Top
28/12/2023

Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı

Ne yıl ama...

Küslükler, kırgınlıklar, kızgınlıklar tamamen su yüzüne çıkıyor. Çünkü artık kimsenin kimseye tahammülü kalmadı. Ya da şöyle söylesem daha doğru olacak; Kimsenin "Sahte"liğe tahammülü kalmadı.

Sahte, yapmacık, "Mış" gibi yapmak, üzerini kapatmak, ört bas etmek, yok saymak yok oluyor ve oldu da. 2023 böyle bir yıl olarak da hafızalarımıza kazınıyor.

Mesela Murat Cemcir ve Ahmet Kural dostluğunu buna çok net örnek verebiliriz. Meğer ikilinin arasında "Sahte" bir dostluk varmış. Ya da daha doğrusu anladığım şekil şu; bir taraf çok samimi, diğer taraf samimiyetsizmiş. Ve bir yerden sonra samimi olan taraf "Yeter ben iyi bir insan olabilirim ama salak değilim" diyerek son noktayı koyuyor ki, bence de en doğrusunu yapıyor.

Çünkü bazı insanlar maalesef "İyiliği", "Saflığı", "Samimiyeti", "Ortamı yumuşatmak", "Ortamı idare etmek" gibi durumları "Salaklık" olarak yorumluyor. Ve üzerini bir şekilde kapatmaya çalışıyor.

Bu ikilinin arasındaki durum gibi. Yani benim anladığım şekil bu. Çünkü son yıllarda ciddi tecrübe ettim bu durumu. Ve etrafımda da sık sık duyuyorum.

Şimdi Murat-Ahmet ikilisi arasındaki sorun Ahmet Kural'ın düğünü ile ortaya çıkıyor. Murat Cemcir'in, düğüne katılmamasının nedeni sorulunca; "Ben LCV olarak çağrıldığım hiçbir yere gitmem. Bu kermes de olur, gala da olur, düğün de olur. Bu kadar söyleyebilirim. Evlilik kutsaldır. Evlenen her çifte ömür boyu mutluluklar diliyorum" deyerek yine nezaketini koruyor. Sonra ne oluyor? Ahmet Kural; "Düğün davetiyesini mesaj ile yolladım ona kırıldı. Aramızda kırgınlık var" tadında bir açıklama yapıyor.

İç sesim bu açıklamayı okurken o an için; "Kırgınlık mı? Kırgınlıktan çok fazlası var ama hala fark etmemişsin ve bu çok normal. O kadar film yap, gişe rekorları kır. Ama böyle bir samimiyetsizlik olacak iş değil" tadında söylendiğimi hatırlıyorum.

Oysa ki, açık açık hala ortada bir saygısızlık var ve bir şeylerin üzerini kapatmaya çalışıyor gibi gelmişti bana Ahmet Kural'ın açıklaması.

Düşünün o derece samimi görüştüğü, sayısız film yaptığı, hatta gişe rekorları kırdığı dostuna düğün davetiyesini mesaj ile yolladığını açıklamış. Bakın benim kafam böyle bir şeye basmadığı için anlatmaya çalışıyorum. Benim için bir yolda yürümek birdir. Bu tarz tavırlar bana samimiyetsiz olarak gözüküyor. Soğuk, tavırlı, üst perdeden bakmak, ego gibi.

Yani onca işi birlikte yaptığım, paralar kazandığım, şöhrete ulaştığım dostuma bunu yapmam. Bana yapılması karşısında da ciddi üzülür ve kırılırım. Murat Cemcir'in de aslında burada kırıldığını hissediyorum. Ve aklıma yıllar yıllar önce Allah rahmet eylesin Zeki Alasya'nın açıklaması geliyor. Tüm Türkiye'nin ayırmadığı keza kardeş gibi gördüğü Zeki Alasya ve Metin Akpınar'ın aslında öyle olmadığını anlatmıştı bir röportajında Zeki Alasya.

Zeki Alasya; "Bizler sizin gördüğünüz gibi sürekli görüşmüyoruz. Birbirimizin özelini bilmiyoruz. Biz aslında gördüğünüz gibi samimi değiliz. En azından Metin benim ona olduğum gibi bana samimi değil" demişti. Aslında Murat Cemcir ve Ahmet Kural ikilisi de aynen böyleymiş meğer!!!

Peki şimdi ne oldu; Bu dostluk tamamen bitti. Çünkü Ahmet Kural'ın bu açıklaması sonrasında Murat Cemcir "Aramızda kırgınlık değil bıkkınlık var. Ahmet ile görüşmüyoruz ve görüşmeyeceğiz de" dedi ve bitirdi.

Bu açıklamanın alt metni şu; "Yeter benim tahammülüm kalmadı. Artık bizi birbirimize sormayın. O tam anlamıyla dürüst açıklama yapmıyor ben yapayım bitti" demeye getiriyor. Evet ki bence aşırı haklı.

Çünkü kendini dost olarak gördüğü bir insanın dost tavırları sergilemeden bir de böyle açıklamalar yapmasına tahammülü kalmamış gibi geldi bana. Çünkü eğer insan dost gibi görürse zaten arar, yemeğe davet eder, bir yüze yüze görüşülür. Böyle aramadan sormadan, röportajlarla "Kırgınız düzeliriz" mesajı daha da beter ediyor durumu. A zaten kişi bunu yapmıyorsa zaten durumun da düzelmesini istemiyor belli ki!!! Sadece direk en direk açıklayamıyor.

Fakat Murat Cemcir bu sorumluluğu da üzerine alıyor ve direkt açıklıyor. İşte hepsi bu... Cesur davranıyor.

Dostluk, arkadaşlık, çalışma sistemi, ortaklık bitti. THE END...

***

Bir yerden sonra tükeniyorsun

Maalesef benim de başıma geldi son yıllarda bu tarz durumlar.

Dostum, arkadaşım zannettiğim, her zor gününde yanında olduğum ki asla sorun değil her zaman olurum. Her zaman dostumun, arkadaşımın bende kredisi vardır, alttan alırım. Salaklık değil iyi insan olduğum içindir tüm bunlar.

Fakat özellikle son üç senedir ki, bu sene çok fazla yaşandı; insanların benim iyiliğimin, dostluğum, fedakarlığımın karşısında sağır-dilsiz-ruhsuz olduklarını gördüm. Bırakın krediyi sebep arayarak üzerimde tepinmeye çalıştıkları hallere tanıklık ettim.

İşte o zaman ne oldu biliyor musunuz? Tükendim!!!

Karşındaki bir bahane ile sana saygısızca davrandığında artık belli bir yaş ve tecrübe sonrasında; "Yeter dur" diyorsun. "Bitti" diyorsun. "Daha da sana bir saniye bile harcayacak iyi niyetim kalmadı" diyorsun...

Ki bence artık en doğrusu. Belli bir yaştan sonra inanın hiç çekilmiyor böyle saygısız, insan sömüren yiyici tipler. O yüzden bu insanların da bu tahammülsüzlüklerini çok iyi anlıyor ve hissediyorum ki. Bu yıl inanın etrafımda tanıdığım çok kişi de yaşadı bu tarz olaylar.

***

Er meydanı; sosyal medya

Murat Cemcir ve Ahmet Kural arasında bir telefon görüşmesi olmadı. Ki Ahmet Kural, onca film yaptığı Murat Cemcir'i arayıp bir yemeğe davet edip ya da kapısına gidip derdini anlatsaydı belki de bu konular bize kadar gelmeyecekti.

Ki Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan'ın durumu gibi. Onlarda karşılaştıklarında dertlerini yüz yüze konuşsaydı bu konu er meydanı sosyal medyaya kadar düşmezdi.

Bakınız ikilinin arasının bozuk olduğunu biliyoruz zaten. Bu konu Zeki Demirkubuz'a soruluyor Habertürk röportajında şöyle anlattı; "Hiçbir zaman söylendiği gibi çok yakın arkadaş değildik. Aç kalsam, ekmek parası isteyeceğim biri değildi ama işte Semih Kaplanoğlu gibi ya da başka arkadaşlar gibi görüştüğüm bir arkadaştı ama ben, midem bulanınca uzaklaştım ama ilişkimiz kopmadı. İklimler'in kurgusu sırasında çok çiğ bir hareket yaptı. O, onu çekti, ben 'Kader'i çektim. O sene 'Kader' ağlarını Antalya Film Festivali’nde ördü; 'En İyi Film' ödülünü o dönem 300 bin liraya çıkardılar; 230 bin dolar... Dünyada eşi yok. Ödül töreninin açıklanacağı gün otelin lobisinde otururken bu geldi, böyle havalı havalı, gevrek gevrek… Jüride de Cannes’dan biri var, bunun bir arkadaşı. Hatta orada bunun esprisi oldu, herhalde sinyal aldı bu ondan keyfi yerinde diye. Benimle de konuşuyor, geldi masamıza oturdu, sohbet ettik. Aynı akşam bunlar geldi; yapımcısı, karısı, kendisi... Tören sırasında önümüze oturdular, hiç konuşmadılar benimle… Ebru, iki gün önce 'Kader'i izleyince allak - bullak olduğunu söylemişti, aramız iyiydi. Neyse geldiler, konuşmuyor. Arkasından seslendim de, bakmadı bile. Neyse, 'vardır bir derdi' dedim. İki tane ödül aldı, çıktı acayip küskün falan. Sonra her şeyin üstüne yemin ediyorum bir tane bile 'Kader'e şey yok… Bizim zaten bir beklentimiz de kalmadı. Tam böyle 'En İyi Film' ödülü açıklanmadan önce bu pat bayıldı. Gitti kaldırdılar, hatta ben de yardım etmeye çalıştım… Törenden sonra telefonla ‘İyi misin?’ demek için aradım. Konuşmak istemedi ve o günden itibaren konuşmadı. İki gün sonra Mis Sokak'ta yüz yüze geldik 'İyi misin?' dedim. Yüzünü çevirdi. Bir tane tokat atmak istedim..."

Hobaaaaa....

Ve sessiz kalan, konuşmayan Nuri Bilge Ceylan, er meydanı sosyal medya hesabında; "Ne söylerse söylesin cevap vermeyeyim diyordum, ama bu üslup karşısında ne yazık ki bu artık mümkün değil. Kendine şimdiden bir youtube kanalı açarsa iyi eder. Yakında..." dedi.

Ve Zeki Demirkubuz yine yanıt verdi.

Şimdi bu iş sürer gider. Çünkü Zeki Demirkubuz sinirlendi. Çünkü haklı. Çünkü durumu düzeltmeye çalışıyor. Bakın derdini anlatıyor adam.

Ama karşı taraf derdini anlatmıyor. Susuyor. Bir de üstüne üstlük ne selamı alıyor, ne sabahı...

Yani bu ikilinin arası şu an daha da fena olur benden söylemesi. Çünkü bir taraf susmaya devam edecek. Diğer tarafın sinirlenmesi biraz daha sürecek.

Sonra ne olacak "Tükenecek" ve "Yeter artık bana onu sormayın. Adını bile duymak istemiyorum" deyip kapatacak.

Bu işler böyle oluyor.

Bir taraf durumu düzeltmeye çalıştıkça, selam verdikçe, karşı taraf samimiyetsizliğe devam ediyor susuyorsa o iş düzelmez. Tükenmişlik girer araya öylece biter gider.

Böyle yani...

Tükeniyor insanlar. Bir yere kadar...

Anlatabildim mi?

***

E o da anlasın diğer tarafta konuşmasın diyenlere

Bakınız şimdi bunu sonuna kadar okuduysanız eğer "E o taraf selamı kessin almıyor belli ki!!! Ya da açıklama yapmasın" dediğinizi duyar gibiyim.

Doğru!!!

Ancak insan haklı olunca açıklama ihtiyacı hissediyor. Karşı taraf durup dururken, ortada bir şey yokken öyle bir şeyler yapıyor ki, diğer taraf; "Ne oldu şimdi. Bir şey mi yaptım bilmeden. Hayırdır" hallerine bürünüyor.

Selam vermesi, yüz yüze konuşmak istemesi hep bu yüzden. Demek istiyor ki, "Arkadaş, kardeş, dost... Hayırdır" derdinde.

Ama diğer taraf o kadar farklı bir beyne sahip ki!!! Kendini büyük görüyor. Daha başka görüyor ya da büyük de demeyeyim de... Küstah mı?

Gerçekten nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum ama "Samimiyetsiz" doğru bir ifade şekli sanki. Ve sonunda bu derdi sorun varsa çözme derdindeki kişiyi de delirtiyor. Ve bitiyor.

Yani bu...

Artık ben de mesela asla takılmıyor. Baktım karşı taraftan küçükte olsa bir samimiyetsizlik, durum karşısında bir adım görmediğim anda, saniyesinde bırakıyorum. Ne aramak, ne sormak... Ne de bir başkasına anlatmak.

Öyleli yani... Beni de bu duruma getirdiler ya pes...

Bu kadar diyorum ve kısacası "Hadi bye bye" diyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp