Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

17/04/2023

Çağdaşlık dinsizlik midir?

Türkiye'nin bugünü ve yarını üzerine konuşanların, insanlık tarihinin tecrübelerini dikkate almaları ve özümsemeleri gerekir. Çünkü tecrübe bir toplumun ve siyasetin yol haritasıdır. Her konu gibi kadın sorunu da bundan bigâne değildir.

Türk kadınının sosyal hayatta yerini almaya başlaması ve çağdaşlaşma sürecine dahil olması, dini hayat açısından sorgulamaları beraberinde getirmiştir. Kadının etkin roller alması ve sorumluluklar yüklenmesi sosyal bir hadisedir. Çağdaşlaşma hareketi buna ivme kazandırır. Dini hayat ne kadar toplumsal bir hadise ise çağdaşlaşma da o kadar toplumsal bir hadisedir. “Türkiye'de Çağdaşlaşma” kitabının yazarı sosyolog Niyazi Berkes, her çağdaşlaşma döneminin arkasından bir “dinselleşme hummasının” başladığını söyler. Çünkü çağdaşlaşma, geleneğin din ile kutsallaştırılması ve zorunlu değişimlere direnmesi karşısında ortaya çıkan problemlerle başlayan süreçtir. Fakat siyaset buradan kendine vazife çıkarır ve kavramları istediği gibi manipüle eder.

Sosyal hadiseleri siyasallaştıran yaklaşımlar, sonuçları itibariyle toplumsal dokuyu tahrip edecek güçtedir. Bunu her iki kavramı da dikkate alarak söylüyorum. Dolayısıyla din, günlük politikanın ve yobaz insanların elinde bir oyuncak olamaz zira toplumun bir gerçeğidir. Keza çağın ihtiyaçlarına uygun değişim olarak niteleyebileceğimiz çağdaşlaşma da toplumun bir gerçeğidir. Toplumda birbirini tamamlayan ve besleyen unsurlar birbirlerinin karşıtları olarak gösterilirse toplumsal dokunun tahrip olması ve parçalanması kaçınılmaz olur.  Bugün yapılan budur.

TEMELDE ORTAK NİTELİK ÖZGÜRLEŞMEDİR

Dini ve çağdaşlaşmayı birbirinin zıddı olarak göstermek her iki olgunun da doğru eksende tartışılmasına mâni olduğu gibi doğru çözümlere ve sağlıklı politikalara da mâni olur.  Oysa çağdaşlaşmanın karşıtı din değildir. Buna rağmen on yıllardır çağdaşlaşma dinsizlik olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Nasıl ki yeninin karşıtı eski ise çağdaşlaşmanın karşıtı da gelenekçiliktir. Dinin karşıtı dinsizlik olur. Kur'an'ın özeti sayılan Asr Suresi'nde, Yüce Allah'ın, asra/zamana yemin etmesi din ve zaman arasındaki diyalektiği gösterir. Bu diyalektik oluşmazsa ortaya bağnazlık ve çürüme çıkar. Nitekim örneklerini görüyoruz.

Din ve çağdaşlaşma, özü itibarıyla ele alındığında özgürleştiricidir; din içe doğru diğeri dışa doğru bir edimdir. İç özgürlüğünü bulamayan dış özgürlüğünü gerçekleştiremez, öte yandan insana saygının esas alınmadığı hiçbir anlayış ve dünya görüşü, liyakatin ve adaletin esas alınmadığı hiçbir sistem özgürleştirici ve kapsayıcı olamaz. Bazı siyasi partilerin veya siyasi partilerdeki birtakım kişilerin kadınlara yönelik güttükleri siyaset gelenekçi tutumlarından kaynaklanmaktadır. ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi'ne dair kanunun kaldırılmasını talep edenlerin, doğrudan dini alana taalluk etmeyen bu konuyu dini alana taşımaları ve buradan hareketle bir politik duruş sergilemeleri tam da çağdaşlaşmaya yönelik aldıkları tavırla alakalıdır. Zira çağdaşlaşma akımına karşı duyulan her tepki dini bir hüviyete bürünür. Değişim taraftarı olanlar ise tersi bir tutum takınırlar. Hâlbuki ki sorun ne din ne de çağdaşlaşmadır. Sorun, alışkanlıkların, alışılagelmiş geleneklerin, örf ve adetlerin sürdürülmesi veya toplumsal taleplerin doğru anlaşılıp anlaşılmaması sorunudur.

SONUÇ OLARAK

Türkiye'de sorunlar kendi bağlamlarından kopartıldığı için sağlıklı tartışılamıyor. Tarihi tecrübelerimize, köklerimize ve içinde yaşadığımız çağın ihtiyaçlarına ve gereklerine birlikte bakılmadığı sürece kadın sorununda olduğu gibi dini alana taalluk etmeyen pek çok sorun dini alana taşınacak ve sahte gündemlerle zihinler meşgul edilecektir. Bu durum bir tarafıyla dini alanın yozlaşmasına sebep olurken diğer tarafıyla da gerçek konuların ve sorunların gün ışığına çıkmasını engelleyecektir. Nitekim siyasi ve toplumsal arenada yaptığımız tartışmalar bunu teyit etmektedir.

Demem o ki, kadının toplumsal hayattaki yerini ve gelişim seyrini anlamaya çalışırken bütünlüklü yaklaşmak zorundayız.

(Sevgili okurlarım, bayramınızı kutluyorum.)

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp