Top
Ferhat Ünlü

Ferhat Ünlü

tulu.gumustekin@sabah.com.tr

10/06/2012

‘First demir leydi’: Hillary Clinton

Bir terör toplantısı için İstanbul'a gelen Hillary Clinton'ın başarısının sırrı, engelleri aşmadaki ustalığında gizli. 'First demir leydi' Clinton, dibi gördüğü Monica Lewinsky skandalını bile politik kariyerinde sıçrama tahtasına dönüştürdü.

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD), tarihinde ilk siyahî başkanı seçtiği 2008 seçimlerinin sonuçları açıklandığında Hillary Clinton buruk bir sevinç yaşamıştı. Sevinçliydi, zira kıran kırana bir yarış sonucunda yenildiği Barack Obama nihayetinde kendi partisinden -Demokrat Parti'ndendi- ve onun zaferi Clinton'ın da iktidarda aktif görev alacağı anlamına gelirdi. Buruktu, çünkü eğer adaylık yarışında rakibi Obama'yı geride bıraksaydı ABD'nin ilk kadın başkanı olarak tarihe geçecekti. Bir başka deyişle eski First Lady, ABD'nin Margaret Thatcher'ı, Tansu Çiller'i veya Yuliya Timoşenkosu olacaktı. Hillary Clinton, başkan olamadı ama kocasının ABD Başkanı iken kendisini, stajyer Monica Lewinsky ile aldattığı günlerde çektiği sıkıntıların karşılığını Obama'nın Dışişleri Bakanı olarak aldı.
Geçtiğimiz günlerde Terörizmle Mücadele Küresel Forumu için Napoloen Bonapart'ın "Dünya tek bir ülke olsaydı İstanbul başkent olurdu," dediği İstanbul'a gelen Clinton, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yeryüzünün kalbi boğazı izleyip keyiflendikten sonra El-Kaide ve PKK terörü gibi can sıkıcı mevzuların konuşulduğu toplantıya katıldı.
Clinton toplantıda yaptığı konuşmada gençlerin terör örgütlerine katılımını önlemek için örgütlerin cazibesini demokratik yöntemlerle azaltmak gerektiğini söyledi. Clinton, ekran başından izledikleri, inandırıcılığı tartışmalı bir operasyon sonucunda öldürüldüğü öne sürülen Usame bin Ladin'in bertaraf edilmesinden sonra El Kaide'nin güç kaybettiğini iddia etti. Clinton, PKK terörüyle mücadele konusunda Türkiye'nin arkasında olduklarını da söyledi. Obama döneminde ABD'nin, tarihinde belki de hiç olmadığı kadar PKK ile mücadelede Türkiye'ye destek verdiği kabul edilirse Clinton'ın söylemlerinin 'palavra' olmadığı söylenebilir. Mesela Clinton'ın halefi Condoleezza Rice ve dolayısıyla George W. Bush döneminde PKK ile mücadelede ABD'yle doğru düzgün bir işbirliğinin olmadığı biliniyor. Gelgelelim AK Parti hükümeti ve Türkiye kamuoyu, Obama yönetiminin desteğinin; finanstan Kuzey Irak'taki alan hâkimiyetine, yiyecek-içecekten silah ve mühimmat lojistiğine kadar örgüte hayat veren şeyleri bitirene kadar artarak devam etmesini istiyor.

EŞİ BILL CLINTON İLE ÜNİVERSİTEDE TANIŞTI
Obama'nın Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton, 26 Ekim 1947'de Hillary Diane Rodham adıyla Chigo'da Edgewater Hastanesi'nde üç çocuklu bir ailenin en büyük evladı olarak doğdu. Babası Hugh Ellsworth Rodham İrlandalı ve İngiliz göçmen ailelerinin oğluydu. Küçük ve orta ölçekli işletme diyebileceğimiz türden bir tekstil atölyesi vardı. Ataları İngiliz, İskoç, Fransız ve İrlandalı köklerden gelen anne Dorothy Emma Howell ise bir ev hanımıydı.
Hillary Clinton politik açıdan muhafazakâr bir ailede büyüdü. Üç ABD başkanının (William Howard Taft, Gerald Ford ve Bill Clinton) mezun olduğu Yale Hukuk Fakültesi'nden 1973'te mezun oldu. Burada tanıştığı Bill Clinton'la 11 Ekim 1975'te evlendi. Bill Clinton, bir yıl sonra Arkansas'ta savcı oldu. Hillary Clinton da Rose Law Firm adlı avukatlık firmasında çalışmaya başladı. 1980'de tek kızları Chelsea doğdu. 1978 yılında Bill Clinton Arkansas Valisi olunca karı-kocanın politikadaki yükseliş öyküsü başladı. Bu yükseliş, Bill Clinton'ın 1992'de başkan olmasıyla zirve noktasına ulaştı ama bununla sınırlı kalmadı. 2001 ile 2009 yılları arasında Hillary Clinton, New York senatörlüğü görevini yürüttü. Böylece senatörlük yapmış ilk 'first lady' olarak ABD tarihine geçti. Senatodayken aralarında Irak Savaşı için Bush yönetimini desteklemek gibi talihsiz kararların da bulunduğu kararlara imza attı. 2008'de başkan adaylığı yarışında yenildi ama Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturarak politik kariyerinin zirvesine ulaştı. Bill Clinton başkanken de Hillary Clinton'ın ABD'nin politikalarının belirlenmesinde herhangi bir Beyaz Saray danışmanından daha az etkisinin olmadığı söyleniyordu.
Hillary Clinton'ın başarısının sırrı, libidosunu başından beri politikaya yatırmış olmasında ve her zaman arzulardan önce gelen engelleri aşmadaki ustalığında gizli. Hatta giderek, bayan Clinton'ın, en büyük zorluğu -Monica Lewinsky skandalının yarattığı travmayı aşıp- bu olayı politik kariyerinde sıçrama tahtası yaptığı dahi söylenebilir.

KENNEDY'E MERMİ, CLİNTON'A MONİCA
İş ve politika yaşamındaki onca başarısına rağmen Hillary Clinton'ın adı en çok, kocasının, başkanken Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinksy ile yaşadığı seks skandalı sırasında gündeme geldi. Clinton, bir kadın olarak dibi bu skandalın patlak verdiği süreçte gördü. Lewinksy, Temmuz 1995 ile Nisan 1996 arasında önce stajyer, sonra memur olarak çalışmıştı. Skandalla ilgili soruşturma sonucunda hazırlanan raporda Clinton-Lewinksy ilişkisi pornografik bir dille anlatıldı ve basına sızdırıldı. Babasının Rus göçmeni bir Musevi olması Monica Lewinksy'nin Mossad ajanı olduğu yönünde söylentilerin ortaya atılmasına neden oldu. Sonuçta vaktiyle John F. Kennedy'i mermiyle bertaraf eden Amerikan derin devleti, Clinton'ı da seks skandalı ile itibarsızlaştırdı.
Lewinsky skandalı, Bill Clinton yönetimine karşı yürütülen kampanyalardan en bilineni idi. Clinton bu olay dışında valilik yaptığı dönemde Güney Amerika'ya yönelik esrar ve silah kaçakçılığını yönetmek, siyahî bir kadınla ilişki kurup ondan bir kız çocuğu sahibi olmak, Hillary Clinton'la ilişkisi olduğu ileri sürülen danışmanlarından Vince Foster'ın ölümünden sorumlu tutulmak gibi olaylarla gündeme geldi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp