat takan koltuğun eski sahibi bakan da durumu güzel görüyordu!
Burada esas vahim olan, tehlikenin her geçen gün daha da büyüdüğünün farkında olunmaması…
Dikkat!
İşte bu miyopluk iktidarda algı bozukluğuna yol açıyor. İki paket makarnaya fit olan ahaliyi görünce haliyle çok da rahatsız olmuyorlar.
Halbuki şelalenin dibindeyiz. Mamafih İktidar, şu an ekonomi ile uğraşamayacak kadar meşgul… Yargıyı sindirmek, şeffaflığı buzlu cama dönüştürmek, interneti susturmak, insanları baskı altında tutmak öncelikleri…
Ancak tarihte baskı ile kim nereye ulaşabildi ki? Libya'nın Kaddafi'si mi? Irak'ın Saddam'ı mı? Portekiz'in Salazar'ı mı? İspanya'nın Franco'su mu? Filipinler'in Marcos'u mu? İtalya'nın Mussolini'si mi? Almanya'nın Hitler'i mi?
Bu örneklere başka kimi eklesek ki?