Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

05/09/2013

Akdeniz'de enerji hamlesi

Petrol ve doğalgaz, yüz yıldır Ortadoğu’nun en büyük stratejik silahı. Neredeyse bütün kavgalar, ittifaklar bunun üzerinden şekilleniyor. Buna günümüzde su kaynağını da ilave etmek mümkün.

Dini farklılıklar, etnik ve mezhepsel ayrılıklar da belli oranda bu kıt kaynakların kimin tarafından kontrol edeceği tartışmasıyla alevleniyor. ABD, İngiltere ve Fransa, bölgeyi sadece askeri ve ekonomik olarak değil, petrol şirketleri yoluyla da nüfuzu altında tutuyor.

Bu coğrafyadaki ülkelere bir müdahale söz konusu olduğunda daima bu üç ülkenin öne çıkmasının nedeni bu. Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Lübnan’a kadar çok geniş bir coğrafya huzursuz.

Yakın dönemde de bölgenin sakinleşebileceğine ilişkin işaret yok. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs açıklarında bulunan zengin doğalgaz kaynaklarının da bu istikrarsızlık coğrafyasını genişletme potansiyeli var.

Amerika merkezli Nobel Enerji Şirketi bir süre önce İsrail ve Kıbrıs Rum kesimi ile denizdeki doğalgazı çıkarma anlaşması imzalamıştı. Türkiye ise bu ittifaka kendi imkanlarıyla sınırlı bir tepki verebilmişti.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplum tarafından tanınmıyor oluşu, Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin neredeyse donmuş durumda bulunması Türkiye bakımından dezavantajlı bir durum yaratıyor.

Burada iki seçenek var: Türkiye ve KKTC ikilisinin hak iddia edebileceği bir bölgede bu işbirliğine karşı çıkarak tansiyonu yükseltmek ya da söz konusu taraflarla işbirliği yapmak. Türkiye’nin ikinci seçeneği izleyeceği anlaşılıyor.

Önümüzdeki günlerde Ankara’nın bu konuda bir hamlesine tanıklık edebiliriz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve ekibinin, bu konuyu Dışışleri Bakanlığı ile de görüşerek yakından izlediğini biliyorum.

Bu gaz, muhtemelen 2018-2019’e doğru dünya pazarlarına sunulmaya hazır hale gelecek. Bu gazın Türkiye üzerinden satışı mümkün. Diğer taraftan, Avrupa Birliği’nin ve belki Türkiye’nin Rus gazına olan bağımlılığını azaltmak bakımından da yapılacak girişimler kritik önem taşıyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda sürpriz hamlelere tanık olabiliriz.

*

Okudunuz mu ya da sonrasındaki tartışmaları takip ettiniz mi bilemiyorum ama iki satır görüşümü yazmadan geçmek istemedim. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek’in 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili makalesinde Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan ile ilgili ifadeleri son derece çirkin ve rahatsız edici.

İnsanları kıyafet seçimlerinden dolayı aşağılamak ve küçümsemek ne kadar ilkel, bağnaz bir tutum. Türkiye kamplaşma ve ideolojik kutuplaşmalardan çok çekti.

‘Bu saçmasapan bölünmüşlüklerden nasıl kurtuluruz’ diye kafa yorarken Türkiye’nin en köklü gazetelerinden birinde hakaret ve kadına şiddet içeren bir yazıyla karşılaşmak beni hayal kırıklığına uğrattı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp