Top
30/05/2015

Kendi kentime ağıt (*)

Sabret

Dinle
Kentimizin eski simgesi tavus kuşu
Yelpazesinde renk cümbüşü
Göz göz soruyor
“Ne diye beni andın?”

Kapıları kilitli
Anahtarları kayıp
Kentte dolaşıyorum
Padişahsız kapıkullarının
Konaklarını yitirdikleri
Kentin kaldırımlarına
Umutla zincirlenmiş
Dağlardan, yaylalardan kopup gelenler

Tanrının mermerlerde taşlaştığı
Kapalıçarşıların gökdelenlerde putlaştığı
Zamanın kentindeyim
Siyaset borsasının ad değiştiren sokaklarında
Çocukların saklambaç oynayamadığı
İnsanların otomobillerden hızlı gittiği
İstikametsiz kaldırımların
Soluksuz yayasıyım

Kapılar, kapılar
Anahtarları kayıp kilitli kapılar
Açılması unutulan anahtarsız kapılar
Paslanmış demirlerin ardında
Kararmış mermerlerin altında
Padişahlarımız, imparatorlarımız
Taşlarını okuyamadığımız mezarlarda
Dedelerimiz, ninelerimiz

Kapılar, kapılar
Özel korumalı kapılar
İçerdekilere şeffaf
Bize karanlık
Görkemli binalar
Unutulmuş tüneller
Susuz sarnıçlara çarpan
Kimliksiz metrolar

Kentin gözcüleri
İtfaiye kulelerinden ineli yıllar oldu
Yerlerinde tepeden bakanlar
Deprem yerlerini
Beş yıldızlı otellerden süzüyor geceleri

Tarihin med cezirinde
Gözlerim düşler kolluyor
Kentim nice dinler, diller yaşamış
Kent ayaklanmış
Kent uykuda
Kentim, her kent gibi
Sokağında çöpü, köpeği, sevişeni, didişeni

Köprülerinden kıtalar aşıyorum
Londra asfaltından Bağdat yoluna
Topkapı’nın biletli sarayından
Körler ülkesi Khalkedon stadyumuna
Bizans’ta Mavilerle Yeşillerin yarıştığı
İstanbul’da sarının kırmızıyla coşup
Lacivertle koştuğu kentteyim
Yolsuzluk, açlık, işkence, baskı
Gözlerimizi kaçırır olduk
Karanlığı masallaştıran
Havai fişekli şölenlerle
Meyhanelerde inleyen nağmelerimizde

Ama niye ki
Küllerde kıvılcım arayıp
Gününü sakınan bu küskünlük?
Dinle!
Günümüzde hindi kılığında dolaşan
Kentimin eski simgesi tavus kuşu
Yelpazesinde renk cümbüşü
Göz göz soruyor
“Ne diye beni andın?”

*Bundan on yıl önce İstanbul’un fethi vesilesiyle yazılmıştır.

 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları