Top
19/11/2015

İki kişinin 6 bin TL’lik hesabı

 

İstanbul mekânlarında ödenen hesap karşısında bitmeyen bir tartışma yaşanıyor. Kimisi “İstanbul ucuz, Avrupa’da daha pahalı yemek yiyoruz” derken, kimisi de “İstanbul çok pahalı. Mekânlarda acayip para ödeniyor” diye söyleniyor da söyleniyor.

Mesela biz iki hafta önce 6 arkadaş, Karaköy Colonie’de 2 bin 600 TL hesap ödedik diye dırdırlandık. Ama Nişantaşı’nda dükkânları bulunan ve yeme-içme sektöründe olan Burak ile mekânlardaki fiyat politikasını konuşurken, “Biz önceki gün Spago’da iki kişi 6 bin TL hesap ödedik. Gayet iyiydi, ben daha fazla hesap gelir zannediyordum” dedi. Hadi buyurun buradan yakın.

Bitmeyecek bir tartışma olduğunu söylemiştim. Haliyle merak ettim, ne yiyip içtiklerini sordum. Çünkü bu hesapta ancak pahalı bir şarap olması gerekir. Ve öyle de olmuş.

2 bin 700 TL değerinde bir şarap, 20 gramı 1000 Euro değerinde olan iki porsiyon beluga havyarı, mönüdeki en pahalı balık ve et yenmiş. Başlangıç olarak dana carpaccio var. Michelin yıldızlı bir şefin yemeklerini yemenin değeri.

Dünya standartlarına baktığınız zaman gayet normal görünüyor. Ama İstanbul’da bitmeyen bir tartışma yaşanıyor. Ülkemizde dünyaca ünlü Michelin yıldızlı şeflerin çalıştığı ve çok pahalı restoranlar bir süre sonra bu yüzden kapanıyor.

Bu yaz kapanan Bodrum Nobu için de “Esin mönüyü gördün mü? Orada yemek yemen için ev satman gerekiyor” diye şikâyetler geliyordu. Hatta bir keresinde bir beyefendi garsona sipariş verirken, “Bu etin fiyatı ne böyle, danaya mı giriyoruz” diye espri bile yapmış.

Öyle ki bizim insanımız bu tarz mekânlara bir kere gidiyor. Ve sonrasında yine bildiği, her zaman gittiği mekânları tercih ediyor. O yüzden de İstanbul’da üç-beş mekân dışında birçok yer saman alevi giyip parlıyor ve sonra da yok oluyor. En çok da bu fiyat politikasını oturtamadığı için.

 

BU KADRO 90'LARI HATIRLATTI

 

Sezen Aksu, Tarkan, Cem Yılmaz, Mazhar Alanson, Biricik Suden, Mithat Can Özer, Gökhan Özoğuz’u görünce 90’ları hatırladım. Hepsi Cem Yılmaz’ın filmini izlemek için buluşmuş. Bu kareye uzun uzun baktım. Ne güzeldi, bayıldım.

90’larda bu tarz fotoğraflara çok alışıktık. Çok çektik böyle kareler. Ama nedense şimdilerde ünlüler evlerine kapanıyor. Oysa daha sık bir araya gelseler, daha sık buluşsalar ve daha sık bu tarz görüntüler verseler... İnanın hem kendileri için hem bu sektör için çok önemli.

 

CORRİDOR, KURUÇEŞME'DE PEK OLMAZ

Bir mahallenin pasajında salaş bir bar olarak doğmuş ve ün yapmıştı Corridor. Salı günleri oraya gitmek, orada eğlenmek çok meşhurdu. “Haydi pasaj barına” diye ün yapmıştı. Ünlüsü, ünsüzü boldu. Tıklım tıklımdı. Hatta bir ara insanlar girebilmek için birbirlerini kendini eziyordu.

Pasaj ile anlaşmazlık olunca o mahalle barı da kapanmak zorunda kaldı. Uzun süredir yer arıyorlardı, şimdi “Kuruçeşme’ye taşındılar” diyeceğim ama zor. O eski bilindik havasını yakalayamaz. Çünkü oranın bir havası, tarzı vardı.

Pasajın içinde salaş olmasıydı özelliği. Şimdi zorlanacaklar. Zaten İstanbul mekânlarında hareketlilik hız kesti. Artık birçok mekân sadece cuma-cumartesi kapılarını açıyor ki bu birçok yer için iyi bir şey değil. O yüzden de zorlanacaklar.

 

ARABADA KIYAFET DEĞİŞTİRDİLER

Salı günü tam anlamıyla davet yarışı yaşandı. Davetten davete koşan birçok kişi arabada üst baş değiştirdi. İlk durak Bebek’te Özge Ulusoy’un Codentry markasıyla yaptığı koleksiyon tanıtımıydı. Orada gördüğüm birçok kişiye akşama doğru Bebek Sağlığı Vakfı, Dünya Prematüre Bebek Günü davetinde farklı kıyafetle rastladım. Mesela öğlen beyaz kıyafeti olan Işıl Reçber akşama siyah; siyah elbiseli olan Ayşe Kucuroğlu ise akşama kırmızı elbiseyle katıldı. İstanbul trafiği bu, haklı olarak birçok kişi arabada kıyafet değiştiriyor. Yapacak bir şey yok. Ama salı günü sayamayacağım kadar çok davet vardı. HTDokun ile siz de bu davetlerden kısa kısa görüntüler göreceksiniz. Haydi kolay gele.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp