Top
09/09/2023

Türk-Yunan Sorunlarını Çözmek: Samimi Bir Diyalog ve Gerçekçi Bir Diplomasi

Ülkeler arası ilişkiler krize girdiğinde ve siyasetçiler ve diplomatlar arasındaki diyalog ve müzakere süreçlerinin tıkandığı kritik dönemlerde düşünce kuruluşları, basın ve akademi, taraflar arasında iletişim kanallarını canlı tutmaya yönelik çalışmalarını devam ettirirler. Çözüme yönelik plan ve projeksiyonlar alternatif çözüm süreçleri ile olgunlaştırılmaya çalışılır. Bu bağlamda tarafların yaklaşımlarını yakınsayacak, kaygılarını giderecek beyin fırtınaları organize edilir. Doğu Akdeniz coğrafyası da son yıllarda Türkiye'nin de dahil olduğu gerilimlere sahne oldu. Bölgenin tüm paydaşlarının istifade edebileceği ortak fırsat alanları yerini gerilim ve rekabete bıraktı. Bu durumun sürdürülemez olduğu neredeyse tüm paydaşların görüşüydü ancak bölgede işbirliğine dayalı yeni bir ilişki modelinin geliştirilmesine ve böylesi bir modelin oluşturulmasına dair belirgin bir yol haritası da bulunmamaktadır. Devam eden gerilimler taraflar açısından kaybet-kaybet senaryolarını desteklemektedir.

Cenevre Güvenlik Politikaları Merkezi'nin (Geneva Centre for Security Policy-GCSP) 2020'den beri Doğu Akdeniz Girişimi adı altında, Doğu Akdeniz'e kıyısı olan 6 ülkeden uzmanları ve üçüncü ülkelerden gözlemcileri bir araya getiren ve ikinci kanal (second track) olarak adlandırılan bir diyalog süreci yürütülmektedir. 2020 yılı sonundan bu tarafa, üçü pandemi döneminde yapılan çevrimiçi çalıştaylar olmak üzere toplam 9 çalıştay yapıldı.

Merkez, bu diyalog süreci çerçevesi içerisinde yalnızca Türkiye ve Yunanistan'dan katılan uzmanları bir araya getiren çalıştaylar da gerçekleştirdi. 2022 yılında bölgesel çalıştaylar olarak İstanbul ve Atina'da yapılan çalıştayların yanı sıra İsviçre'de yapılan toplantılarda Türkiye ve Yunanistan'dan katılan uzmanları ayrıca bir araya getiren toplantılar gerçekleştirildi.

İki ülke arasındaki ilişkilerin son yıllarda gergin geçmiş olması, bu diyalog sürecini ayrıca önemli ve değerli kıldı. Çalıştayların Doğu Akdeniz'de ve Ege Denizi'nde mevcut sorunların çözümüne dair öneriler geliştirmek amacı güttüğü söylenebilir. Bu bağlamda toplantılarda iki ülke halklarının birbirlerine karşı algılarının neler olduğu da ortaya konuldu. Esasen Yunan toplumunda Türkler ve Türkiye algısının çeşitli nedenlerle endişe ve bazen de korkuya dayalı bir algı olduğu, Ege Denizi'nde Türkiye deniz alanlarının Yunan adaları arasına girmesinde endişe duyulduğu ve nihayetinde Türkiye'ye karşı diğer güçlü ülkelerle ve AB ile işbirlikleri yapılmasının doğal karşılandığı anlaşılmaktadır. Bu yaklaşımlar yapılan müzakerelerde tüm taraflarca dile getirildi.

Neredeyse 2019 yılından 2023 Şubat ayına kadar çoğunlukla oldukça gergin geçen hatta bütün siyasi diyalog kanallarının askıya alındığı dönem, 2023 Şubat depremleri sonrasında karşılıklı yardımlaşma ve sıcak mesajların yoğunluk kazandığı bir döneme evrildi. Bundan sonraki süreçte genel beklenti bu sürecin düzenli bir diyalog sürecine dönüşerek, sorunların görüşülmesine ve çözülmesine dönük üst düzey görüşme süreçlerinin yeniden başlaması önemlidir. En son pozitif gelişme Yunanistan'ın yeni Dışişleri Bakanının 4 Eylül'de Türkiye'ye resmi ziyaret gerçekleştirerek kurumsal diyalog sericinin yeniden başlatılmasına dönük iki taraflı sıcak mesajların verilmesini sağlaması olmuştur.