Top
Mehmet Açar

Mehmet Açar

macar@htgazete.com.tr

22/03/2013

‘Fasulye’den fantezi macera

Bryan Singer’in yönettiği “Dev Avcısı Jack” (Jack The Giant Slayer), fasulye sırıklarına tırmanarak devler ülkesini keşfeden bir gencinmasalını anlatıyor. Özel efektleri ve 3D görüntüleriyle öne çıkan film, fantezi, macera ve aksiyondan hoşlananlara hitap ediyor

FASULYE sırıklarına tırmanarak başka bir dünyaya ayak basan gencin hikâyesini, çocukluğumun tuhaf masallarından biri olarak hatırlarım. “Dev Avcısı Jack”, “Jack ve Fasulye Sırığı” olarak bilinen bu masallâ, Kral Arthur efsanelerine dek uzanan daha karanlık ve eski başka bir öyküden yararlanılarak yazılmış. Darren Lemke ve Christopher McQuarrie’nin liderliğindeki senaryo ekibi, devlere hükmeden tacın geçmişini anlatan ilk bölümde “Yüzüklerin Efendisi”ni hatırlatan bir giriş yapıyor filme. Sonra Ortaçağ atmosferine, oradan da devlerin, canavarların racon kestiği eski destanlara dek uzanıyoruz. Gökyüzündeki kendi ülkelerinde yaşayan devler, 2007 yapımı “Beowulf” un hilkat garibesi zavallı Grendel’ini hatırlatıyorlar. Neden bilmem, tiksindirici ve çirkin olarak çizilen bu yaratıkların tek derdi, fasulye sırıklarına tutunarak aşağı inmek ve insanları çiğ çiğ yemek... Tabii bir de, sihirli taç sayesinde devlere hükmederek dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü lord (Stanley Tucci) var. İyiler cephesine baktığımızda ise genç çiftlik işçisi Jack’i (Nicholas Hoult), macera arayan prenses Isabelle’i (Eleanor Tomlinson) ve cesur şövalye Elmont’u (Ewan McGregor) görüyoruz. “Dev Avcısı Jack”, “Yüzüklerin Efendisi” gibi 20. yüzyılda yazılmış modern fantezilerin yanında hayli düz ve yavan bir öyküye sahip. Güçlü bir teması, yetişkinleri cezbedecek zengin alt metinleri ya da renkli, eksantrik karakterleri yok. Bütün öykü en alt toplumsal kademeden gelen Jack’in cesareti ve aşkı sayesinde her anlamda “en yukarı”ya çıkmasıyla ilgili. Bir yükselme ve başarı hikâyesi bu... Cücelerin panayır tiyatrosunda prensesi ilk gördüğünde serserilere posta koyamayan, herkesin önünde eğilmek zorunda kalan Jack, gün geliyor devlere meydan okuyan, şövalyelere yoldaşlık eden bir kahramana dönüşüyor.
Devlerin bu kadar ötekileştirilmesi, kötü varlıklar olarak çizilmesi şüphesiz ister istemez üstü örtük bir ırkçılığa da kapı açıyor... Açıkçası insan “Olağan Şüpheliler”, “X-Men” gibi filmlerin yönetmeni Bryan Singer’dan daha sağlam, düzgün bir hikâye bekliyor. Ama Singer bu kez tümüyle hikâyeyi görselleştirmeye ve tekniğe odaklanıyor. Öte yandan, “Dev Avcısı Jack”, görkemli bir Hollywood prodüksiyonundan bekleyeceğiniz her şeyi fazlasıyla veriyor. Özellikle 3D tekniğinin çok iyi kullanıldığını belirtelim. IMAX formatında seyrettiğim filmin özel efektlerinde dijital kırıntıya rastlamak zor. Hollywood bu konuda dünyanın geri kalanıyla olan farkı giderek açıyor.
Sözgelimi, devlerdeki ayrıntılı dijital işçiliğe hayran kalmamak imkânsız. Oyuncular arasındaki en dikkat çekici performans bu filmde nedense Kenneth Branagh’ı hatırlatan Ewan McGregor’dan geliyor. Bill Nighy ve John Kassir tarafından performans yakalama tekniğiyle canlandırılan “iki başlı dev General Fallon”a da açıkçası şapka çıkartılır. “Dev Avcısı Jack”, fantezi, macera ve aksiyon açısından tatmin edici bir film. Ama öyküsünden fazla bir şey beklememek gerekiyor.
FİLMİN NOTU:6

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp