Top
09/12/2023

İkinci ayında Aksa Tufanı ve bölgesel yansımaları

Kassam Tugaylarıyla birlikte Gazze'de mukim diğer direniş yapılarının 7 Ekim'de İsrail'e yönelik başlattıkları yıldırım harekatının üzerinden iki ay geçti. Aksa Tufanı olarak adlandırılan bu hamle, içerisinde yeni askeri doktrinler barındırırken, drone ve paramotorların kullanımı gibi yeni teknik imkanlarla da İsrail ordusunda büyük bir şok etkisi yaratmıştı. İsrail ordusuna ait Gazze etrafında konuşlu askeri üsler Filistinliler tarafından ele geçirilmiş, bölgedeki işgal/yerleşim alanları da kontrol altına alınmıştı.

İsrail ordusu ise bir süre paralize olduktan sonra bu saldırıya çok ağır bir yanıt verdi. Gazze havadan bombardıman altına alınırken, doğrudan siviller hedef alınmaya başlandı. Ordu güçleri Gazze'yi Kuzey ve Güney sektörlerine ayırarak Kuzey bölgesini karadan işgal etti. Nihayetinde Hamas'ı hedef aldığını iddia etse de uyguladıkları askeri hareket tarzı, sivil ve üst yapıyı hedef alması, ablukayı sıkılaştırarak su/gıdaya erişimi bile kısıtlaması İsrail'in Gazze'yi yaşanabilir kılmaktan çıkartarak burada bir kitlesel soykırım hedeflediğini gösterdi. Öte yandan Kuzey sektörünün ardından Güney'e yönelik bir işgal girişimi bu durumu tahkim ediyor. Gazze sahasında İsrail'in saldırıları devam ederken, çatışmanın jeopolitik ve bölgesel yansımaları da sürüyor.

Hizbullah ve İran'ın Pozisyonu

Çatışmaların ilk döneminde Hizbullah'ın yeni bir cephe açıp açmayacağı ve savaşın bölgesel bir niteliğe dönüşüp dönüşmeyeceği müphemken, İran ve onun nüfuzunda hareket eden Hizbullah ve diğer bileşenlerin şu an için böyle bir hareket tarzı içerisinde olmayacakları görüldü. Ancak kontrollü ve sınırları belirlenmiş bir çerçevede İsrail ve ABD'ye yönelik çeşitli askeri angajmanlar ortaya koyuldu. Hizbullah, İsrail-Lübnan sınır hattında düşük yoğunluklu bir şekilde İsrail'i hedef alırken, Irak ve Suriye sathında ise Şii milis yapıları ABD üslerini hedef almaya devam etti.

İsrail'in kara harekatıyla birlikte düşük yoğunluklu çatışmalara konu olan Lübnan-İsrail sınır hattında da mevcut askeri angajman koşullarının değişerek Hizbullah'ın tamamen savaşa dahil olması muhtemel bir senaryo olarak karşımıza çıkmaktaydı. Gerek İranlı yetkililerin yaptığı açıklamalar gerekse Hizbullah liderlerinin söylem ve Hizbullah'ın sınır hattındaki hareket tarzı olası kara harekatı ile Hizbullah'ın çatışmalara doğrudan dahil olacağına yönelik emareler barındırmaktaydı. İsrail'in Lübnan sınır hattında 5 km derinlikteki vatandaşlarını bölgeden boşalttığını ve askeri açından bölgedeki konuşlanmasını ciddi anlamda artırdığı düşünüldüğünde bu ihtimale karşı ciddi bir hazırlık da söz konusuydu. Hizbullah'ın 2006 savaşından bugüne bir asimetrik güç öğesi olarak kapasitesini ciddi anlamda geliştirdiği, özellikle farklı menzil ve kapasitede on binlerce füzeye sahip olduğu, kamikaze İHA'lar ve tanksavar sistemleri açısından da ciddi bir envantere sahip olduğu görülüyordu. Yine Lübnan'ın güneyi, Şeba Çiftlikleri ve Suriye Golan tepesinde mobilize olan Hizbullah unsurları, bölgenin topografik yapısını kendi lehine kullanabilecek nitelikteydi. Kara harekatında Gazze'de ciddi bir direnişle karşı karşıya kalınması durumunda Hizbullah'ın sürece tüm imkanlarıyla dahil olması İsrail'i askeri açıdan oldukça zorlayabilirdi. Lübnan sınır hattında yaşayacağı kayıpların dışında Hizbullah'ın füze satürasyonu, demir kubbenin savunma eşiğini aşabilir ve İsrail sathında ciddi hasarlar oluşturabilirdi. Ancak Hizbullah kendi retoriğinin aksine çatışmaları kontrollü bir angajmanda tutmayı tercih etti.