Taksimin altı da üstü de bir felaket oldu.
Trafiği rahatlatacağız diye yapılan yayalaştırma çalışması sonrası trafik daha beter hale geldi.
Daha önce de yazdım... Mete Caddesi-Taşkışla kavşağı, Divan Otelinin önü, Talimhaneden Tarlabaşına dönüş, Tarlabaşından Taksime giriş günün her saatinde kilit...
Olmaması imkansız çünkü yanlış planlandığı ortada...
Talimhaneden 3 şerit gelen yol, tek şeritten sağa Tarlabaşına dönmeye çalışıyor.
Bir de bu şeride Tarlabaşı yönünden gelip köprünün üstünden U dönüşü yapıp tekrar Tarlabaşına dönen araçlar ekleniyor.
Vay vay vay...
Bu yüzden Divan Otelin oradan Tarlabaşına yürüyüş mesafesi 10 dakikalık yol, araçla 30 dakikada geçilemiyor.
Gören yok, duyan yok, dönüp bakan bir yetkili yok...
Bir de yetmemiş gibi Taksim alt geçitteki hız sınırını 50 kilometre yapmışlar.
Tıngır mıngır giden taksiler, özel araçlar konvoy olmuş.
51 kilometre olduğunda cezayı otomatik kesiyor sistem.
Geçen gün bir taksiye bindim.
Şoför Taksim alt geçitte 52-53 kilometreyle yediği cezaları klasör yapmış, toplam 6 küsur bin lira ceza yemiş aynı yerde, hız sınırını 2-3 kilometre aştığı için...
Şehir içindeki tünellerde de ilk başta hız sınırı 50 kilometreydi, itirazlar sonrası 70e çıktı...
Taksimde hâlâ 50 kilometre...
Aman bin kilometre bile aşmaya kalkmayın cezayı yersiniz.
Oysa burada kimseye ceza kesmeye gerek yok.
Taksimden araçla geçmek başlı başına cezaya dönüştü çünkü...
Aman stat yetişmesin!
Hadi ucuz futbol programlarında girilen abuk sabuk iddiaları anladık...
Eşek gibi anırırım...
Bikini giyerim...
Etek giyerim...
Kadın çorabı giyip sokağa çıkarım...
Ama bu işte saygın bir yerde duran Şansal Büyükanın Milliyetteki haftalık değerlendirmesinde, Beşiktaşın stadı 29 Ekime yetişsin kendimi asarım iddiasına girmesi bu işin zirvesi oldu!
Beşiktaş kulübünden rica edelim, aman stadın yetişeceği varsa da 29 Ekime yetiştirmeyin...
Şansal Abiden kıymetli mi ya...
Fuar mı, tatil mi
Bu hafta sonu bütün müzik sektörü Cannesa gidiyor... Her yıl yapılan müzik festivali MIDEMe katılmaya...
Yapımcılar, meslek birlikleri hep beraber katılacak fuara...
Bizim müzik sektörüne nasıl bir faydası, nasıl bir katkısı olduğunu hep merak etmişimdir bu fuarın... Mesela televizyoncuların Cannesa gitmesinin somut karşılıklarını görüyoruz piyasada...
Format alıyorlar, anlaşmalar yapıyorlar, bizim yapımları pazara sunuyorlar falan...
Peki müzik yapımcıları ne yapıyor müzik fuarında?
Herhangi bir Türk albümünü mü pazarlıyorlar?
Yurtdışından anlaşmalar mı yapıyorlar? Yoksa tatile mi gidiyorlar?
Vallahi merak ettiğim için soruyorum...
Amaç ne?
Şifreye bak!
Oyuncuların esrar alışverişi yaparken teknik takibe takılmamak için buldukları formüle bakın: Hap, sigaralık, torbacı gibi kelimeleri tersten okumak!
Klaragis, Pah, Icabrot diyorlarmış sipariş verirken...
Kokaine, Niakok şifresini takmışlar... Biz onları çok daha yaratıcı zannediyorduk!
Vallahi, ananas kadar olamadınız arkadaşlar!