Top
Emrah Altındiş

Emrah Altındiş

altindise@gmail.com

19/06/2015

Söz bilim kadınlarında! #direnbilimkadını

Kadınlar hayatın her alanında sürekli olarak ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bunun son örneğini Nobel ödüllü Profesör Tim Hunt’in kadın düşmanı yorumlarında gördük: “Laboraturda kadınlar olduğu takdirde üç şey olur: (i) ya onlar size aşık olur, (ii) ya siz onlara aşık olursunuz (iii) ya da onları eleştirdiğinizde ağlarlar. Dolayısı ile ben tek cinsiyetli laboratuarlardan yanayım”. Tim Hunt bu ayrımcı sözlerinden dolayı istifa etmek zorunda kaldı ancak bu istifa akademide hala geçerli olan ayrımcılığı ortadan kaldırmıyor. İnsanlığın en büyük hata ve kayıplarından birisi kadınları her alanda bu şekilde ayrımcılığa maruz bırakması. Kadınların eşit haklara sahip olduğu bir dünyada sadece bilim değil, yaşamın her alanında çok daha farklı bir noktada olurduk. Ben kadın meslektaşlarımın yaşadıkları kimi zorlukları gözlemlesem de, deneyimlemediğim için yazmanın doğru olmadığını düşündüm ve genç kadın meslektaşlarımdan Tim Hunt’in onlarda çağrıştırdıklarını yazmalarını rica ettim.  Söz bilim kadınlarında:

Dr. Deniz Ertürk, PhD, Harvard Üniversitesi Tıp Okulu

Kadınlar her alanda olduğu gibi akademide de cinsiyet eşitsizliğiyle yıllardır mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Ben Tim Hunt’ın temsil ettiği erkek egemen ayrımcı zihniyetten bahsetmek yerine, ürettikleriyle, hayatlarıyla ve mücadeleleriyle hepimize güç ve umut kaynağı olan kadınlardan birkaçını anmak istiyorum.

Harriet Hunt 1847 yılında Harvard Tıp Fakültesine başvuran ve sırf kadın olduğu için başvurusu reddedilen ilk kadın. Maalesef Harvard Tip Fakültesine ilk kadın öğrencinin kabul edilişi neredeyse 100 yıl sonra 1945’te gerçekleşti. Rosalind Franklin’in X-ray kristalografi deneyleri olmasa Watson ve Crick muhtemelen DNA’nın yapısını çözmek için daha çok uğraşacaklardı fakat Franklin Nobel ödülüne ortak edilmedi.  Barbara McClintock 1940li yıllarda transpozon denilen hareketli genetik elementleri keşfetti. Çalıştığı üniversitelerde her türlü ayrımcılığa uğrayan, keşifleri ciddiye alınmayan, terfi etmesi engellenen McClintock’un çalışmalarının değeri ancak 40 yıl sonra anlaşılabildi ve 1983 yılında transpozonları keşfi üzerine Nobel ödülünü aldı. Kendisi tıp dalında tek başına Nobel ödülünü kazanan ilk kadındır. Günümüzde tıp ve biyoloji dallarında lisans düzeyinde kadın ve erkek öğrenci sayısı birbirine çok yakınken, tam zamanlı profesörlük seviyesinde kadın sayısının çok büyük oranda azaldığını görüyoruz.

Kadınlar hayatın her alanında olduğu gibi akademide de bu ayrımcılığı yok etmek için yıllardır mücadele ediyorlar ve etmeye de devam edecekler. Lawrence Summers, Tim Hunt gibilerinin temsil ettiği hasta zihniyeti, hayatlarıyla bize örnek olan kadınlardan ve birbirimizden aldığımız güçle yıkacağız.

Dr. Duygu Özge, PhD, Harvard Üniversitesi ve Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Tim Hunt’ın sözlerine bir de tam tersinden bakalım: Bilimde erkekler arttıkça (i) sizin cinsiyetsiz olmanızı veya erkek davranışlarını adapte etmiş olmanızı beklerler; (ii) size sürekli yaptığınız işin ‘ancak bir erkeğin yapabileceği tarzda bir iş’ olduğunu hatırlatırlar; (iii) ilk fırsatta size başarılı olmak için ‘yapmanız gerekenleri’ öğretmeye çalışırlar çünkü başarının anahtarı her zaman onlardadır.

Bunları hızlıca örneklendirelim:

(i) Bilimde kadınların cinsiyetsiz olması beklenir: Giyiminizden davranışlarınıza kadar karşınızdakine kadın olduğunuzu unutturmanız gerekmektedir. Evet üstünüze başınıza dikkat edersiniz, ‘bilimle uğraşıyor olamayacak kadar’ şık olmamalısınız; dekolteniz mi var, makyaj mı yaptınız ancak bir düğüne yakışırsınız. Çocuk doğurmak her zaman ertelediğiniz, hatta hiç istemediğiniz bir şey olmalı zira çocuğu olan kadınların bilime odaklanamayacağı gibi saçma bir bakış açısı hakim. İş güvencesi olan bir akademik iş bulmak da artık ancak 40'lı yaşlarda olabildiği için bilim kadınları için tam zamanlı bir akademik pozisyon bulmadan önce çocuk doğurmak imkansızlaşmış durumda. Ama üzülmeyin bilim ADAMLARI sizin için çalışıyor: Parayı bastırıp yumurtanızı dondurabilirsiniz.

(ii) Erkek davranışlarını ve bakış açısını içselleştirmiş olmanız beklenir ama lütfen yanılmayın: Ancak erkeklerin yapabileceği tarzdaki iş ve davranışlar vardır ve onları her zaman sahiplerine teslim etmeniz beklenir. Fizik, matematik ve bazı mühendislik (örn., inşaat, makina, elektrik-elektronik) dallarında kadınların sayısı oldukça azdır çünkü bunlar ya ‘ancak bir erkek zekasıyla yapılabilecek işlerdir’ ya da yanlışlıkla kendilerini bu alanda bulmuş kadınların sahada tacize uğramak istemiyorlarsa kendilerini ofis işlerine yönlendirmeleri beklenir. Disiplin, girişkenlik, akıl, öncülük etme ve eleştirellik erkek özellikleridir. Bir bölümü eğer bir erkek yönetiyorsa onun disiplinli ve agresif tavırları aynı şekilde davranan bir kadınınki kadar eleştri konusu olmaz örneğin. Bir  erkek tarafından sunulan bir çalışma hakkında bir kadın sert bir eleştiride bulunuyorsa bu rahatsızlık verici bulunurken (bu şekilde davranan kadın bir profesörün bir başka erkek profesörden ‘biraz sus’ şeklinde mesaj aldığını bizzat kendisinden duydum) aynı davranışı bir erkek yaptığında alkışlar içinde karşılanır.

(iii) Tüm bunları size davranış ve sözleriyle yeniden yeniden hatırlatır erkekler çünkü başarının sırrını onlar çözmüşlerdir. Sürekli kendilerinden daha kıdemli/yaşlı erkeklerin onları düzeltmelerine, yol göstermelerine ya da tacizkar davranışlarına maruz kalır kadınlar. Hunt bu sözleri edebiliyorsa onun kendi alanındaki kadınlara nasıl davrandığını tahmin etmek hiç de zor değil. Kendi yaşadıklarımdan bir örnek ile bitireyim gerisini siz düşünün: Yüksek lisansımı ilk bitirdiğim yıl gittiğim bir konferansta alanda çok bilinen erkek bir profesör bana gelecek bir kaç yıl neler yapmak istediğimi sorduktan sonra 'sonuçta alanda ne kadar bilindiğin ve ilerlediğin kimlerle seviştiğine göre değişir' (the extent to which you are acknowledged depends on whom you are fucking with) gibi bir laf edebildi. Kendince bu cümleyi genel anlamda, cinsel bir içeriği olmaksızın, sadece ‘sevimli bir benzetme’ yapmak için kullanmıştı. Hunt da bu sözleri tıpkı bu örnekteki professör gibi ‘sevimli olmak’ için yapmışa benziyor. Bence sevimli olmaya bundan sonra artık evden devam etme kararı almak zorunda kalması bilim dünyası için umut verici.

Dr. Aysu Uygur, PhD, Harvard Üniversitesi Tıp Okulu

Bilim dünyasında cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı çoğunlukla bilinçli yapılan birşey değil, bugün batı dünyasında 'kızlar aptal!' diyerek kolay kolay bulunduğunuz pozisyonu elinizde tutamazsınız. Bugünlere de kolay gelmedik elbette, fakat daha gidecek yolumuz var. Şöyle açıklayayım, kız arkadaşının ya da eşinin kendisinden daha zeki veya başarılı olmasını kaldıramayacak birçok erkek var. Neden? Acaba içten içe, erkeklerin kadınlardan daha akıllı veya başarılı olması gerektiğine dair bir inanç yüzünden olabilir mi? 

Bu pasif cinsiyetçilik bilim dünyasında kadınların başarısına da yansıyor. 2010 yılında ABD’de Yale Üniversitesi’nde Corinne ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırmada, farklı bilim alanlarında çalışan laboratuvarlara birbirinin tıpatıp aynı özgeçmiş ve başvuru evrakı, kadın veya erkek ismi ile ayrı ayrı yollandı. Akademisyenlerden başvuruların farklı kategorilerde notlandırılması ve değerlendirilmesi istendi. Çıkan sonuçlarda neredeyse bütün kategorilerde erkek ismi ile gönderilen başvurular daha yüksek puan aldı ve bu adaylara teklif edilen maaşlar daha dolgundu. Kısacası, Tim Hunt’ın demans başlangıcı yaşayan, ne dediğinden bihaber, garip, yaşlı ve istisnai bir adam olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Son birkaç yüzyıldır bir ‘centilmenler klübü’ olagelmiş bilimsel geleneğin bütün önyargılarının toplamı Dr. Hunt. Ve bu geleneklerin yıkılması gerekiyor.

Bulunduğu kurum tarafından istifaya zorlanmasının ardından 'koskoca Nobel ödüllü bilimciye haksızlık edildiği' yaygaraları koptu. Tim Hunt'ın kadınların bulunduğu dezavantajlı pozisyon nedeniyle, bilim dünyasında bir erkek olarak karşı cinslerine kıyasla gayet rahat bir kariyer yaşadığını düşünüyorum. Kendisinin doğru düzgün bir özür metni yerine kendini kurbanlaştırmasını tehlikeli, onunla empati kurmayı ise iyice tehlikeli buluyorum. Bıktık artık!

(E.A: Dr. Uygur, ayni zamanda http://www.bilimbilmiyim.com/ un yazarı ve  http://bilimkazani.org/ un yapimcilarindan)

Dr. Canan Dağdeviren, PhD, David H. Koch Kanser Araştırma Enstitüsü, MIT

C: “Öğretmenim, tahtadaki çarpma işlemini tamamladım.”

X: “Hesap makinesi mi kullandın?”

(Aynı işlemi, ‘erkek’ bir arkadaşım benden sonra çözdü ve kocaman bir ‘aferin’ aldı.)

C: “Fizik eğitimi almayı düşünüyorum.”

X: “Emin misin? Kadın fizikçi mi olurmuş, senden fizikçi olmaz.”

C: “Aylardır üzerinde çalıştığım proje çalışıyor.”

X: “Tek başına mı yaptın? Kim yardım etti?”

C: “Doktora hocamla yaptığım toplantı harika geçti.”

X: “Gerçekten mi? Sen bayan olduğun için hoca sana iyi davranıyor.”

Geçmiş ve gelecek tüm eleştirilere yaptığım ve yapacağım bilimsel çalışmalar ile cevap veriyorum. Hiçbir ayrım gözetmeksizin, yaptığım işleri insanlığa hizmet olarak sunuyorum. Bilimin olanca ateşiyle herkesi kucaklıyorum, bilhassa da X’leri.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp