Top
Emrah Altındiş

Emrah Altındiş

altindise@gmail.com

05/06/2015

Kadınlar bu seçimde kime oy verecek?

Siz hiç tacize uğradınız mı? Cinsel ya da fiziksel şiddete maruz kaldınız mı?  Sanırım bu soruya hayır diyecek bir kadın dahi yok Türkiye’de! Ne yazık ki yok. Kadının yaşı, etnik kökeni, dini inancı, eğitimi, maddi durumu, basının örtülü ya da örtüsüz olması, kılığı kıyafeti, memleketi, siyasi görüşü, statüsü kesinlikle farketmiyor!  Erkek şiddeti bu manada hiç bir sınır tanımıyor.  Hacettepe Üniversitesi tarafından hazırlanan "2014 Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması"nın sonuçlarına birlikte bakalım. Bu araştırmaya göre Türkiye’de (hayatında en az bir kez evlenmiş) kadınların yüzde 38’i yaşamlarının bir döneminde eşi veya birlikte olduğu erkeklerin fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalıyor, başka bir ifadeyle her 10 kadından 4’u. Türkiye genelinde, son 12 ayda eşi veya birlikte olduğu erkeklerin cinsel/fiziksel şiddetine maruz kalmış kadınların oranı ise yüzde 11 (Rapor burada). Bu rakamlara bakarken sonuçların sadece evlenmiş kadınlarla sınırlı olduğunu, aile içi şiddeti tespit etmek için yapıldığını, aile bireyleri dışındaki şiddeti kapsamadığını ve bir kadın için yaşadığı şiddeti, travmayı tanımadığı bir araştırmacıya anlatmanın güçlüğünü de hesaba katalım. Muhtemelen bu rakamlar buzdağının görünen yüzü.

Şiddetin bir başka yönü ise her gün hızla devam eden kadın cinayetleri. AKP iktidarı her ne kadar önemsizleştirmeye çalışsa da artarak süren bu cinayetler hiç de öyle adı olaylar değil. Sorun yapısal, dolayısı ile göstermelik yasalarla cinayetler durdurulamıyor. Bianet son yıllarda çok önemli bir çalışma yürütüyor, kadına yönelik şiddeti medya üzerinden gün ve gün takip edip, rapor haline getiriyor. 2015 yılının ilk beş ayında  120 kadın, 2014 yılında ise en az 281 kadın erkekler tarafından katledildi, bunlar tabii ki basına yansıyan rakamlar (link, link). Bu kadınlardan yüzde 10’u katilinden daha önce resmi olarak şikayetçi olmasına rağmen katledildi. Yine 2014 yılında erkekler, en az 109 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, tecavüze uğrayanların üçte biri 12-17 yaşlarındaki kız çocuklarıydı. Son 5 yılda en az 1134 kadın erkekler tarafından öldürüldü, bu rakam her 36 saatte bir kadın cinayetine tekabül ediyor. Şöyle de diyebiliriz, sizin bu yazıyı okuduğunuz Cuma gününden, seçimin olacağı Pazara kadar en az bir kadın daha göz göre göre katledilecek!

Şiddetin adeta teşvik edildiği, katillerin iyi hal indirimleri ile pohpohlandığı yer ise mahkemeler. Ezgi Başaran, Özgecan’ın katlinden sonra “Feministim, Size Emaneti Gösteriyorum” başlıklı yazısında Türkiye’de kadın cinayetleri ve cinsel suçlar karşısında hukuk sisteminin nasıl da suçluların yanında yer aldığını, ceza indirimi vd. örnekleri ile çok güzel anlatıyordu (link). Ben sadece tek bir davayı hatırlatmak istiyorum. Mardin’de içinde subayların ve memurların da olduğu 24 kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yasındaki N.C.’nin davasında mahkeme heyeti, “N.C.’nin rızası var" diyerek cezaları en alt sınırdan verdi (link). Binlerce lanet örnekten sadece bir tanesi…

Türkiye’de siyasi partiler şiddet ve ayrımcılık üzerine kurulu bu erkek egemen kültürü, sistemi ayakta tutan en temel faktörlerden. Türkiye kadın-erkek eşitliğinde 142 ülke arasında 125’inci sırada yer alıyor. Parlamento temsil oranında ise yüzde 14.4 ile dünya sıralamasında 90’inci sıradayız (link). 2 gün içinde yenilenecek olan 550 kişilik mecliste son dönem sadece 78 kadın vekil vardı, her sekiz vekilden yalnızca bir tanesi kadındı (link)! Yaklaşık 3000 belediye başkanının sadece 36’sı kadın, bunlardan 23’u ise yine HDP’li, buna ek olarak HDP’li erkek belediye başkanları ile her ilçede, ilde görev yapan kadın eş belediye başkanları da mevcut, örneğin Mardin’de Ahmet Türk erkek eşbaşkan iken, genç bir Süryani olan Februniye Akyol ise kadın eşbaşkan. Toplumun yarısının kadınlardan oluşmasına rağmen HDP’den başka eşbaşkanlık ve her kademede kadın siyasetçilere % 50 kota uygulayan başka bir siyasi parti bugüne kadar olmadı.

Çok sevdiğim bir sözdür: Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Her dört partinin seçim programlarında da kadınlara vaatler mevcut, “şöyle yapacağız, böyle edeceğiz” deniliyor, fakat gelin ellerinde imkan varken bu vaatlere değil de, kendi siyasi partilerinde kadınlara ne kadar yer verildiğine bakalım. New York’da bulunan Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nün (RIT) son çalışmasına göre AKP, CHP ve MHP’de kadınların temsili açısında olumlu manada değişen bir durum yok İlginç bir şekilde, AKP ve CHP arasında kadın temsili ve kadın aday sayısı bakımından da hiç bir fark yok, her iki partide her beş adaydan biri dahi kadın değil. MHP’de ise durum çok daha vahim, adayların sadece onda biri kadın (link). Bu karanlık tabloyu temelden değiştiren parti ise HDP. HDP’nin göstermiş olduğu 550 adayın yarısı kadın. RiT’nin yaptığı hesaplamalara göre HDP’nin barajı aşması halinde meclis genelindeki toplam kadın milletvekili sayısı 12 ila 16 arasında artacak. Bu, meclisteki kadın temsil oranının yaklaşık yüzde 20 oranında artması demek. Seçim sonrasında AKP ve CHP’nin kadın milletvekili oranının yüzde 15-16 aralığında kalacağını tahmin ediliyor. Bu rakam MHP için yüzde 3.1 civarında iken HDP % 10 barajı geçerse HDP milletvekillerinin yüzde 38 ila 41’i kadın olacak. Dolayısı ile HDP’nin % 10 barajını aşması sadece Erdoğan’ın Başkanlık hayallerine darbe vurmayacak, aynı zamanda meclisteki ve dolayısı ile toplumdaki erkek egemen yapıya da bir darbe vuracak zira HDP’nin aday gösterdiği kadın adaylar ömürlerini kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine adamış kadınlar (link, link).

AKP, CHP ve MHP’li erkekler ve bu partilerin erkek liderleri bu temsil rakamlarından görüldüğü üzere yine kadın partililerin temsilinin önünü kesmişler. Yine erkek egemen kültürü partilerinde egemen kılmış, kadın yol arkadaşlarını bu şekilde ayrımcılığa maruz bırakmışlar. Kusura bakmasınlar ama partileri içinde tavırları bu iken kadınların haklarının iyileştirilmesi için vaatlerini gerçekleştireceklerine kim inanır (link )?  Örneğin CHP seçim beyannamesinde şöyle diyor: “Kadın-erkek eşitliğini yaşamın tüm alanlarında sağlamak için gereken yasal düzenlemeleri yapacağız. Baskıcı ataerkil anlayışla kararlılıkla mücadele edeceğiz.” (link)  Peki ama CHP yöneticilerine sormazlar mı, madem bunları vaat ediyorsunuz, neden o zaman vekil adaylarınızın sadece beşte biri kadın, neden kırk ilde tek bir kadın adayınız yok? Neden örneğin Şafak Pavey gibi, Melda Onur gibi toplumun yakınen izlediği ve beğendiği kadın siyasetçiler Eşbaşkanınız değil? Kendisini bir kadın partisi olarak tanımlayan ve tüm aşamalardaki yöneticilerinin yarısı kadınlardan oluşan HDP’nin sözlerini ise ciddiye alabiliriz zira partinin sözü ile pratiği uyuşuyor. HDP seçim beyannamesinden ayrı şekilde hazırladığı, eşbaşkan Figen Yüksekdağ’ın açıkladığı bir de “Kadın Seçim Beyannamesi”ne sahip (link).

AKP’nin tek başına iktidarı ile geçirdiğimiz son 13 yılda kadınlar pek çok saldırıya maruz kaldılar, aşağılandılar. Bu tabloda 7 Haziran seçimleri kadınlar açısından da neredeyse ölüm-kalım meselesi. Şimdi başlıktaki soruya gelirsek, bu sorunun cevabını vermek bir erkek olarak benim ne haddime, ne de buna hakkım var. Ancak yazımı Türkiye’de erkek egemen kültüre  ve kadına uygulanan şiddete karşı onlarca senedir her türlü zorluğu göze alarak mücadele eden, yaşamlarının her alanında eşitlik mücadelesi veren binin üzerinde feminist kadının imzası ile yayınlanan bu çağrı ile bitirmek istiyorum:

… Biz aşağıda imzası olan feministler HDP’ye oy veriyor ve HDP’ye oy vermeye çağırıyoruz. Bu çağrıyı yaparken kadın kurtuluş mücadelesinin HDP çatısına sığmayacak talepleri, hedefleri ve örgütlenme ilkeleri olduğunu ve herhangi bir karma siyasi partinin kadınların öz örgütlülüğünü esas alan feminist mücadelenin öznesi olamayacağını, dolayısıyla bir partiyi bu saikle işaret etmeyeceğimizi vurgulamak istiyoruz. HDP’nin mecliste olmasının bu anti-demokratik ve otoriter rejime karşı, siyaset alanlarımızın genişletilmesi için bir yol açacağını düşünüyoruz. Merkezileşmeye ve tek tipleşmeye karşı tutumu, önerdiği çoğulcu siyaset, sokakla bağını koparmayarak siyaseti meclise indirgememe, ezilen kimlikleri tanıma ve taleplerini merkeze alma hedefleriyle HDP’nin siyaseten farklı bir yönelimde olduğunu görüyoruz. Kürt sorununun kalıcı çözümü ve barış için HDP’nin mecliste olması bizce elzem. Ayrıca, başta Kürt kadın hareketi olmak üzere,

HDP’de kadınların mücadelesi sonucunda elde edilmiş kazanımların da üzerinden atlanmayacak önemde olduğunu düşünüyoruz.

Oyumuz HDP’ye!... (link).

8 Haziran sabahı, geleceği konusunda daha umutlu bir Türkiye’ye uyanmamızı diliyorum…

diPNot1: Okuyucu arkadaşların ricası ile şöyle bir facebook sayfası açtım, ilginize:

https://www.facebook.com/altindisemrah?fref=ts

https://twitter.com/Emrah_Altindis

diPNot2: Komünist Parti’nin 550 adayının tümü kadın (link)

 

 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp