Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

08/05/2023

Kemal Kılıçdaroğlu mu Tayyip Erdoğan mı?

Haftaya bugün seçim sonuçlarını konuşuyor olacağız. Bayram havasında geçmesi gereken atmosfer ne yazık ki, seçime değil de savaşa gidiliyormuş izlenimini veriyor. Özellikle iktidarın, biz varsak devlet var, biz varsak bayrak var, biz varsak din-diyanet var içerikli söylemi, AK Parti'nin iktidara gelirken ortaya koyduğu söylemlerle taban tabana zıt; “katılımcı demokrasi”, “hoşgörü”, “uzlaşma”, “çokkültürlülük”, “sivil toplum”, “diyalog”, “çokseslilik” vb. kavramları, 2002'den itibaren parti kurucularının hangi sıklıkla kullandığı kayıtlarda mevcut. Ancak gittikçe sertleşen üslup ve tavır, ‘meğer demokrasi, sadece kendileri içinmiş' düşüncesini öne çıkartıyor.

Millet İttifakı'nın bileşenleri, milliyetçi, muhafazakâr, İslamcı, Atatürkçü olarak nitelendireceğimiz kimliklerden oluşuyor. CHP ve İYİ Parti farklı görüşlere kucak açmış olsa da kendi içlerindeki büyük çoğunluk, Cumhuriyet'in temel ilkeleriyle barışık, hatta bu değerler olmazsa olmaz diyenlerden. Tüm bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken, yukarıda bahsi geçen kavramları ve Millet İttifakı'nın bileşenlerini dikkate almak bir yana “Dini olmayan, diyaneti olmayan, bayrağı olmayan, ezanı olmayan kimler destekliyor Bay Kemal'i” diye soruyor ve cevabını da “Teröristler” diyerek veriyor. Bu kategorizasyon tüm muhalefeti incitiyor. Şimdi biz soralım: Muhalif olmak terörist olmak mıdır? Muhalefet yapmak vatana ihanet midir? İktidarın değişmesini istemek en temel demokratik hak değil midir? Yanlışları, eksiklikleri, haksızlıkları, adaletsizlikleri dile getirmek muhalefetin boynunun borcu değil de nedir? Muhalefetin, biz ülkeyi senden daha iyi yöneteceğiz, projelerimiz hazır, ekibimiz hazır demelerinden daha tabi bir talep ne olabilir? Yarın muhalefete düşüldüğünde, aynı sözler AK Parti seçmenine söylenmeye kalkışılsa, razı olunur mu? Ne güzel sözdür; kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma.

Kaldı ki HDP'den hareketle Millet İttifakı'nı suçlayanlara; AK Parti'nin politikaları olan “Açılım Sürecini”, eyalet sistemini öven, “Osmanlı'da Kürdistan, Lazistan vardı” ya da bayrağın-milletin adı değişsin vb. içerikteki konuşmaları hatırlatalım.

MAKAMLAR GEÇİCİDİR

Muhalefet, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bırakın siyaseti bir yana, felsefeden bilime, edebiyattan sanata her disiplin karşıtlarıyla var olur ve zenginleşir. Dinlerin çıkışı dahi yerleşik düzenedir. Hz. Peygamber, mücadelesine, o günün muktedirlerini eleştirerek başlar. Statüko böyle aşılır. İnsanın firavunlaşmasının önü böyle alınır. Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar sözünü kimse unutmasın. Dini kullanan siyasal zihnin görmek istemediği nokta bu. Seçmen değiştirmek ister, yenilenmek için bunun gerekli olduğunu bilir. Mevcut muhalifler içinde daha düne kadar AK Parti'ye oy veren bir seçmen kitlesinin de var olduğu ortada. “İlk defa CHP'ye oy vereceğim” diyen milliyetçi ve muhafazakâr kişilerin varlığı da. İktidar olmak, sorumluluk isteyen demokratik bir hak ise iktidardan gitmek de en az onun kadar sorumluluk arz eden demokratik bir süreçtir.

Demem o ki, aslolan güzel bir ün bırakmaktır. Diyor ya şairlerin sultanı Bâki;

“Âvâzeyi bu aleme Davut gibi sal/Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş.”

Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmadı. Bugünün Süleymanlarına da kalmayacak. Gençlere rol model olması gereken liderlerin, sözlerinde yalan, iftira olmamalı. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu; “Kim terör örgütlerinin yanında durursa, kim onlarla beraber olursa, kim onların ayağına hâkimi-savcıyı gönderirse Allah belasını versin” diyerek bağırıyor. Daha ne desin. Ülkücü kökenli Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı ve yine sağ tandanslı Başkan Ekrem İmamoğlu'nu aday yapan Kemal Kılıçdaroğlu değil mi?  Bu ülkede kişileri itibarsızlaştırmanın yolu, “Sen FETÖ'cüsün”, “Sen teröristsin”, “Sen vatan hainisin” vb. sözlerden geçiyor. Ancak bu yaklaşımlar hangi hakikatleri örtüyor, üzerinde durulması gereken esas konu bu.

KİŞİNİN NAMAZI ORUCU SİZİ ALDATMASIN

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Biz Allah'tan emir alıyoruz” sözü, İslam dinine uygun olmayan bir çıkıştır. Zira İslam inancına göre, Peygamberlerin dışında hiç kimse Allah'tan emir almaz. Yeryüzünde hiç kimse Allah'ın vekili değildir. Her birey, Allah karşısında aynı haklara ve aynı sorumluluklara sahiptir. Dolayısıyla İslam ve siyaset, sadece ahlaki ilkeler üzerinden yan yana gelebilir. Hz. Ömer'e atfedilen şu söz, bunu veciz bir şekilde ortaya koyar: “Bir kişinin namazı orucu sizi aldatmasın, onun dirhemle ve dinarla olan ilişkisine bakın.” Ezcümle, oy verirken dikkate alınacak şartlar bellidir. Devleti yönetecek kişi adil olmalı, dürüst olmalı, mütevazı olmalı, verdiği sözü yerine getirmeli, ayrım yapmaksızın her vatandaşı kucaklamalı, çocuklarını-damatlarını-akrabalarını kayırmamalı, israftan kaçınmalı, liyakati esas almalı, istişareye önem vermeli, ülkenin her evladını kendi çocukları gibi görmeli ve Türkiye Cumhuriyeti'ni ikinci yüzyıla taşıyacak vizyona sahip olmalı.

Umarım ülkemiz ve yarınlarımız için en hayırlı sonuç olur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp