Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

20/11/2023

Bir toplumun DNA testi: ENFLASYON…

Ekonomi yönetiminde en önemli unsurların başında piyasa aktörlerine öngörülebilir bir ortam sunmak gelmektedir. Piyasada yatırım, tasarruf ve tüketim kararları veren bireyler veya kurumlar ilerleyen dönemlerde kendilerini neyin beklediğini bilmek isterler. Fiyat mekanizması üzerine kurulmuş olan piyasalarda öngörülebilirliğin yegâne sağlayıcısı fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarının sağlanamadığı bir ortamda piyasa ajanları rasyonel karar verme kabiliyetlerini kaybederler.

Piyasada gelirlerin enflasyona intibakı farklılık göstermektedir. Mal ve hizmet ticareti yapan kesimler enflasyona anında cevap verebilirken ücretli çalışanlar sözleşme dönemlerini beklemek durumunda kalmaktadırlar. Üstelik ücretli çalışanların ücret/maaş iyileştirmesi geçmiş dönemi kapsarken, enflasyonist bir ortamda önlerindeki sözleşme dönemi boyunca alım güçleri düşmeye devam eder. Bu durum ücretli kesimden ticaret yapan kesime bir gelir transferi olmasına yol açar. Son dönemdeki yüksek enflasyon ortamında, TÜİK verilerine göre ücretli kesimin gayri safi katma değer içindeki payı son altı yılda (2016-2022) 10 puan düşerek %36,3'ten %26,3'e gerilemiştir (Türkiye'de 15 milyona yakın ücretli çalışan istihdam edilmektedir).

Ancak durum bununla sınırlı değildir. Enflasyon aynı zamanda göreli fiyatları bozarak tüccarlarında kendi arasında bir gelir transferi yapmalarına sebep olur. Örneğin bir ayakkabı satıcısının bir önceki yıl X model cep telefonu almak için 10 ayakkabı satması gerekirken, aynı model telefonu almak için bu yıl 15 ayakkabı satması gerekebilir.

Bu ve benzeri istikrarsızlıklar kişilerin doğru yatırım kararı verme yeteneklerini kısıtlar. Sektörlerin sürekli değişen karlılık oranları kapanan işletmelere veya yanlış verilen yatırım kararlarına yol açar.

Diğer yandan fiyatların sürekli artış halinde olması kişilerin taleplerinin öne çekilmesine neden olmakta böylelikle enflasyon üzerinde doğal olmayan bir talep baskısı oluşmaktadır. Kişilerin tasarruf eğilimleri giderek azalmaktadır.

Bir diğer önemli husus kişilerin ömür boyu gelir algılarının değişmesi sonucu ev, araba veya arsa gibi fiyatları yüksek taşınmaz ve taşınırları alma kararlarının etkilenmesidir. Mevcut alım gücü ile asla bir ev sahibi olamayacağını düşünen bireyler, ücretlerinden tasarruf ederek birikim yapmak yerine “biriktirdiğimiz paralar hiçbir işe yaramıyor hem enflasyon karşısında eriyor hem de 100 yıl çalışsam ev alamam” diyerek tasarruf etme yerine sürekli tüketmeyi tercih etmektedirler. Bu durum özel tüketim harcamalarının büyüme üzerindeki baskın etkisini de izah etmektedir. Mal ve hizmetlerin gelecekte fiyatlarının artacağına dair kesin beklentiler bugünkü tüketimin yarınki tüketime tercih edilmesine, yani tüketimin bir yatırım aracı olarak algılanmasına yol açmıştır.

YÜKSEK ENFLASYONDA DÜŞÜK FAİZ İLE BORÇLANMAK

Enflasyonist ortamda bireylerin borçlanma eğilimlerinin arttığı da görülmektedir. Böylece kötü niyetli kişilerin, yasal temerrüt faizinin enflasyonun çok daha altında olmasından faydalanabileceği bir piyasa ortaya çıkmaktadır. Enflasyonun yıllık yüzde 65'lerde olduğu Türkiye'de sözleşmenin niteliğine göre değişen (yıllık yüzde 10-15 civarı) yasal temerrüt faizleri toplumsal yozlaşmaya yol açmaktadır.

İşte enflasyon bu özellikleriyle adeta toplumun DNA testidir. Yüksek enflasyonun olduğu bir piyasada şu soruların cevapları insanların toplum mu yoksa hasbelkader bir araya gelen topluluk mu olduklarını bize anlatır?

Yüksek enflasyon ortamında:

Fiyatlar gerçekten maliyetlere göre mi yoksa daha fazla kâr etme güdüsüyle mi belirleniyor?

Borçlular enflasyondan yararlanmak için bilinçli olarak temerrüde düşüyorlar mı?

İşverenler ve devlet; çalışanlarının eriyen maaş veya ücretlerinde ara iyileştirmeler yapıyorlar mı?

Ve çok önemli bir nokta: Kamu bankaları eliyle hangi şirketlere ucuz krediler satılıyor?

Bu sorular çoğaltılabilir, şimdilik biz bu kadarını cevaplasak yeterlidir. Bu sorulara verilen cevaplara olan hassasiyet kişinin ne kadar vatansever olduğuyla ilgilidir. Maalesef milliyetçi düşünce; dönem dizisi izleyip, geçmiş hamaseti yapmakla idrak edilebilecek kadar ucuz değildir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp