Top
Kadir Kaymakçı

Kadir Kaymakçı

kkaymakci@htgazete.com.tr

25/12/2023

Kitap mı cep telefonu mu işte bütün mesele bu!

Okuyacak çok şey var ve benim hiç zamanım yok!

Zamanım yok çünkü okumaya ayıracağım vakitlerde elimde telefon Youtube’de ‘En İkonik Müzikal Açılış Sahneleri’ videolarında ‘Saturday Night Fever’ın jeneriğini izliyorum ya da Instagram’da ‘Cacio e Pepe’ tarifleri arasında kaybolmuş, ‘Pecorino Romano’ peyniri yerine eski kaşar olur mu acaba diye düşünüyorum! Twitter’da, pardon X’te (boyun devrilsin Elon Musk!) hakemler Fenerbahçe’yi mi daha çok kolluyor yoksa Galatasaray’ı mı tartışmalarıyla ilgili atılan tivitlerin yorumlarından aşağı yuvarlanıyorum...

Sonra da bu yoğunluk arasında oturup “Okuyacak çok şey var ve benim hiç zamanım yok!” diye dertleniyorum.

Geçenlerde Resul, metroda ya da Marmaray’da kitap okuyan birine uzun zamandır neredeyse hiç rastlamadığını söylüyordu. Yazının icadından az sonraya denk gelen bizim üniversite yıllarımızda özellikle okul durağından geçen otobüslerde öğrencilerin büyük çoğunluğunun elinde bir kitap olurdu. Şahsen ben Calvino’nun külliyatını 128 Mecidiyeköy-Bostancı otobüslerinde bitirmiştim... ‘Italo Calvino’nın Bir kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzerisin...’ diye başlayan ‘Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu’da dediği gibi biletimi atıp otobüsün içinde ‘arkalara doğru’ ilerlerken ‘Rahatlayıp, toparlanarak, zihnimdeki bütün düşünceleri kovardım. Beni çevreleyen dünya belirsizlik içinde yok oluverirdi...’ ve ben elimdeki kitabın içinde kaybolurdum.

Cheever’ın ‘Yüzücü’Neddy Merrill’in eve dönüş yolunda girdiği her havuzdan başka bir adam olarak çıkması gibi yıllarca okulla ev arasındaki bu otobüs yolculuklarının her durağında ben de okuduğum kitaplar sayesinde dönüşüp, değiştim...

FARMVILLE ÇİFTÇİLERİ NE ARA ‘HATER’ OLDU

‘İki durak arası bir zaman’ yeni bir yazarla tanışmak, daha önce hiç kurulmamış bir cümleyle karşılaşmak paha biçilmezdi...

Oysa şimdi ‘duraklararası’ herkes başını öne eğmiş ellerindeki telefonlarda ya sevdikleri dizinin bir önceki akşam kaçırdıkları bölümünü ya bir film izliyor. Geçenlerde birinin gördüm, Youtube’da ‘Hidrolik pres kanalı’ adlı bir kanalda sebze, meyve, bowling topu ezilme videoları izliyordu.

İtiraf etmeliyim, kanala ben de girdim. Yaklaşık 9 milyon abonesi olan bu kanalda aklınıza gelebilecek her şeyin hidrolik bir pres arasında ezilmesi gösteriliyor, o kadar, başka bir şey yok... Şamdandan yün yumağına, lahanadan pelüş oyuncağa bir dolu eşyanın ezildiği bir videonun izlenme sayısı 62 milyonu geçmişti! Donmuş bir çekicin hidrolik presle ezildiğinde neye döndüğünü öğrenmek herkesin hakkı tabii...

6 milyondan fazla izlenen ‘El nasıl yıkanır’ videosunu izlerken durağımı kaçırıyordum az kalsın...

Bu videolar neden bu kadar çok izleniyor diye düşünürken bir arkadaşım sırf laf sokmak için hiç hoşlanmadığı infuluncer’ları ‘stalk’ladığını söyledi geçenlerde.

Bakın bu ilginç çünkü sosyal medyada sevmediğiniz birini takip etmemek çok basit; engellersiniz olur biter! Ancak böyle bir durum varmış ben yeni öğrendim bazı insanlar sırf WhatsApp gruplarında laf sokmak için takip ediyormuş bazılarını... TikTok’ta on binlerce kişi, ‘Nefret etmenin verdiği hazzı seviyoruz’ diye başlayan bir ‘Haters Marşı’nı paylaşıyormuş. ‘Düşmanım düşmanı dostumdur’ mottosuyla millet sosyal medyada ‘haters friend’ oluyormuş birbirleriyle...

Konuyla ilgili bir ‘hater’ın şu sözleri acayip: “Aslında paylaşılan nefretin bizi paylaşılan sevgiden daha fazla bir araya getirme ihtimali var. Eğer ikimiz de aynı kişiden nefret ediyorsak, belki de bizim iyi arkadaş olmamızı sağlayacak benzerliklerimiz vardır. Bu işbirliği halindeki ‘nefret takipleri’ bizi birbirimize bağlıyor ve de iyi hissettiriyor...”

Yüzyılın başlarında ‘farmville’den aldıkları arazilerinde çiftçilik yapan insanlar ne ara birbirlerinden bu kadar nefret eder oldu!

UZUN METİNLER OKUMANIN SONU GELDİ Mİ?

Başkalarının hayatından nefret etme türü bir nefret hep vardı aslında... Sadece üç beş kişilik arkadaş grupları bir masanın etrafında bir araya geldiklerinde ortaya dökülen, masadan kalkıldığında zihnin karanlık köşesine çekilen bir nefret! Akıllı telefonlarla birlikte bu nefret daha görünür oldu sadece. Artık her an yanı başımızda bizimle el ele yürüyor. WhatsApp gruplarında, sosyal medya DM kutularında, bir tık uzağımızda!

Bazı bilim insanları her an birbirimize ulaşmamızı, dünyadan haber almamızı sağlayan akıllı telefonların bizi dünyadan ve birbirimizden uzaklaştırdığı söylüyor. İnsanlarda kaygıyı, depresyonu, kontrol edemediğimiz davranışlarımızı arttırmakla suçluyorlar akıllı telefonları.

Bakın işte akıllı telefonların böyle bir özelliği var bir konuya bakmak için içine dalıp bambaşka bir şeyi okurken buluyorsunuz kendinizi...

İnsanların toplu taşıma araçlarında kitap okumayıp sabun kesme videosu izlediğinden dertleneceğim diye girdiğim yazıda ne ara ‘nefret’ konusuna geldim bilmiyorum!

Neyse okuma konusuna dönelim... Oslo Üniversitesi’nden Prof. Ivar Braten akıllı telefonların ve dijitalleşmenin insanların ‘uzun metinler’ okuması çağının sonunu getirmiş olabileceğini söylüyor. Aynı üniversiteden iki profesör yayınladıkları bir makalede öğrencilerinin uzun ve karmaşık metinleri okuma ve anlama kapasitesinden yoksun olduğunu iddia ediyorlar. Norveçli öğrencilerin boş zamanlarında okuma alışkanlıkları 2000 yılına göre geriye gitmiş. Artık daha çok ‘çevrimiçi’ oluyorlarmış. Norveçli bilim insanları öğrencilerinin daha az uzun metin okuduklarını söylediğini ancak öğretmenlerin de bu durumda olduklarını bildirdiklerini belirtiyor.

‘HER ŞEY DEĞİŞİYOR, HEP DEĞİŞMİŞ ZATEN’

Benim Mecidiyeköy-Bostancı otobüsünde Calvino külliyatını okuyup bitirdiğim günlerden 30 yıl öncesinde insanlar toplu taşımada ne yapıyorlardı bilmiyorum doğrusu... Belki de 1990’ların başında da birisi oturup “Nerede o eski otobüsler” diye bir yazı yazmıştır! Ben bundan 40 yıl önce komşunun bahçesindeki şeftali ağacının tepesinde şeftali yiyor, çelik çomak oynuyordum. Şimdi yeğenim Can, bilgisayarın karşısında oyun tasarlıyor, yaratığı kahramanlara havalı isimler bulmaya çalışıyor.

Okuma, anlam alışkanlıklarımız, yolculuklarımız, çocukluğumuz bile değişiyor!

Prof. Lin Sorensen, insanların akıllı telefon kullanmasıyla ilgili olumsuz görüşleri, gençlerin uygulamalarda vakit geçirmesinin ahlaksızlık gibi görülmeye başlamasını eleştiriyor: “Her şey değişiyor hep değişmiş... Yeni şeyler yeni zorlukları da beraberinde getiriyor... Aynı zamanda onlarla baş etme kabiliyetini de. Dijitalleşme ve akıllı telefonlar okumayı ve konsantrasyonu öldürüyor diye düşünmüyorum. Öyle olsa öğrencilerin okulda daha da kötüleştiğini görürdük!”

Okuma alışkanlığı ve akıllı telefonlarla ilgili olumlu olumsuz yüzlerce araştırma, makale var...

Hangisi doğru bilmiyorum... Bildiğim tek şey okuyacak çok şey var ve benim hiç zamanım yok!

Şimdi izninizle Youtube’da Japonların nasıl ‘soba eriştesi’ yapılır videoları izleyeceğim...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp