Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

19/10/2015

The Greatest

11 Ey­lül sal­dı­rı­la­rın­dan son­ra, Dün­ya Ti­ca­ret Mer­ke­zi'nin yı­kın­tı­la­rı ara­sın­da ger­çek­leş­tir­di­ği rö­por­taj­da CNN mu­ha­bi­ri Mc O'­ne­ill ağır­sık­let şam­pi­yo­nu Mu­ham­med Ali'ye şu so­ru­yu so­rar:
-Sa­yın Mu­ham­med Ali, bu deh­şe­tin mey­da­na gel­me­si­ne se­bep olan te­rö­rist­ler­le ay­nı di­nin men­su­bu ola­rak ne­ler his­se­di­yor­su­nuz?
Mu­ham­med Ali Clay şöy­le ce­vap ve­rir:
-Siz Hit­ler ile ay­nı di­ni pay­la­şan bir men­sup ola­rak ne­ler his­se­di­yor­sa­nız, ay­nı­sı­nı!
Ha­ya­tı bo­yun­ca “en iyi­” ol­ma­ya ça­lı­şan Mu­ham­med Ali'­nin bu ifa­de­si hiç de öy­le­si­ne söy­le­nil­miş bir söz de­ğil el­bet­te.
Söz, söy­le­ye­ne gö­re ağır­lık ta­şır; he­le bir bi­linç ve ze­ka ürü­nüy­se…
36 ya­şı­na ka­dar, za­ma­nı­nın tek is­mi ol­ma­yı ba­şa­ran Mu­ham­med Ali, pro­fes­yo­nel dö­ne­min­de 37'si na­kavt ol­mak üze­re 56 maç ka­za­nır. Sa­de­ce 5 kez ye­nil­miş­tir.
Tüm za­man­la­rın en iyi bok­sö­rü ol­du­ğu­nu sim­ge­le­mek için ken­di­si­ne The Grea­test/En Bü­yük un­va­nı la­yık gö­rül­müş­tür.
İn­san­lık ve öz­gür­lük adı­na ver­di­ği mü­ca­de­le ise güç­lü ki­şi­li­ğin­de taç­la­nır.
1960'da Ro­ma Olim­pi­yat­la­rı'n­dan dön­dük­ten iki gün son­ra, bir lo­kan­ta­da sa­de­ce be­yaz­la­ra ser­vis ya­pıl­dı­ğı­nı öğ­re­nin­ce, bu ırk­çı dav­ra­nı­şı pro­tes­to et­mek ama­cıy­la al­dı­ğı al­tın ma­dal­ya­yı Ohi­o Neh­ri'­ne fır­la­tır.
1967'de Vi­et­nam Sa­va­şı'na git­me­yi “Ha­yır, 10.000 mil öte­ye gi­dip be­yaz kö­le efen­di­le­ri­nin, be­yaz ol­ma­yan baş­ka bir mil­let üze­ri­ne bas­kı kur­ma­la­rı­na, öl­dür­me­le­ri­ne, ev­le­ri­ni yak­ma­la­rı­na yar­dım­cı ol­ma­ya­ca­ğı­m” di­ye­rek red­de­der. Bu olay­dan son­ra li­san­sı elin­den alı­nır; an­cak 1971'de ring­le­re ge­ri dö­ner.
22 ya­şın­da Müs­lü­man olan Mu­ham­med Ali'­nin bu tep­ki­li ki­şi­li­ği­nin al­tın­da ya­tan, “en iyi­” ve “en doğ­ru­” ola­rak inan­dı­ğı de­ğer­le­ri ha­ya­tı­na ta­şı­ma ça­ba­sı­dır.
Ba­zı lo­kan­ta­lar­da ser­vi­sin sa­de­ce be­yaz­la­ra ya­pıl­dı­ğı­nı gö­ren bir o de­ğil­di her­hal­de; ne­den pro­tes­to­yu Mu­ham­med Ali ger­çek­leş­tir­di so­ru­su bi­ze, ba­şa­rı­nın ve gü­ve­nin öne­mi­ni ve ro­lü­nü ha­tır­la­tır. Bir baş­ka ifa­dey­le, inanç, şah­si­yet­li in­san­lar­la bü­tün­leş­ti­ğin­de, mo­del ni­te­li­ğin­de ör­nek­le­rin or­ta­ya çı­ka­bi­le­ce­ği­ni gös­te­rir. Bu bir Ömer, bir Ali, bir Se­la­had­din Ey­yu­bi üze­rin­den an­la­tı­la­bi­le­ce­ği gi­bi pek çok Hı­ris­ti­yan azi­zin­den, ya da ide­olog­dan bah­set­mek müm­kün­dür.

İNANÇ NA­SIL OLU­ŞUR?

Bir in­sa­nı an­la­mak, önem­li öl­çü­de o in­sa­nın inanç ve tu­tum­la­rı­nı an­la­ma­ya bağ­lı­dır.
Pe­ki, inanç, ay­nı di­ne men­su­bi­yet­le olu­şan bir şey mi­dir?
İnan­cın her şey­den ön­ce sağ­lam bir te­fek­kür te­me­li ol­ma­lı­dır.
İnanç­la­ra in­san­lar ih­ti­ya­ri bir bi­çim­de ka­tı­lır­lar. (Gü­nü­müz­de böy­le mi ger­çek­le­şi­yor, ay­rı bir ya­zı ko­nu­su)
Ter­cih ne ka­dar bi­linç­li ise inanç­lı in­sa­nın dav­ra­nış­la­rı­na yan­sı­ma­sı o de­re­ce et­kin olur.
Doğ­ru bil­gi ile sağ­lam­laş­tı­rıl­dı­ğı sü­re­ce inan­ca gü­ven ar­tar. Ki­şi­nin her du­rum­da inan­cı­nı sa­vu­na­bi­le­cek ta­rih­sel ar­ka pla­nı olu­şur. Araş­tı­ra­rak ge­li­nen bu nok­ta­da akıl ve man­tık her za­man dev­re­de­dir. Bu­na es­ki­le­rin ifa­de­siy­le “tah­ki­ki ima­n“ de­mek müm­kün.
Böy­le bir iman, sa­hi­bi­ni zin­de tu­tar. Tıp­kı Mu­ham­med Ali'de ol­du­ğu gi­bi…

İKİN­Cİ HU­SUS KA­RAK­TER­DİR

Ki­şi­nin öz ya­pı­sı, inan­cı­nı yan­sıt­ma­sı ba­kı­mın­dan önem­li­dir. Ay­nı inanç sa­hip­le­ri ara­sın­da ka­rın­ca­yı da­hi in­cit­mek­ten kor­ka­nı da; eli­ne si­la­hı/bı­ça­ğı/bom­ba­yı alıp gö­zü­nü kırp­ma­dan in­san­la­rı kat­le­de­ni de gör­mek müm­kün­dür.
İnan­cı üs­te gi­yi­len bir el­bi­se gi­bi dü­şü­nür­sek; ken­di­siy­le bir bü­tün­lük ger­çek­leş­ti­ril­me­miş­se ki­şi­nin üs­tün­de eğ­re­ti du­rur. Do­la­yı­sıy­la o in­san­dan şah­si­yet­li bir ta­vır bek­len­mek bey­hu­de­dir.
Bi­re­yin ken­di­ne ege­men ol­ma­sı, ken­di ken­di­siy­le uyum için­de bu­lun­ma­sı, dü­şü­nüş ve ha­re­ket­le­rin­de tu­tar­lı ve sağ­lam ka­la­bil­me­si, inanç sa­hi­bi­nin sa­vun­du­ğu ide­al­le­ri yan­sıt­ma­sı ba­kı­mın­dan son de­re­ce önem­li­dir.

AH­MAK­LIK BA­ŞA BE­LA

Üçün­cü hu­sus, inan­cın ge­liş­me­si ve doğ­ru ya­şan­ma­sı ko­nu­sun­da ze­ka­nın ro­lü­dür. Mes­ne­vi'de ge­çen Hz. İsa'y­la il­gi­li hi­kâ­ye tam da bu­na işa­ret eder. Kı­sa­ca de­ği­ne­lim:
Hz. İsa'yı, ar­ka­sın­dan as­lan ko­va­lar­ca­sı­na ko­şar­ken gö­ren ki­şi:
“Hay­ro­la, pe­şin­de kim­se yok, kim­den ka­çı­yor­su­n” di­ye so­rar.
Hz. İsa ce­vap ver­mez. Pe­şi­ni bı­rak­ma­yan ki­şi ıs­rar­la so­ru­su­nu sor­ma­ya de­vam edin­ce;
“Bir ah­mak­tan ka­çı­yo­rum, yü­rü yo­lu­mu kes­me… Ah­mak­lık öy­le bir il­let­tir ki ken­di­ne de za­rar ve­rir, onun­la ko­nu­şa­na da… Bil­gim/du­am kö­re sa­ğı­ra te­sir et­ti, ölü­yü di­rilt­ti; an­cak ah­ma­ğa ne­fe­sim ça­re ol­ma­dı!” der.
Hi­kâ­ye­nin so­nun­da Mev­la­na:
“Hz. İsa na­sıl kaç­tıy­sa sen de ah­mak­tan kaç!
Ah­mak olan­lar ni­ce kan­lar dök­tü!
Has­ta­la­ra ve dert­li­le­re acı­nır; ah­mak­lı ise düş­ma­nın ta ken­di­si­dir!
Ha­va su­yu ya­vaş ya­vaş çe­ker, bu­har­la­şıp alır ya, ah­mak da di­ni­mi­zi böy­le ça­la­r” di­ye öğüt ve­rir.
***
İn­san­lar sa­de­ce inanç­la­rı­nın ürü­nü de­ğil­ler­dir. Ka­rak­ter­le­ri­ni oluş­tu­ran on­lar­ca et­ken var­dır.
Han­gi inanç, din ya da ide­olo­ji için­de olu­nur­sa olun­sun, er­dem­li­lik ça­ba ge­rek­ti­rir; çün­kü şah­si­yet an­cak gay­ret ve tec­rü­be ile in­şa edi­lir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp