Üç ayda yapılacaklar diye başlamıştı sıralamaya Davutoğlu… Emekliden başlıyor işçi ile devam ediyor, çiftçiye dokunup öğrenciye geçiyordu. Ev hanımları, çocuk bekleyenler, beklemeyip yapanlar… Her kesime zam, sübvansiyon, teşvik ve bol keseden faizsiz kredi dağıtılıyordu.
Kaynak sorulduğunda açıklamayan Davutoğlu yine de durdurulamıyordu; “İlk kez işe giren her gencin 1 yıllık ücretini devlet ödeyecek. Yeni iş kuran gençlere 3 yıl gelir vergisi muafiyeti getirilecek.” Oley!

Vardı da neden vermediniz?

İyi de AKP değil miydi benzer vaatleri yapan muhalefet partileri için; “Bunlar ülkeyi batıracaklar!” diyen?
Petrol mü bulduk? Hayır! Altın madeni mi keşfettik? O da değil! Elmas? Tık! O zaman nereden bulunacak bu kadar para? Daha önemlisi, madem vardı da neden verilmiyordu? Turizm gelirlerimiz düşmüş, ihracatçı ağlıyor, yabancı yatırımcı zengin kalkışında, İktidar para dağıtacağını müjdeliyor.

Boşa koysan dolmuyor

İşin kötüsü bu boyutta bir teşvik paketinin ekonominin verimlilik sorununu çözeceğine dair hiçbir ümit yok. Yani bir koyup üç falan almayacağız. Bir bir koymaya devam edeceğiz.
Neyi koyacağız? Hangi parayla ödeme yapacağız? Elektrikten köprüye, içkiden sigaraya, cep telefonundan pasaporta her şeye zam yaparak sözüm ona gelir artırıcı önlemlerle mi bu kargaşayı aşacağız. Öyle planlanıyor ama tabii ki aşamayacağız… Yetmez ki!

“Zam” deme ayıp olur!

Zamların açıklaması bile gizemli oldu; “Bu sayede ÖTV'deki dağınık yapı toparlanacak, gri alanlar giderilecek.” Sonra yandaşta küçücük okuduk. Aynı anlamı taşıyan farklı kelimelerle adeta sanat yapılmıştır. Yeni oranları belirlendi, fiyatı yükseltildi, vergi oranı artırıldı, tutarları çıkarıldı…
“Zam yapıldı!” deseler… Olmaz! Öyle söylenir mi hiç? Güncelleme der geçersin. Sözde asgari ücret 1300 lira oldu. Hâlbuki bu artışa rağmen asgari ücretli alım gücünü daha da yitirecek. Üstüne vergi gelirleri azalacak, işsizlik artacak. Krediler hızlı bir biçimde batacak. Ne uğruna?

Kurtar bizi Başkan!

Başbakan Davutoğlu diğer partilerle görüşüp duruyor. Yalandan darbe anayasası Türkiye'yi taşıyamıyor ile konuya girip sadede geliyor; Başkanlık Sistemi… “Sistem gelene kadar ülkeyi taklaya getirelim ki Başkanlık Sistemi kurtarıcı olsun” mantığı ile mi hareket ediyorlar acaba? Yok artık!
Zaten kötü yönetim tanımı durumu tatsızlaştırıyordu. Onun yerine; Ulusla-rarası belirsizlikten kaynaklanan ortamın Türkiye ekonomisi üzerinde yarattığı olumsuz tesirler diyeyim de ortam yumuşasın.