Geçen hafta Ertuğrul Özkökün de yazdığı gibi Ajda Pekkan, Kelebekin en renkli yazarlarından oldu.
Her pazar köşesinde ilginç konuları ele alıyor, kendi hayatından kesitler anlatıyor, kadın-erkek ilişkilerine bakıyor...
Giderek de sözünü esirgemeyen bir kaleme dönüşüyor. Dün de randevuya geç gelen erkekleri yazdı köşesinde...
Kadını masada bekleten erkeklere örnek olarak da beni gösterdi...
Randevularımıza hep geç gittiğimi, kimi zaman bir, kimi zaman iki saat geciktiğimi söyledi.
Beni resmen bitirdi!
Ajdanın bu yazısından sonra hangi kadın bana randevu verir?
Bu yüzden duruma açıklık getirmeliyim. Ajda son 1,5 yıl içinde en fazla görüştüğüm isimlerden...
Köşe yazılarının gidişatı üzerine başladığımız randevular, giderek iyi bir dostluğa dönüştü...
Şehrin yeni restoranlarını keşfediyoruz...
Kimi zaman evde buluşuyoruz, laflıyoruz...
Yeni bir şarkısını dinlediğimiz de oluyor, köşe yazılarının nasıl gittiğini konuştuğumuz da, benim televizyon programını da...
Her seferinde de beni şaşırtmayı başarıyor...
Çünkü bugüne kadar gördüğüm, bildiğim kendi kapalı hayatını yaşayan Ajda Pekkandan bambaşka bir Ajdayla tanıştım ben...
Zırhlarını indirdiğinde bambaşka bir Ajda çıktı ortaya...Ve o Ajda çok daha keyifli...
Çok daha eğlenceli...
Arada yaşadığımız saat uyuşmazlıkları ise Ajdanın da benim de yoğunluğumuzdan kaynaklanıyor.
Ajda resmen bir işkadını... Ajda Pekkan markasını bir şirket gibi yönetiyor.
İkimiz de yemeğe kadar araya beş iş soktuğumuzdan zaman zaman aksamalar yaşamıyor değiliz...
Ve bu yoğunlukta ne zaman buluşsak her zaman bakımlı ve güzel Ajda...
Üç gün sonrası için randevulaşsak da, Hadi bir saat sonra buluşalım desek de her zaman karşımda müthiş güzel ve bakımlı bir kadın buldum.
Ve sorarım size; böyle bir kadını hangi erkek yemek masasında iki saat bekletebilir?
Dünyanın hangi erkeği bu kadar cesaret sahibi olabilir?
Söyleyeyim, hiçbiri...
Ajda gibi bir kadın değil iki saat, iki dakika bile bekletilemez...
Bu Benim Dünyam
Madem Ajda Pekkan dünkü yazısında bir sırrımızı açığa vurdu, ben daha açıkça yazabilirim.
Çok yakında Ajda Pekkanın kitabı çıkıyor.
Bu kadar yoğun buluşmamızın en önemi nedenlerinden biri de bu. Uzun bir süredir üzerinde çalışıyoruz. Yaz başında çıkacak kitap...
Ne yayınevi belli henüz...
Ne de adı kitabın...
Ama ben yazdıkça görüyorum ki, bu kitaba en iyi Ajda şarkısından uyarlama bir isim yakışacak...
Bu Benim Dünyam.
Bu isim önerimden Ajdanın bile haberi yok henüz. O da ilk kez buradan öğreniyor. Ne dersin Ajda, Bu Benim Dünyama?
Ya da böyle bir kitaba başka bir önerisi olan
var mı?
Ajdadan seyahat programı
İnsan yakınında olunca ister istemez şahit oluyor, bir sürü televizyon programı teklifi geliyor Ajdaya...
Kimi jüri üyeliği öneriyor.
Kimi şov programı...
Ama ya formata sıcak bakmıyor Ajda ya da isimlere...
Bu sezon muhtemelen bir programda olacak.
Bir yandan da beraber yapacağımız bir program var:
Seyahat programı...
Öyle çok önemli saatler, çok büyük reytingler peşinde olan bir program değil... Kendi halinde...
Gideceğiz bir şehre ve gezeceğiz. Ajdayla seyahat programı ilginç olmaz mı?
Gülsenin isyanı...
Cuma günkü reytingleri görünce Gülse Birseli aradım... Onun da benim gibi bu reyting sistemine kafayı taktığını bildiğimden damarına bastım...
Denizi istemeye gelmişler... Nurhayat intihar ediyor... Gülistan doğum yapıyor...
Yalan Dünya Twitterda TT olmuş, bomba gibi bir bölüm...
Gelen reytinglere bak...
SBTde 20 sharele birinci olurken, TNSde 13 sharele 6ncı oluyor dizi...
Ne iş bu ya deyip pası Gülseye attım. Topa gelişine vurup, 90a taktı, Artık gülmeye başladık! Reyting sistemi de ülke gündemi gibi çılgınca atıyor dedi...
Hep söylüyorum öyle denekler seçersiniz ki, istediğiniz kalitede programı birinci yapabilirsiniz...
Reklam verenin hedef kitlesi olmamasına rağmen en düşük kalitedeki programlar birinci çıkar...
Ama bunlar daha iyi günlerimiz...
Panel bu yaza doğru genişleyip 900e yakın yeni aile eklendiğinde bugünleri de arayacağız Gülse...
Sen Yalan Dünya yerine Saman Dünya diye dizi yazmaya başlayacaksın o zaman...