Top
17/12/2023

Beklenen aşk bombası patladı

Cuma akşamı beklenen oldu ve Show TV'nin reyting rekorları kıran dizisi "Kızılcık Şerbeti"nde Alev ve Apo aşklarını itiraf etti, tabii ortalık yangın yeri. Öncelikle en son söyleyeceğimi en başta söyleyeceğim; bu aşkın üzüleni kadın olacak. Adama bi cesaret geldi harekete geçti ama devam edemeyecek. Unutmayın bu işlerde olan hep kadına olur...

Evet Apo kararını verdi ve hiç uzatmadan; "Boşanmak istiyorum. Alev Hanım'a aşık oldum" deyip çat çat çat konuştu evi terk etti. İki kişi aşk girdabının içinden çıkamadı her şeye, her söze, gelecek tüm zorluklara rağmen "Aşk" deyip birbirine sahip çıktı. Ama arkada bıraktıkları insanları ise yangın yerinin ortasına bıraktılar. Ya da onlar o yangın yerinin içine girmeye zaten gönüllülerdir.

Erkek "Aşığım" dedi, kadın "Aşığım" fakat sonuç; dizinin tüm kadınları klasik "Kadın"ı suçladı... Ve haliyle kadınların "Alev suçlu" dediğinden sonra erkekler "Kadın"ı çok daha rahat suçlamaya yöneldi. Tek bir erkek yani aklı selim bir kişi çıkıp, "Bu tek taraflı olmaz ki!" deyip hem kadının hem erkeğin suçu olduğunu belirtti. Ama nafile... Kadın suçlu bir kere toplumun gözünde. Yapacak bir şey yok. Adamın ne yaptığı, ne karar verdiği ile kimse şu an ilgilenmiyor. Daha doğrusu bazıları ilgilenmiyor.

Neden;

-Çünkü erkek güçlü...

-Çünkü kadına vurmak her zaman daha kolay.

-Çünkü ne olursa olsun kadın yapar düşüncesi hakim.

Ama hayır.. İlişkiyi tek bir kişi yaşamıyor hanımlar-beyler artık bunu kabul edin. Eğer ortada suç varsa kadın da erkek de suçludur nokta... Herkes yaptıklarından sorumludur.

***

Aşkın yaşı, başı var mıdır?

"Kızılcık Şerbeti" dizisinin oyuncuları o kadar iyi oynuyor ki, oyuncuların adını bile telaffuz etmeden karakterlerin adı ile bahsediyoruz. Çünkü Apo, Alev, Pembe, Kıvılcım derken artık hepsi ailemizden biri gibi. Müjde Uzman'ın canlandırdığı, Alev ile Settar Tanrıöğen'in canlandırdığı Apo'nun aşkı bizim de sorunumuz oldu haliyle. Reytinglerden de gördüğümüz üzere şu an memleket bu konuyu masaya yatırmış durumda.

Peki şimdi ne olacak? Aşkın yaşı-başı yok mudur. Ya da olmalı mıdır? İki insan birbirine aşık olunca ne olursa olsun geri mi durmalıdır.

Genç bir kadın, üstelik çok farklı bir hayat tarzı olan kadın.

Yaşını başını almış, torunları olmuş aşırı farklı bir hayat tarzı olan adam ile ne yapacak?

Aşk her şeyi çözer mi, çözebilir mi? Kalp attığı sürece aşk her yaşta olur mu?

***

Kadın farklı, erkek farklı düşünüyor

Kadın evlenmek üzere ve kadının evleneceği adamın ilk verdiği tepki; "Tercih edildiğim adama bak" oldu mesela. Adamın karısı ise olayı inanılmaz drama çevirdi. Ortalığı daha da ateşe verdi. Erkekler olaya başka, kadınlar ise bambaşka bir açıdan bakıyor.

Ben diziyi izlerken kadın ve erkeklerin karakterlerini bakıyorum haliyle. Çünkü Türkiye'deki genel kadın, erkek karakterlerinin portrelerini gözler önüne seriyor "Kızılcık Şerbeti" dizisi. Bu yıla da inanılmaz damga vurdu ve vurmaya da devam ediyor işlediği konularla.

Öncelikle Pembe karakterine yani kadına bir bakalım. Yıllarını tek bir adama vermiş. Tek bir kişiye bel bağlamış. O olmazsa hayatı yıkılacak, ki yıkılıyor da zaten. Aslında yıkılmasa bile o yıkmaya hazır. Çünkü bilinçaltı ezberi bu durumda. Tüm aile iki kişinin yaşadığı olaydan etkileniyor haliyle. Çünkü kadın o kadar hissettiriyor ki, tüm olanı biteni, eşi ile arasındaki problemi tek başına değil tüm aile olarak çözmeye çalışıyor. Ama diğer tarafta Kıvılcım karakteri vardı mesela. Aldatıldığını öğrendiğinde kendi içinde acısını yaşadı. İki gün ağladı sonra hooop hayatına devam etti. Aileye ise o kadar fazla hissettirmedi durumu. Aile işin içine girmedi. Her iki tarafa da saygı duydu ve konuyu kapattı. Çünkü Kıvılcım karakteri kendi ayakları üzerinde durabilen eğitimli bir kadındı. Tek bir kişiye bel bağlamak istemedi. Hayatını tek bir adamın avucuna vermedi. Yani "Sen gidersen ben de hayatıma bakarım" mantığı devreye soktu ve öyle de yaptı.

Peki adam tarafında neler oluyor; Aslında artık mutlu olmak istiyor. Çünkü o da kendi ailesinin dayattığı bir hayatı yaşamış yıllarca. Yaşı başı gelmiş ama artık hayatını yaşamak istiyor. Özgürlüğünü ilan ediyor. Ve "yeter" diyor. Acı çekiyor ama kadın gibi değil. Haklı gördüğü en önemli mevzu Apo'nun; "Genç yaşta beni hiç tanımadığım bir kızla evlendirdiler. Sormadılar bile ben de bu hayatı yaşadım" diyerek artık kendi hayatını inşa etmek istiyor.

Fakat gel görelim ki, Türkiye'de bunu anlamak hele ki, bazı zihniyetlerde aşırı zor.

Çünkü erkekler erken yaşta anne ve babalarına "Hayır" diyemedikleri için evleniyor ve sonuç genellikle hiç şaşmadan böyle oluyor. Yani Kızılcık Şerbeti'nde yaşandığı gibi. Bu süre zarfında da, eşlerini sürekli aldatıyor, yalan söylüyor ve sonunda da beklenen şey gerçekleşiyor; "Boşanma"...

Kadın da aslında erkek gibi erken yaşta hiç tanımadığı bir adamla evlendiriliyor. Fakat kadınların hayatında o kadar ezber bir durum ki, kabulleniş devreye giriyor. Kadın bu kabullenişten vazgeçemiyor. Saçını başını süpürge ediyor. Ömür boyu yalnızlığa mahkum oluyor ama o farkında değil. Sonuçta evli mi evli. Çocuğu var mı var. Ailesi var mı var. Kocası aldatsa da "Duymuyor, görmüyor, bilmiyor" ya da iki kavga, iki tartışma sonra tatlıya bağlanıyor.

***

Ve sonuç; 'Madem gönlün kaydı'

Sibel Taşçıoğlu'nun canlandırdığı Pembe Hanım, Apo'ya ezberlenmiş lafı söylüyor ve"Madem gönlün kaydı, hevesini alsaydın. Herkes nasıl yapıyorsa sen de öyle yapsaydın" deyip Türkiye'de evli, mutsuz, evliliğini zorla da olsa yürütmeye çalışan, sırf eşe-dosta gösteriş için evliliğini yürüten kadınların düşüncesini, zihniyetini ortaya seriyor.

Haliyle beklenen zihniyette ortaya çıkıyor;

-Boşanmayacağım ömür boyu metres olsun o kadın.

-Benim bunca emeğimden sonra bunu mu reva gördün bana.

-Hayatını hayatımın baş köşesine koydum.

-Ne dediysen itirazsız kabul ettim.

-Bu yaştan sonra aşık oldum, boşanmak istemeler.

-O kadın adi, yuva yıkan kadın.

-Asıl sıkıntıyı siz çekeceksiniz. Çünkü ben senden boşanmayacağım.

-Ölürüm de boşanmam.

-Yaşadığım sürece size huzurlu bir gün yaşatmayacağım.

-Ben de kocamı kaptıracak göz yok.

-Ayrılmak falan yok. O metresine söyle hiç hayal kurmasın.

Diye diye içindeki tüm çirkinlikleri ortaya döküyor. Maalesef bu kocaman bir gerçek özellikle bu ülkede. Yıllardır bu konularla ilgili yüzlerce yazılmış yazı, çekilmiş film, kitap, konuşmalar var. Ama nafile.. Geçmez, geçemez.. Düzelmez. Çünkü kadın da erkek de çok farklı. Oysa ki,

-Yapmayın hanımlar.

-Etmeyin hanımlar.

Salın gitsin. Sizi istemeyen bir adamın çatısı altında mutlu olmaya mı çalışacaksınız Allah aşkına. Ya da bir başka kadının, sizin yıllardır elinizde yalandan tuttuğunuz oyuncağınızı aldığı için mi mutsuzluk yaratıyorsunuz kendinize.

Bırakın kendi hayatınızı inşa edin. Evlilik, ilişki zorla yaşanmaz. Eş dosta görüntü içinde yaşanmaz. Allah aşkına yeter gerçekten kadınların neden kaderi bu oluyor. Kadınlar neden hep bunu yaşamak zorunda bırakılıyor.

Ya da kadınlar kadınlara neden bunu yapıyor!!! Yıllarca konuşsak çıkamayız bu işin içinden.

Tek bildiğim kadınlarımızın artık kadınları suçlamadan kendi hayatlarına bakması.

Ya da insanların başkalarının ilişkisi ile ilgilenmeden kendi dünyasının içinde yaşaması. Sanki en doğrusu bu olacak gibi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp