Top
Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

04/04/2023

Kızılcık Şerbeti fenomeni ve RTÜK’ün adaletsizliği

Sevgili okurlar, geçen hafta bu köşede Show TV’nin şimdiden televizyon tarihine geçen dizisi “Kızılcık Şerbeti”nden bahsettim, hatırlıyorsunuz.

Berkun Oya’nın başyapıtı “Bir Başkadır” ile beraber son 20 senenin en çok konuşulan işlerinin başında tartışmasız “Kızılcık Şerbeti” geliyor.

Gold Film’in yapımcılığında Melis Civelek ve Hakan Kırkavaç büyük bir başarı elde ettiler.

Bu arada şunu da not düşeyim…

Bugünkü Türkiye’de “Kızılcık Şerbeti” gibi hem laikçi hem İslamcı kesime ciddi tenkitler yönelten bir dizi ana akımda sadece Show TV’de yayınlanabilirdi.

Çünkü maalesef diğer ana akım kanallar ya iktidara ya muhalefete angaje olmuş durumda. Bağımsız ve merkez duruşunu korumaya çalışan tek medya grubu Ciner Medya.

Eğer “Kızılcık Şerbeti” FOX’ta yayınlansa kendine Kemalist diyen laikçi kesimden gelen tepkilerden ötürü dizi sadece İslami kesime yüklenen, laik kesimi ideal gösteren bir şekle bürünürdü.

Ya da Kanal D’de yayınlansaydı tam tersi olurdu, kimi İslamcı kalemlerin saldırılarından dizi etkilenir ve dindar misyonerliğine dönüşürdü.

Diğer ana akım kanalların da durumu öyle ya da böyle çok farklı değil.

Peki Türkiye’de böyle büyük bir başarı cezasız kalır mı?

Elbette kalmaz.

Bu diziye RTÜK olabilecek en büyük cezayı vererek 5 bölüm durdurma verdi.

Ayrıca aynı RTÜK yine bir diziye verilebilecek en yüksek para cezasını kesti.

Yapılmaya çalışılan açık: Tam anlamıyla yıldırma ve baskı amaçlanıyor. Nereden baksanız baştan sona adaletsizlik…

“Kızılcık Şerbeti” gibi kadına şiddet konusunda bu derece duyarlı bir diziye cinsiyetçilik ve kadına şiddet ve aşağılama gerekçeleriyle ceza verildi.

Olacak iş değil bu!

Dizilerdeki mafya övgülerine RTÜK’ten çıt yok

Televizyonlar korkunç mafya övgüleriyle dolu dizilerden geçilmiyor. Mafyacı ve çeteci kriminal karakterler “gerçek erkek” gibi gösteriliyor. Bu ilkel karakterler “Kadınımdır, döverim de severim de” diyor, açıkça şiddet övülüyor ve sözde kadın kahramanlar bu dayakçı mafya erkeklere adeta tapıyor vs…

RTÜK bunlara karşı tek bir ceza yazmadı…

Bu ülke televizyonları eline bıçak alıp bir insanın boğazını kesen “cool mafya”lar gördü. Bunlar ceza almadı ama kadına şiddet trajedisini göstererek bu konuda büyük hassasiyet oluşturan “Kızılcık Şerbeti”ne tamamen olmaması gereken bir ceza verildi.

Adaletsizlik bu, insafsızlık bu, vicdansızlık bu…

RTÜK, “Kızılcık Şerbeti” üzerinden Ciner Medya Grubu’nun bağımsız ve tarafsız duruşuna ayar çekmeye çalışıyorsa bu çabasında asla başarılı olamayacak.

Türkiye, illa bir yere yaslanan medya grupları yüzünden korkunç bir kutuplaşma yaşıyor.

Türkiye’de adaletli yolu bulma çabasının ürünü

Aslında Show TV’nin “Kızılcık Şerbeti” dizisi de iki tarafa çekilmek istenen, muhakkak bir kesimin kayrıldığı bu Türkiye’de adaletli yolu bulma arayışının ürünü.

Son bölümde başörtülü Nursema, annesi Pembe’nin kendisine “Kızım senin iyiliğin için” diyerek yaptığı totaliter baskılardan şikayet ediyor. Zorla evlendirilme sürecini anlatıyor. Pembe’nin baskılarını anlatıyor.

Doğa da muhafazakar aile çocuğu Fatih’ten hamile kaldığında annesi Kıvılcım’ın “Dinci bir aileye seni gelin vermem” diyerek baskıyla kendisini kürtaja götürdüğünden ve tam kürtaj yaptırılmak üzereyken son anda Kıvılcım’ın elinden kaçtığını anlatıyor.

Sonra biri laik öbürü dindar iki karakter birbirine soruyor: Acaba anne olunca biz de kendi annelerimiz Pembe ve Kıvılcım gibi mi olacağız?

Yani annelerimiz gibi “Kızımın iyiliğini bir tek ben bilirim, kızım da bana biat eder” zorbalığında mı olacağız?

İster İslami ister laik, ikisi de Ortadoğulu

İşte “Kızılcık Şerbeti” hem İslami kesim hem de laik kesimdeki bu bir türlü değişmeyen Ortadoğu zihniyetini sorguladığı için bu kadar başarılı.

Bir insanın “Müslüman Ortadoğulu” ya da “Seküler Ortadoğulu” olmasının arasındaki farkın kontrplak kadar ince olduğunu gösteriyor “Kızılcık Şerbeti”...

Önemli olanın laikçi ya da dinci olmaktan ziyade özgürlükçü olmak olduğunu gösteriyor.

Demokrat olmanın hayati önemde olduğunu vurguluyor.

Yaşam tarzı değil zihniyetlerimiz önemlidir diyor...

Elbette tenkit edilecek tarafları vardır. Ben mesela “entrikacı kadınlar savaşı” klişesine ilk 10-15 bölümde çok prim verildiğini düşünüyorum. Erkeklerin fazla masum ve rasyonel gösterildiği kanaatindeyim. Fakat bu açıdan da dizi daha adil bir çizgiye gelmeye başladı bence.

Netice olarak ne ceza verilirse verilsin toplumun bu diziye ilgisi ve sevgisi bitmeyecek.

Kadın örgütlerini, kadın hukukçuları, akademisyenleri ve baroları RTÜK'ün bu kararına karşı açılacak davaya katılmaya hatta bağımsız dava açmaya davet ediyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp