Top
20/05/2023

14 Mayıs Seçiminde Milliyetçiliklerin Rekabeti

14 Mayıs 2023 seçimlerinin kazananı kaybedeni değerlendirmesi yapan çok sayıda analiz yapıldı. Bu konuda hemen herkesin üzerinde mutabık kaldığı konu Türkiye'de milliyetçiliğin genel olarak bu seçimin kazananı olduğudur. Türk siyasetinde milliyetçiliğin yükselişi yaklaşık on yıldır duraksız devam etmekte. Liberallik, Sosyalizm ve İslamcılık gibi beynelmilel yaklaşıma sahip olan ideolojiler ya yerelleşmekte/yerlileşmekte ya da zayıflamaktalar. AK Parti'nin Cumhur İttifakı sonrası oluşturduğu İslamcılık, muhafazakarlık ve milliyetçilik sentezinin de toplum tabanında destek bulduğu görülmekte. Nitekim AK Parti bu yaklaşımı ile meclis seçimlerinde %35,5 oy ile birinci olarak bitirmeyi başardı. Öte yandan Milliyetçi Hareket Partisi ve İYİ Parti % 10'ar destek aldılar (MHP %10,07; İYİ Parti % 9,69). Kürt etno-milliyetçisi Yeşiller Sol Parti (YSP) ise % 8,82 oy aldı. Zafer Partisi ise %2'nin üzerinde destek buldu. Diğer küçük partiler de eklendiğinde milliyetçi partilerin toplam desteği daha da artmakta. Kendisini Atatürk Milliyetçisi olarak tanımlayan ATA İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan ise %5 üzeri oy alarak Cumhurbaşkanlığı yarışında kilit aktör rolü oynamıştır.

Milliyetçilik popülerleştikçe ve tüm siyasi aktörler milliyetçi yapıya büründükçe yavaş yavaş içi boşalmakta ve milliyetçiliğin önadları daha fazla ön plana çıkmaktadır. 14 Mayıs seçimlerinin dip dalgası milliyetçi bir dip dalga idi. Fakat bu nasıl bir milliyetçilik dalgasıdır, onu daha detaylı değerlendirmekte fayda var. Milliyetçi mukaddesatçı mı, seküler milliyetçi mi, devlet odaklı bir milliyetçi mi, ülkücü mü; Avrupa aşırı sağının yansıması olarak ortaya çıkan göçmen karşıtı bir milliyetçilik mi; ırk ve etnik temele odaklanan bir milliyetçilik mi; ortak siyasi değerlere odaklanan kucaklayıcı bir milliyetçilik mi; ulusalcı bir milliyetçilik mi yoksa Kürt etno-milliyetçiliği mi? Aslında bahsedilen tüm milliyetçilik türleri 14 Mayıs seçimlerinde kendine bir başarı hikayesi yazacaktır. Her biri seçimin kazananları arasında olduklarını iddia etmektedir. Özellikle Ata İttifakı'nın omurgasını oluşturan Zafer Partisi çizgisindeki göçmen karşıtı alt-sağ diyebileceğimiz çizgi Sinan Oğan'ın seçimleri ikinci tura taşıması ile ayrı bir anlam kazandı. Muharrem İnce çizgisine marjinalleştirilen ve FETÖcü bir kumpas ile siyaset dışına itilen Atatürkçü çizgi ise bizzat CHP tarafından siyaset sahnesinde marjinalleştirilmektedir.

CHP'nin Atatürk milliyetçisi çizgisinden sapması ise daha kapsamlı bir stratejinin parçası olarak ele alınmayı hak etmektedir. Genel Başkanlığına geldiği günden bu yana samimi Atatürkçü çizgiyi siyaseten etkisizleştiren Kemal Kılıçdaroğlu, partisini diğer ideolojik çizgilerle ittifak kurabilir hale getirmeye çalışmıştır. Kılıçdaroğlu'nun CHP genel başkanlığında "başardığı" en önemli şey partisinin Kemalist keskin köşelerini keserek ve törpüleyerek, %25 çizgisini geçemeyen partisini başka siyasi aktörlerle ittifak kurarak yeniden iktidar ortağı yapabilecek bir konuma getirmiş olmasıdır. Kılıçdaroğlu'nun partisindeki değişimi, kendi parti tabanını HDP tabanı ile yaklaştırmayla başlaması stratejik açıdan önemli bir hamle idi. HDP tabanı ile CHP tabanı on yıllık süreç içerisinde birbirlerine yakınlaştılar. CHP ile HDP arasındaki yakınlaşma Kılıçdaroğlu'nın 6lı masayı oluşturma fikrinin önünü açan temel stratejik hamle idi. Masa altından yürütülen CHP-HDP ittifakı olmasa diğer aktörler bir anlam kazanmazdı. Bu işbirliğinde kendi değerlerinden taviz veren taraf Kılıçdaroğlu'nun CHP'si olmuştur. CHP'nin Atatürkçülük yönü Önder Sav, Emine Ülke Tarhan ve en son da Muharrem İnce'nin tasfiyesi ile büyük ölçüde tamamlanmış görünüyor.