Top
Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

10/12/2023

Medya, siyaset ve iş dünyası o gece ne konuştu?

İlginç bir tesadüf ya da hayat bana 2023’ün son günlerinde bir şey söylemeye çalışıyor…

Bu hafta üzerinden 10 ay geçtikten sonra yeniden deprem bölgesine gitmeye hazırlanırken karşıma uzun zamandır merak ve hayranlıkla izlediğim Hatay Medeniyetler Korosu’nun şefi Yılmaz Özfırat çıktı.

Geçtiğimiz Çarşamba günü bu yıl 27. Düzenlenen Aydın Doğan Ödül töreni için Hilton’daydım.

Bu ödül her yıl çeşitli alanlarda önemli başarılara imza atmış ya da fark yaratmış isimlere veriliyor.

İki yıl önce, pandeminin yaralarını sarmaya çalışırken BionTech’in kurucuları Özlem Türeci ve Uğur Şahin’e verilmişti mesela. Almanya’nın Mainz kentinde düzenlenen törende ben de vardım.

Bu yıl bence manevi anlamı çok büyük bir tercih yapılmış.

2008 yılında kurulan ve 3 dine mensup 200 kişiden oluşan Antakya Medeniyetler Korosu 6 şubat depreminde 7 mensubunu kaybetmişti.

Hayatta kalanların birçoğu da yakınlarını, eşlerini, dostlarını yitirdi o korkunç gecede.

Ödül bu yıl Türkiye’nin çoğulluğunu hatırlatan tek tük oluşumlardan biri olan işte bu güzel koroya verilmiş.

Antakya Medeniyetler Korosu Şefi Yılmaz Özfırat ile

Yılmaz Özfırat ile tören ve konser öncesi ayak üstü konuşuyorduk. “Ağlamaya hazır mısınız? Size bir uçtan diğer uca çok farklı duygular yaşatacağız Nagehan Hanım” dedi.

Hakikaten de sahnede depremin başlangıç saati yazıp saniyeler ilerlerken oluşan ortam insanı bir anda o felaket gecesine sürüklüyordu.

Ben uzun zamandır ilk kez büyük bir salonun istisnasız tek yürek attığını gördüm. Çıt çıkmadı o saniyeler akarken…

Sonra birbiri ardına herkesi can evinden vuran parçalar…

En çok da Adıyaman’da depreme yakalanan Kıbrıslı çocuklar, aileler ve öğretmenlerin fotoğrafları bir bir ekrana yansırken sarsıldı salon.

Şimdi hepsi toprağın altında onlarca masum yüz…

Yılmaz Özfırat’ın neden ‘ağlayacaksınız’ dediğini o yüzlere bakarken hatırladım.

Aydın Doğan soğuk algınlığı nedeniyle bu yıl törene katılamadı, onun yerine koro adına Özfırat’a ödülü Aydın Doğan Vakfı Onursal Başkan Vekili Sema Doğan ve İstanbul Valisi Davut Gül verdi.

Davetin verildiği salona girerken kapıda Altan Öymen ve Vahap Munyar ile karşılaştık. Altan Abi 91 yaşında ve beni her gördüğümde şaşırtıyor. İnanılmaz dinç. Hala sık sık yurtdışı seyahatleri yapıyor. Medya dünyasının adeta yaşayan tarihi. Bence en büyük sırrı hoşgörüsü ve nezaketi.

Beni görür görmez “Nazlı’ya çok üzüldüm, biliyor musun ne oldu?” diye sordu.

Malum 79 yaşındaki Nazlı Ilıcak birkaç gün önce devam eden bir davasının infazı gerekçesiyle yeniden cezaevine girdi. Akıl alır gibi değil. Bir yılbaşını daha yakınlarından uzak geçirecek… Halbuki dışarıda olsa büyük ihtimalle o gece Hilton’da olacaktı…

Konser ve yemek öncesi düzenlene kokteylin yapıldığı salonda kimler yoktu ki…

İstanbul Valisi Sayın Davut Gül ve eşi Gülden Hanım Arzuhan Doğan Yalçındağ ile koyu bir sohbetteydi. Yanlarında Mehmet Ali Yalçındağ da vardı. Konu İstanbul trafiğine geldi. Gülden Hanım bana dönüp “Nagehan Hanım inanır mısınız Sarıyer’den 1,5 saatte geldik” dedi.

Hakikaten ezelden beri biz İstanbullu fanilerin derdi olan trafik son zamanlarda iyice kabusa dönmüş durumda. Yağmur da soruna iyice tuz biber katıyor. Bu arada Nişantaşı’ndaki Vali Konağı hala tadilatta olduğu için Gül ailesi henüz konuta geçememişler. Florya’daki valilik konutu ise depreme karşı riskli bulunmuş, kullanılamıyormuş. Ben bunu bilmiyordum, açıkçası çok şaşırdım. Madem riskli bir an önce yeniden yapılması ya da güçlendirilip kullanılır hale getirilmesi gerekmiyor mu?

O gece medya dünyasının duayen bir çok ismi o salondaydı. Uzun zamandır görmediğim Hasan Cemal ve eşi Ayşe Sözeri Cemal. Hasan Abi de hiç değişmeyenlerden.

Elbette Ertuğrul Özkök, yanında eşi Tansu Hanım. Özkök’ün etrafı her zamanki gibi çok kalabalıktı.

Güneri Civaoğlu, Sedat Ergin, Taha Akyol, Doğan Şentürk, Erdoğan Aktaş, İsmet Berkan, Mehmet Yakup Yılmaz, Doğan Akın, Ferhat Boratav, Nuri Çolakoğlu, Yazgülü Aldoğan, Elif Soyseven…

Uzun zamandır bu kadar çok gazeteciyi bir arada görmemiştim.

Doğan Şentürk, Erdoğan Aktaş, Elif Soyseven, Ertuğrul-Tansu Özkök, Güneri Civaoğlu ve Sedat Ergin ile aynı masadaydık, buraya hatıra fotoğrafı da koyayım…

Benim açımdan gecenin sürprizi Ali Sabancı’yı görmekti. Leros Adasında geçirdiği kazadan sonra açıkçası beklemiyordum bu gecede olmasını. Gayet iyiymiş, yakında ABD’de bir operasyon geçirecek olan eşi Vuslat Doğan Sabancı’nın yanına gidecekmiş.

Namık Kemal Zeybek ve Asuman Zeybek de dikkatimi çekenlerdendi. Gecenin sunuculuğunu yapan Şule Zeybek geçirdiği operasyon sonrası çok incelmiş. Neredeyse tanıyamadım.

Gecenin sonuna doğru merhum Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz’ın masasına uğradım. Berna Hanım hem eşi hem oğlunu kaybetti, büyük üzüntüler bunlar. Ama çok güçlü ve morali yüksek görünüyordu. Uzun uzun konuştuk. Çocukları ve biten evliliğimi sordu.

Sema Doğan ve İstanbul Valisi Davut Gül ile eşinin de olduğu masada Ekmeleddin ve Füsun İhsanoğlu’nu gördüm. Ekmeleddin Bey siyasete girmekle hayatının hatasını yaptı, kendisi de bunu kabul ediyor. Siyasetin zorlukları üzerine konuştuk. Gözüme çarpan diğer isimler Zafer Kurşun ve Sedat Aloğlu idi. Aloğlu İstanbul Erkek Lisesi’nden okuldaşım. Aramızda güzel bir diyaog vardır, bana yazılarımla ilgili sık sık yorum gönderir ancak bu kez ancak ayrılırken uzaktan gördüm.

Gecenin sonunda otelden ayrılırken bir şey fark ettim. Böyle davetlerde her zaman ilk ve bazen tek konu olan siyaset bu kez pek kimsenin gündeminde değildi. Hayal kırıklığı ya da yenilmişlik hissinden ziyade bir kanıksama hali vardı İstanbul medya ve iş dünyasında…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp