Top
Vedat Atasoy

Vedat Atasoy

vedatatasoy@iztv.com.tr

14/07/2013

Bir katliamın bakiyesi: Srebrenitsa

11 Temmuz 1995 günü kimse Srebrenitsa’da yaşananların farkında değildi. Birleşmiş Milletler’in kontrolündeki bölgede tarihin en büyük soykırımlarından biri yaşanıyordu ama herkes yatağında rahat rahat uyuyordu. Yedi günde 9 bine yakın Müslüman Boşnak erkeği Birleşmiş Milletler askerlerinin gözü önünde öldürüldü… 

Slobodan Miloseviç’in ‘Büyük Sırbistan’ hayali Yugoslavya’nın kan gölüne dönmesine sebep olmuştu. Önce Slovenya, ardından Hırvatistan ve Bosna Hersek bağımsızlığını ilan etmişti.
Özellikle Bosna Savaşı’nda yüz binlerce kişi hayatını kaybetti. Bağımsızlık isteğiyle başlayan bu savaş bir süre sonra adeta din savaşı haline geldi. Savaşın ilk günlerinde Müslüman Boşnaklarla birlikte olan Hırvatların da zamanla savaşın taraflarından biri olmasıyla, Boşnak (Sırpların ve Hırvatların deyimiyle Türk) Müslümanlar, Ortodoks Sırplar ve Katolik Hırvatların savaşına döndü. Tüm Bosna savaş alanı oldu. Ama bir yer vardı ki, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük katliama, tam anlamıyla bir soykırıma tanık olacaktı: Srebrenitsa. 

Srebrenitsa’da ne oldu?
Bosna’nın kuzeydoğusunda yer alan Srebrenitsa, savaşta Boşnakların en güçlü direniş noktası olmuştu. Sırp güçleri, o dönem Avrupa’nın en güçlü dördüncü ordusu kabul edilen Yugoslavya ordusunun tüm olanakları ile kuşattıkları bölgede bir türlü hâkimiyet kuramıyordu. Srebrenitsa direnişin merkeziydi. Tanklara, toplara karşı yapılan direnişin efsanesi duyuldukça, çevre köy ve şehirlerde yaşayan Boşnaklar kente akın etmeye başlamıştı. 24 bin kişilik şehir 60 bin nüfusa ulaşmıştı. 

BM bu sırada tarihinin en utanç verici kararına imza atmış, Srebrenitsa dahil 6 bölge ‘güvenli’ ilan edilmişti. Bu, direnişçilerin elindeki zaten az olan silahların alınması demekti. Boşnaklar bu karara çok itiraz etti. Sırp komutanı General Radko Mladiç’i ve amaçlarını çok iyi biliyorlardı. BM, bölgeye gönderdiği 400 Hollandalı asker ile güvenliği sağlayacaktı. Hollandalı askerler ve komutanları Thom Karremans olayın ciddiyetinin farkında değildi. 

Radko Mladiç, silahsızlaştırılan Srebrenitsa’ya saldırılarını sıklaştırmıştı. Boşnakların toplanan silahlarını geri almak için yaptıkları başvuru, Thom Karremans tarafından reddedildi. Eğer Sırplar kente yaklaşırlarsa BM’ye ait savaş uçakları tarafından bombalanacaklardı. Ancak BM yalnızca iki F-16’yı kent üzerinde uçuş yaptırmakla yetindi. 

Ölüm yolculuğu başlıyor
Hollandalı askerler bir gece yarısı Bosna’daki BM Barış Gücü komutanı Fransız generalden aldıkları emir doğrultusunda kenti boşalttılar. Hollandalı Komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etti. Kentin teslim edilmesi sırasında, Mladiç ve Karremans karşılıklı kadeh tokuşturarak birbirlerine hediyeler bile vermişti. Bu utanç anı hem BM’nin hem de Hollanda’nın tarihine kara bir leke olarak geçti. 

11 Temmuz 1995 günü Radko Mladiç, silahlarından arındırılmış kente hiç zorlanmadan girdi. Önce halkı daha önce mültecilerin barındığı akü fabrikasında topladı. Kadınları ve erkekleri ayırdı. 7’den 70’e tüm Boşnak erkeklerin ölüm yolculuğu başlıyordu. 13 bin kişi son bir ümitle dağlara kaçtı. Geri kalanlar ise fabrikada insan aklının alamayacağı işkencelerle ve yöntemlerle öldürüldü. Neler yapıldığını burada anlatamayacağım. Ancak hâlâ erimiş insan etlerinin fabrikanın dört bir yanında bulunduğunu söylemem yeterli olacaktır. 

Srebrenitsa’dan kaçan 13 bin Boşnak, güvenli bölge olan Tuzla’nın Nezuk köyüne ulaşmak için yola koyuldular. Daha sonra ‘Marş Smrti’ yani ‘Ölüm Yürüyüşü’ olarak adlandırılan bu yoldan sadece 3 bin kişi Nezuk’a ulaşabilmişti. Dağlık orman yolu oldukça tehlikeli ve zorluydu. Mayınlarla, uçurumlarla dolu yolda adeta Sırplar oyun oynayarak binlerce kişiyi katletti. Bu insan avı gözü dönmüş askerler için büyük eğlenceydi. İnsanlık dışı yöntemlerle öldürülen Boşnaklar, ormanda gelişigüzel toplu mezarlara gömülüyordu. 

Yedi gün süren ölüm yolculuğunun sonunda Nezuk’a ulaşabilenler gözyaşlarına boğulmuştu. Bu utanç verici insan avından kurtulabildiklerine inanamıyorlardı. Katliamdan kurtulan 14 yaşındaki Kemal Haydareviç’in hazırladığı harita rota olarak alınarak yapılan yürüyüşün adı artık ‘Marş Mira’ yani ‘Barış Yürüyüşü’… Bu sene 15’incisi yapılan yürüyüşe her yıl binlerce kişi katılıyor. ‘Marş Mira’ 3 gün süren ve 110 km yol kat edilen hüzünlü pasif direniş hareketlerinden biri… Dünyanın dört bir yanından binlerce kişi bu soykırımı yürüyerek lanetliyor. Nezuk’tan başlayan ‘Marş Mira’ Srebrenitsa’da bitiyor. 

Binlerce kişinin, alkışlar arasında Srebrenitsa Potoçari şehitliğine girişi insanın tüylerini diken diken ediyor. Gözyaşı dökmemenin imkânsız olduğu 11 Temmuz anma töreninde bu yıl 409 cenaze defnedildi. Binlerce kişinin elleri üzerinde toprağa verilen soykırım mağdurları artık ebedi istirahatte… Törendeki en duygusal an ise henüz 1 yaşında bile olmayan bir bebeğin toprağa verilmesiydi. O an tüm Potoçari gözyaşlarına boğuldu.

Muhizin Ömeroviç
Marş Mira 2013 komite başkanı

HER YIL BİNLER YÜRÜYOR


‘Marş Mira’ Srebrenitsa Katliamı’ndan kaçan ve orada hayatlarını kaybedenlerin anısına düzenlenen bir yürüyüş ve manifestodur. Bu yürüyüşte hayatlarını kaybeden insanların geçtiği yolları yürüyoruz. ‘Marş Mira’ ayrıca gelecek adına da bir proje. Buraya dünyanın dört bir köşesinden insanlar geliyor ve birçok kalıcı dostluklar kuruluyor. Bu dostluklar da birçok yeni ve güzel projeyi doğuruyor. Her yıl 7-8 bin kişi yürüyüşe katılıyor. Ancak bu yıl ramazan ayına denk geldiği için biraz daha az, 5 bin civarında katılım oldu.

Amor Maşoviç
Toplu Mezarları Araş. ve Bulma Enst. Müdürü

300’Ü AŞKIN TOPLU MEZAR



Srebrenitsa’da Sırpların yaptığı katliamda 8372 çocuk, genç, yaşlı hayatını kaybetti. Bugüne kadar 300’ün üzerinde toplu mezar bulduk. Bunlar 5, 10, 100 kişilik mezarlardı. Bir tanesi de bin kişilikti. Bu mezarlar daha sonra tekrar kazılıp başka yerlere taşındığı için insanlara ait iskelet parçaları farklı mezarlardan çıkarılıyordu. Bugüne kadar bulduğumuz iskeletlerin çoğu da tam değil. ‘Marş Mira’da yol üzerinde 900’den fazla gömülmemiş ceset bulduk. 6 bin civarında ise toplu mezarlardan çıkardık.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp