Top
28/01/2023

İsveç Türkiye ve İslam karşıtlığını araçsallaştırmayı bırakıp gerçekler ile yüzleşmelidir

İsveç on yıllardır teröre vermiş olduğu desteğin maliyetini kendi iç siyasetinde de ağır bir şekilde ödemiş olan bir ülkedir. İsveç toprakları yıllar içinde terör örgütü PKK ve Türkiye'yi hedef alan diğer aşırı sol örgütler için güvenli bir sığınak haline geldi. Bu örgütler on yıllardır mali, siyasi, kültürel ve diğer birçok alandaki faaliyetlerini İsveç toprakları üzerinden yürüttüler. İsveç'in hukuki ve siyasi koruması bu örgütlerin dünya ile irtibatlarını sürdürmelerine yardımcı oldu. İsveç'teki varlıkları bu örgütlerin birçok başka ülkedeki faaliyetleri için bir koruma kalkanı oluşturdu ve meşruiyet sağladı.

İsveç'te bulunan terör örgütü ile doğrudan veya dolaylı bağlantılı kesimler Batı kamuoylarının itibar ettiği kavramları kullanarak ve bu ülkelerin diplomatik ve siyasi çerçevesinin verdiği ferahlıkla yaptıkları yasadışı birçok faaliyeti rahat bir şekilde sürdürdüler. Sistem içerisinde ne şekilde varlıklarını sürdürebileceklerine dair hukuki ve siyasi destek aldılar. Bu kavram setleri ve sivil toplum adı altında örgütlenmiş yapı ve ağları ve İsveç'te yer alan, ağırlıklı olarak siyasi iltica ile oluşan göçmen gettoları radikalleşme ve her türlü aşırıcılık için oldukça elverişli ortam oluşturdu. Yalnızca PKK, PYD, MLKP, DHKPC değil DEAŞ ve Nusra gibi örgütler de bu gettolardan onlarca militan devşirdiler. Yerel istihbarat örgütleri bu radikal gettoları çok yakından takip etse de eylemlerini Avrupa'da yapmadıkları sürece bu örgütlerin tüm faaliyetleri bir şekilde görmezden gelindi.

Terörden uzun yıllardır canı yanan Türkiye gibi ülkelerin uyarı ve eleştirileri hiçbir şekilde İsveç makamları tarafından dikkate alınmamıştır. İsveçli siyasetçiler de insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi iddiaları kullanarak kendilerine dokunmadığı sürece her türlü örgütlü aşırıcılığın önünü sonuna kadar açtılar. Terör örgütleri ile bağlantılı kişiler İsveç parlamentosunda vekil bile seçilerek bu ülke siyasetini yönlendirmeye çalıştı.

Aşırıcı görüşlere bu denli duyarsız bir yaklaşım sergilemek bir ölçüde uzun yıllardır İsveç siyasetinin ana omurgasını teşkil eden İsveç Sosyal Demokratlarının da bakış açısını yansıtmaktadır. Kendilerini aşırı sol ve "özgürlük mücadelesi veren" aktörler olarak tanımlayan örgüt ve gruplar Sosyal Demokratlar iktidarında altın günlerini geçirmişlerdir. Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi İsveç'te de Sosyal Demokratlar gibi ana akım partilerin güçleri daha radikal aşırı sağ partiler karşısında erimektedir. Nitekim sağcı başkakan Ulf Kristtersson'un Ilımlı Partisi tarafından kurulan hükümeti, liberal ve aşırı sağ partiler tarafından desteklenmektedir. Ilımlı Parti ve aşırı sağ İsveç Demokratları terörle iltisaklı örgütlere karşı daha mesafeli bir tutuma sahiptir. Ancak bu partilerin İslamofobik ve göçmen karşıtı yaklaşımlara daha açık oldukları görülmektedir.

İsveç'in değişen uluslararası konumu

Bir yandan dünyanın önde gelen barış araştırmaları ve çatışma çözümleri merkezlerine ev sahipliği yapan İsveç diğer yanda dünyanın önde gelen silah üreticileri arasında yer almaktadır. İsveç 19. yüzyıl başlarından bu yana uluslararası siyasette tarafsız bir ülke konumunda olmaya devam etmiştir. Çeşitli barış operasyonları haricinde büyük çaplı savaşların dışında kalmayı başarabilmiştir. İsveç'in 1995'te AB'ye üye olması ve Avrupa güvenlik mimarisine kademeli olarak eklemlenme çabası tarafsız konumunu kısmen aşındırsa da NATO ittifakına katılma İsveç açısından da oldukça radikal bir adımdır. Yaklaşık iki yüz yıldır ittifak sistemlerinin dışında kalabilmeyi başaran İsveç, AB üyeliğinin de etkisi ile bu yaklaşımını değiştirmeye başlamış olsa da asıl radikal değişin İsveç'in NATO'ya üyeliği ile yaşanacaktır.